“8 Mart, emekçi kadınlar için mücadele günüdür”
Emek Partisi Kars İl Başkanı Uğur İbrahim Özdemir, 8 Mart Dünya kadınlar günü dolayısıyla yaptığı yazılı basın açıklamasında, kadınların ortak sorunlarını dile getirdi.
08 Mart 2021 Pazartesi 16:26
Tacettin DURMUŞ
Özdemir açıklamasında, dünyayı ve ülkemizi etkisi altına alan Kovid 19 salgınının insanlığın yaşamını etkileyen bir halk sağlığı krizi olmaktan çıktığını ve sermaye devletlerinin vahşi sömürücü özünü de emekçi yığınlar nezdinde gözler önüne serdiğine vurgu yaptı.
Kadına yönelik şiddetin her geçen gün artış gösterdiğini de belirten Özdemir, bundan 164 yıl önce taleplerini dile getirmek için greve giden tekstil işçilerine pervasızca saldıran ABD polisinin fabrikaya kilitlediği işçilerin çıkan yangın sonucu içlerinde 120 kadın emekçinin de yanarak can verdiğini hatırlattı.
O günden bugüne her 8 Mart’ın Uluslararası Kadınlar Günü; sözde "çağdaş" dünyada hala yerkürenin tüm emekçi kadınları için mücadele günü olmaya devam ettiğini de açıklamasında belirten Emek Partisi Kars İl başkanı Uğur İbrahim Özdemir, “En acı tecrübeleriyle tanık olduğumuz Kovid 19 salgını insanlığın yaşamını etkileyen bir halk sağlığı krizi olmakla kalmadı, sermaye devletlerinin vahşi sömürücü özünü de emekçi yığınlar nezdinde gözler önüne serdi. Kamusal sağlığın özelleştirilmesi sağlık hizmetine erişiminin önünde aşılması mümkün olmayan bir bariyere dönüşmüş durumda. Bilimsel bilginin metalaşması yüzünden, milyarlarca insan salgından kurtuluş için en büyük umut olan aşıya ulaşamıyor. Asgari düzeyde bir eğitime ulaşmak bile o kadar zorlaştı ki eğitim hakkından yoksun hale gelmek normal karşılanır oldu.
Kısmi çalışma, geçici istihdam, belirli süreli sözleşmeli çalıştırma gibi sosyal güvencesizlik uygulamaları salgın bahane edilerek yaygınlaşırken bir yandan da kitlesel işsizliğe dönüştü. Pandemi karşısında çözümsüzlük geçim olanaklarını yitiren, düş kırıklığı yaşayan yığınlar yarattı.
Halk yığınları sefalet ve açlık anaforuna çekilirken dibe itilen ise yine kadınlar oldu. Sermayenin hizmetindeki uluslararası “sivil toplum örgütleri” artan ev içi şiddete dair ‘gölge raporlar’ açıklamakla yetinirken, eve kapanma uygulaması tüm dünyada kadınların canları pahasına gerçekleştiriliyor. Hükümetler dünyanın hiçbir yerinde kadınları korumak adına etkili bir adım atmıyor, kadın sığınma evleri kapatılıyor. Kamuya ait yardım hatları devre dışı bırakılıyor, yargı süreçleri askıya alınıyor. Yalnız bırakılan kadınlar, artan cinayetler ve şiddet yüzünden suç mahalline dönen evlere mahkûm edilmiş durumda. Salgının kontrolünün mülk sahibi sınıfların emrindeki devlet aygıtıyla yürütülemeyeceği gerçeğini en çok işçi ve emekçi kadınlar hissediyor.
Pandemiden tüm kesimler bir şekilde etkilendi, ama devletler sahibi olan sermaye sınıfının yardımına koştu ve hala da koşmakta. İşçilerden, emekçilerden elde edilen kamu fonları para babalarının hizmetine sunuldu. Vergi borçları silindi, yeni teşvik paketleri hazırlandı. Buna karşılık, son birkaç on yılın neoliberal “kadın girişimciliği” programları kapsamında boynuna mikro-kredi zinciri takılan küçük üretici kadınlar artık ödemeleri mümkün olmayan bir borç cenderesine sokuldu ve mülksüzleştirildi. Çok az bir kısmı ucuz emek gücü sömürüsünün çarkları arasında, büyük bir kısmı da işsizliğin pençesinde güvencesizligin saflarına katıldı. Bir bütün olarak işçilerin kıdem tazminatı, emeklilik ve işsizlik fonu gibi tarihsel kazanımlarına saldırılar yoğunlaşırken, kadın işçilerin analık izni gibi hakları fiilen ortadan kaldırılmaya çalışılıyor. Kadın işçiler işyerinde daha çok mobing, taciz ve aşağılamaya maruz kalıyor. Kısacası, kadınlar kapitalizmin krizi ve sözde pandemi yönetiminden sadece “ev köleleri” olarak değil, aynı zamanda “ücretli köleler” olarak da etkilendi; “kapanma”yı sadece evde değil, işyerlerinde de yaşadılar.
Tüm bu saldırılara rağmen sağlık emekçisi kadınlar, dünyanın dört bir yanında halkın sağlığı için fedakârca çalışarak, sağlık hakkına ve kendi taleplerine sahip çıkıp, mücadele ederek öne çıktılar. Yalnızca kendi yaşamsal hakları için değil, halk sağlığının kapitalist vahşete kurban edilmemesi için de direniyorlar. Geniş kadın kesimleri en temel haklarına yönelik saldırıları kınıyoruz. “şeklinde ifadeler kullandı.