Gazetekars

Ailede ve Okulda Başarının Sırrı

Eğitim Bir Sen Kars Şubesi’nin kültür etkinlikleri kapsamında Halk Eğitim Merkezi Çok Amaçlı Salonu’nda düzenlenen “Ailede ve Okulda Başarının Sırrı” adlı konferans büyük ilgi çekti.

29 Mayıs 2012 Salı 07:43

Ailede ve Okulda Başarının Sırrı

İnsanlığın ve insanların problemlerini ele alan roman ve hikayelerin yazarı Cemil Tokpınar’ın verdiği “Ailede ve Okulda Başarının Sırrı” konulu konferansta ailenin aslında paylaşmak olduğuna vurgu yapıldı.

MANEVİYAT ALEMİNİN İÇİNDE YAŞIYORUZ

Eğitim Bir Sen Kars Şubesi Başkanı Mahmut Kaan Ilgar, şube yönetimi ve üyeleri ile vatandaşların katıldığı konferansta ailede mutluluk ve huzurun inşası, huzurun devamı ve topluma yansımaları, fert ve aile ilişkileri, ailedeki manevi bağın kuvveti ve etkileri gibi bir çok konu örneklerle anlatıldı.

Yazar Cemil Tokpınar, gerçekten de maneviyat aleminin içinde yer aldığımızı belirterek, “Bugün iki önemli konu üzerinde duracağız; biri ailemiz, diğeri de manevi hayatımız. Aile deyince çok güzel bir fıkra aklıma geliyor. Bir aile yemek için bir restoranda gitmiş, garson sormuş ‘ne alırsınız’ Yaşlı adam ‘oğlum bize büyük bir pide, büyük salata ve büyük ayran getir.’ demiş. Garson demiş ‘iki kişi geldiler, bir kişilik yemek istediler’. Garson getirmiş yemeği ve yarısını yaşlı amca yemiş sonra kalanı yaşlı teyzenin önüne bırakmış. Ama teyze yemiyor, eşinin yemesine bakıyor. Bu arada da garson bakıyor ve ‘keşke tontonların parası olsa da iki kişilik yeseler’ diye içinden geçiriyor. Tabi garson da onları izliyor; yaşlı kadın arada bir ayran alıyor, az içiyor sonra yine eşini izliyor. Garson yaşlıların yanına gitmiş ve demiş ki ‘amcacım izin verirsen sana kendi paramla yemek ısmarlayayım’ Amca ‘hiç gerek yok evladım’ demiş, ‘biz 50 yıldır her şeyi böyle paylaştık’ Garson bu cevaba sevinmiş ama teyzeye dönmüş dedi ki ‘teyze sen sabahtan ayran içiyorsun ama pide yemiyorsun neden?’ Teyze ‘benim dişlerim onun ağzında o benim yerime yiyor’ demiş. Paylaşılmanın yüz tuttuğu dünyada paylaşmayı bilen bir çift. Paylaşım yapamayan 120 bin aile bu yüzden ayrıldı. Yaklaşık 2 yüz bin çift her yıl ‘anlaşamıyoruz’ diye ayrılıyor. Bu rakamlar 1995’te 25 bindi, 1997’de 30 bin oldu, 2004’de 90 bin oldu, şimdi olmuş 120 bin. Nerede duracak bilemiyorum. İlerleyen rakamları yavaş yavaş geri çekerek bunu başarabiliriz. Aile üzerindeki yıkım noktasında 28 Şubat bir hayli yol almış.” dedi.

AİLE DEMEK PAYLAŞMAK DEMEK

Ailedeki huzur ve birlikteliğin devamının paylaşımla olabileceğini belirten Yazar Cemil Tokpınar, “Aileyi tanımlamaya kalkarsak birçok şey deriz; fedakarlık deriz, saadet deriz, mutluluktur deriz ama zannediyorum ki aile deyince en güzel kelime nedir? O da paylaşmaktır. Yuva kurduğumuz zaman meşru olan her şeyi paylaşırız. Malımızı, mülkümüzü, soframızı, sevincimizi, üzüntümüzü, inancımızı, ibadetimizi, geçmişimizi, geleceğimizi, aklımıza gelen her şeyi çocuklarımızı, dostumuzu her şeyi paylaşırız. Paylaşma ne kadar sağlıklı, bol olursa huzur ve saadet mutlulukta o kadar bol olur. Ne kadar azalırsa önce tartışmalar, sıkıntılar, kavgalar ardından da ayrışmalar meydana geliyor. Evlilik insanlığın vazgeçilmezidir. Ne demiş Sokrates ‘ne olursa olsun evlenin, iyi bir eşe düşerseniz mutlu olursunuz, kötü eşe düşerseniz filozof olursunuz’ demiş. Allah aile problemlerimizi filozof yapmasın. Bazen biz erkekler dünyayı kurtardığımıza yada kurtaracağımızı sanırız oysa kadın dünyası olmadan çocuk olmadan olmaz. Dünyanın fethine hazırlanan erkekler bazen bunu görmezler. Kadınlar sesini çıkarmak için bir şeyler ifade etmek için konuşurlar ama erkekler buna ‘dır dır’ derler bu yanlıştır. Feryadına, konuşmasına, sesine ses verilmeyen kadın şiddete başvurur. Ve yapılan bilimsel çalışmalara göre kadın fıtratı çok konuşacak şekilde yaratılmış. Ne yapsın Allah öyle yaratmış bizde onun dediklerini dinleyeceğiz, onunla paylaşacağız. Ailedeki paylaşım dışarı da bizim için çok önemli olan çalışmanın aile deki paylaşmanın ürünü olabilir. Baba dışarıda çok tanınmış olabilir ama çocuğu için sadece babadır. Eşi içinde Cumhurbaşkanı da olsa, Başbakan da olsa yine onun eşidir. Eşler arasında sorumlulukların bilincinde olmayıp sürekli karşıdan bekleme gayreti vardır. Ailede herkes haklıdır, herkes sorumludur, herkes görevlidir, herkes anlayışlı olmak zorundadır. Kiminle nasıl evleneceğimizi bakış açımız belirler. İyi insana kötü davranırsak bu yine bizim bakış açımız, kötü insana iyi davranırsak bu yine bizim bakış açımız. Biz acaba hangisini yapıyoruz evliliğimiz için ‘of, puf’ mu diyoruz; yoksa dünyanın en muhteşem yuvasını mı kuruyoruz, dünyanın en güzel ailesini teşrif ediyoruz. Cenab-ı Hak’kın en güzel sanatım dediği insanın yaratılması ve eğitilmesine vesile oluyoruz. Canlılar, bitkiler, hayvanlar çok çabuk çoğalır. Ama insanın büyümesi ve çoğalması o kadar zor ki. Önce bir yuva kuracaksın bir senede bir tane, belki bir ömürde 6-7 tane çoğalabilirsiniz. Son zamanlarda evliliğin meyvesi, ciğerpareleri kaça indirdik önceleri 6-7 iken şimdi 2 tane hatta bazen bir tane olabiliyor. Peygamber efendimiz (SAV) ‘evleniniz çoğalınız ben sizin çokluğunuzla iftihar edeceğim’ buyuruyor. Allah’a en güzel ibadet eden varlık, onu tanıyan varlık insandır. Ve insan olanın görevi bu cinsinden olanın sayısını arttırmaktır. Bu çok önemli, çok değerli bir görevdir. Annelik ve babalık eskiden daha sahiplenilirdi, korunurdu ama yaklaşık 50-60 yıl içerisinde yapılan aile planlaması bunun mekruhu içimize girdi, dış güçler kendilerinden çok daha hevesli iç destekleyicileri buldular.” diye konuştu.

İBADET ETMEK İÇİN GELDİYSEK NÜFUSUMUZU ARTTIRALIM

Yazar Cemil Tokpınar, daha sonra şunları söyledi:

“Ve yuvamız kuşatma altına alındı. Bize aile planlaması yapın diyenler kendileri yapmıyorlar. Sürekli çoğalıyor. Nüfus çok önemli bir güçtür. Allah-u Teala ne demiş ‘ben cinleri ve insanları bana ibadet etmeleri için yarattım’ İbadet etmek için geldiysek o zaman nüfusumuzu arttırmalıyız. O sayıyı ayarlamak konusunda bize cüzi irade verilmiş. Biz bu irademizi Allah’tan yana, dinden yana kullanalım. Anne ve babalık görevi gerçekten çok büyük bir ibadet olduğu için evlilik de bir ibadettir. Nikah masasında başlıyor ölüme kadar giden bir ibadet. ‘Aşk pazara kadar değil mezara kadar’ derler bende diyorum ki ‘mezara kadar değil cennete kadardır’ Cenab-ı Allah bizi Cennet’te dahi ayırmasın. Aile içi iletişim için birkaç unsur var. Her şey için bir ön hazırlık yaparız da evlilik için bir şey yapmayız. Ehliyet almak için sınava girmek lazım ön hazırlık lazım ve 70 puan almalı ki geçesin peki neden çünkü ehliyet almazsa birine çarpabilir yada arabaya zarar verebilir kazayı önlemek için ehliyet verilir peki evlilik ehliyeti olmayan bir kimse aile kazası yaparsa, eğitim kazası yaparsa ne yapacağız. 45 gün ehliyet verilir ülkemizde, değil 45 gün 4.5 gün aile semineri verilmez. Bizim bir projemiz var, 10 seminer vereceğiz. Seminer sonunda sertifika vereceğiz sonra nikahınızı kıyabiliriz. Var mı böyle bir uygulama? Yok. ‘Kim olursan ol gel hemen nikah kıyalım’ diyorlar. Bundan dolayı aile kazaları oluyor. Yuva kurtarmak büyük sevap; yıkmak büyük günahtır. Başka konularda bilgisi olan kardeşimizin aile konusunda bilgisi yok. Ve her yıl açılan 200 bin boşanma davasında verilen mesaj şu: evliliğe hazırlıksız giriyoruz. Ankara’da çalıştayın yaptığı bir proje ile Ankara’da ilçelerde önce bir aile eğitimi verilecekmiş, arkasından nikah kıyılacakmış inşallah darısı Türkiye’nin başına. Öyle ümit ediyorum ki aile facialarının önüne geçilsin. Ailede iletişim konusunda önemli bir eksiklik aileler eşler birbirini tanıma noktasında zayıf kalıyorlar. Kadın ve erkek farklı yaratıklar.

ANNELER ŞEFKAT KAYNAĞIDIR

Buda düşünce davranış farklılığını ortaya koyuyor. İki cins üzerinde araştırma yapan bilim adamları beyin üzerinde araştırma yapıyorlar ve sonuç şu: kadınların beyninin sağ tarafı gelişmiş, erkeğin beyninin sol tarafı gelişmiş. Demek ki kadın duygusal olacak, erkeğin sol tarafı gelişmiş demek ki akli denetimi kuvvetli aklın mantıki boyutuna bakacak. Yaratan böyle yaratmış. Erkeklerin ‘seni anlamıyorum’ demesi mantıksız demek. Çünkü orada akli mantık değil duygular ön plandadır. Kadınların şefkati erkeklerden fazladır. Aile içinde çocuğa en çok bakan kim anne şefkati bundandır. Anneler gece çocukları ‘hık’ desin hemen uyanır. Anneler uzakta olsun çocuğun sıkıntısını hissediyor anneden çocuğa giden bir yol vardır. Allah anneyi şefkat kahramanı olarak yaratmış. Çiçek çok sever yada, gelecek endişesi veya cıvıl cıvıl yaşamak. Çok hoşlarına gider. Kadınlar sürekli bakacak bizler erkekler olarak onları anlamaya kavramaya çalışacağız. Kadının malını özel eşyası bilezik yada altınını kolay alamazsınız ama ‘ev alırım’ deyince hemen çıkarıp verir. Biz onların duygusal yönlerini anlayacağız onlarda bizim muhakemet yani mantıklı yönümüzü anlamaya çalışacaklar. Evliliğimin ilk yıllarıydı işten eve geldim hanım ‘gel gel’ diye seslendi. Girdim ‘nasıl oldu?’ dedi. ‘Ne nasıl?’ dedim. ‘Odadaki eşyaların yerini değiştim’ dedi. ‘Masa sehpa nasıl olmuş?’ demesiyle, ‘hanım yemek hazır mı?’ dedim. İkinci bir defa daha 6 ay sonra çağırdı ‘nasıl olmuş?’ dedi bu kez davayı çaktım. ‘İyi olmuş’ dedim. Alan genişledi çiçeklerde güzel olmuş’ dedim. Bana sorarsanız hiç umurumda olmaz. Onların hayatın bu yönüne bakarlar. Belki böyle bakmasalar hayatın bir tadı tuzu olmazdı. Onlar sıcak biz soğuk bakıyoruz böylelikle birbirimizi tamamlıyoruz.

ÖNCE ANLAMAYA SONRA ANLAŞILMAYA BAKALIM

Hepimiz anlaşılmayı isteriz. Ama önce anlamaya sonra anlaşılmaya çalışmak gerekir. İstanbul’da bindiğim bir otobüste bir yazıyla karşılaştım ‘beni bir tek sen anladın sende yanlış anladın’ herkes anlaşılmak istenir ama doğru anlaşılmak. Dünyanın hiçbir yerinde iltifat ettiğimiz için bizden para almıyorlar. Tebessüm ettiğimiz için para almıyorlar. Espri yaptığın için akşam fatura ödemiyorsun. Bunların hepsini Cenab-ı Hak bedava ve sınırsız vermiştir. İstediğin kadar tebessüm et, şaka yap, birini sevindir bunlar çok mu zor. Allah’ın Resulü her sahabe için bir iltifat yapardı. Bizler pekala birbirimize güzel sözler söylemeliyiz. Çocuğum 6 yaşında Kur’an okuyor. Bir gün ‘baba ben 23 sayfaya geçtim’ dedi dedim ki ‘aferin oğlum’ ‘Baba olmaz aferin aslan oğlum diyeceksin’ dememi istedi. Yani insanoğlu böyle ne yapalım böyle yaratıldık. Çok mu zor? Bir elimiz aile ve gençlikte diğer elimiz namaz kolunda. Ailede çok önemli bir sorun var. Oda gelin kaynana sorunudur. Eski yıllarda kaynanasından yakınan bir gelin vardı. Birgün bir atara gitmiş ve demiş ki ‘ey atar cadı bir kaynanam var onu bir an önce temizlemek istiyorum. Onun için bana bir zehir verir misin?’ ‘Tabi demiş atar, ben sana bir kavanoz zehir vereyim ama sen hepsini biranda atma. Yemeğine az az at. Birincisi bir anda ölmesin ki kimse gelin öldürdü sanmasın; ikincisi ona iltifat et, gönlünü al ki kimse senden şüphe duymasın’ Gelin ‘tamam’ demiş her gün zehirden biraz tuz katar gibi yemeğe katıyor. Gelin aynı zamanda çaylar yapıyor, iyi davranıyor, hediyeler alıyor. Bunu gören kaynana ‘bu fettan gelin gitmiş yerine melek gibi bir gelin gelmiş’ demiş. Kaynana da bunun üzerine geline eşarp alıyor, karşılıklı hediyeleşiyorlar. Biri ‘canım kaynanam’ diyor, diğeri ‘canım gelinim’ diyor. Aradan 20 gün geçiyor gelin ‘ben bu kaynanaya haksızlık ettim ne tatlıymış, ben onu bilemedim’ der. Kaynana da ‘ne tatlı gelinmiş, bende benim ve oğlumun arasına giriyor diye sevmezdim’ demeye başlamış. Gelin ertesi gün koşuyor ‘aman atar ne yap et, kaynanamı kurtar ben ölmesini istemiyorum, o çok iyi bir kadın, o ölmesin’ diyor. Atar ‘kızım ben sana vitamin verdim, zehir senin kafandaydı’ Ve diyor ki ‘bak kızım nasıl davranırsan öyle karşılık görürsün; iyi davran ki iyi karşılık gör. Bu davranışı sonuna kadar sürdür’ Cenab-ı Hak bunu sonuna kadar sürdürsün. Manevi dünyamız da tıpkı ailemiz gibi uçsuz bucaksız, okyanus ben bu okyanusun bir bölümünü anlatacağım.

MANEVİ HAYATIMIZIN OKYANUSU NAMAZDIR

Namaz dahi bir okyanus, namaz dipsiz bir kuyu belki onu hep anlamaya çalışacağız. Ömür boyu aşk diye bir kitabımız var yeni çıktı. Bazen geç olmadan bir şeyleri öğreniyoruz. Cenab-ı hak bizleri yanlıştan korusun. Namaz 12 yıldır üzerinde durduğumuz bir konu, bundan 3 yıl önce bir sergi yaptık namaz ile ilgili sadece fotoğraflardan oluşan bir sergiydi; ama onu görenler dahi hemen namaza başladılar. Çünkü Türkiye’nin namaz haritası iyi değil. Peygamber Efendimizin (SAV) çok yücelttiği ‘dinin direği’ dediği, ‘müminin miracı’ dediği, ‘cennetin anahtarı’, ‘gözümün nuru’ dediği, bu muhteşem ibadeti yapamayan yüzde 75’lik bir kesim var. Türkiye’de. 55 milyon insan ‘mü’minim’ diyor. İçi yanıyor ‘kılacağım’ diyor fakat kılmıyor. Namaz kılmak isteyenler çok ama kılmıyorlar. Kılanlara bakıyoruz bazı kardeşlerimiz namazda yarış ediyorlar. ‘Daha çabuk bitirebilir miyim’ diye. Nitekim bir grup genç ramazan ayında camiye, teravihe gidecekler ama akşam da dünya kupası maçı var. İmama ‘Bizi yetiştirebilir misiniz’ diyorlar. İmamda ‘Ben de isterim, yetiştireceğim’ demiş. Başlamışlar ‘Allah-u Ekber’ diye gençler sevinç içinde, yaşlılar kan ter içinde. Yaşlılar ‘ah, vah’ diyerek ‘ne olmuş bizim imama’ demeye kalmadan namaz bitmiş. Namaz 12 dakikada bitmiş, gençler sevinç içinde gitmiş. Sonra da yaşlılar terini silmeye başlamışlar. O sırada yaşlı bir amca doğru imamın yanına gitmiş ‘hocam bu namazdan bir şey anlamadım secdeye bir defa gittim. Bu namaz oldu mu?’ diye sormuş. Genç imam ‘sübhane bi rabbiel ala sen demişsin amca ben bir kez bile diyemedim’ demiş, Teravih uzun uzun kılınan namaz rahat kılınan namaz demek. Bizim ülkemizde tersi oluyor hızlı hızlı okunuyor, ‘bu namazdan nasıl kaçarız’ diyorar.

NAMAZLAR HİSSEDİLEREK YAVAŞ AHENKLİ OKUNMALI

Yapacağız bir şeyler var. Bir kılmayanları kılmaya teşvik edeceğiz. İki kılanları huşuya teşvik. Üç hem kılanlar ve huşu içinde kılanlar kılmayan kardeşlerimizi teşvik etmemiz lazım.

Kars’taki Ebu-l Hasan Harakani Hazretlerinin türbesinin olduğu Evliye Camii’ne bir gitsek ve orada bir bin kişi alıyor. Oradan çıkanlara sorsak ‘fatiha’nın anlamı ne?’ diye. Kaç kişi bilir. Oysa ‘fatiha’ 15 dakikada ezberlenir. Ya Allah aşkına bu nasıl Müslümanlık? Millet 15 dakikaya bir ‘fatiha’ ezberliyor da niye ezberlenemiyor? 730 bin, hatta bin kez ‘fatiha’ okuyor ama anlamını bilmiyor. Sonrada diyor ki ‘namazdan bir zevk alamıyoruz’. Ne yaptığını bilmediğin bir şeyden ne zevk alacaksın. Amerika’da bir profesör Müslüman olmuş. Yatsı namazıyla namaza kılmış. Daha ilk namazdan önce Arapça ezberliyoruz sonra Türkçe daha sonra İngilizce anlamaya çalışıyoruz. Adam Allah’ın karşısına çıkacak diye korkuyor hem dua hem anlamını öğreniyor. Bizde adam 70 yaşına gelmiş yaklaşık 1 milyon kez ‘fatiha’ okumuş anlamını bilemeden hayata ‘elveda’ diyor. Ruhuna ‘fatiha’ okunuyor. Bunun için fatihanın, Ettehiypyatın, İhlasın anlamını bilmek lazım. Yaklaşık bir 15 yıl namaz kılan 30 yaşındaki adama dedim ki ‘Allah-u Ekber ne demek? Dedi ki ‘Allah’tan başka ilah yok’ Dedim ki ‘O la ilahe illallah’dır’. ‘Sübhane rabbil ala ne demek?’. Bunlar çok mu zor birkaç cümle biz bunları her namazda tekrar ederiz ama bunların anlamını tek değil tefsirini de bilmek lazım. Bir önemli hususta ‘fatihayı’da adam gibi okumak lazım. 40 yaşında ki bir kardeşim çok hızlı namaz kıldı. Döndüm dedim ki ‘bu namazda kıldığınız fatihayı bir okur musunuz? Bir fatiha okudu tam 7 saniye tuttu. Bunun Türkçe anlamını istedim. Okuyamadı çünkü biz bunları Allah’tan takdim eder, ondan yardım dileriz. Bunu sakin okumalıyız, her ayetin sonunda bir nefes alacaksın. Bir saniye aklında anlamını geçireceksin. Allah’tan Cennet istiyorsun, Resul, Allaha arkadaş olmak istiyorsun, ‘fatiha’ okuyorsun yahu harçlık istemenin dahi bir usulü var. O zaman Cennet istemenin bir adabı yok mu? Onun için bir namaz yavaş yavaş, manası hissedilerek, hareketi ve okuyuşu da yavaş yapılan namazdır. Bunu yapmak için 5-10 kitap okunmalıdır. Namaz ile ilgili kitap okunmalıdır. Biz Müslüman bir ülkeyiz ama okumamız Avrupa’nın Japonya’nın onda biri. Biz sahabeler gibi kılmalıyız şimdi bakıyoruz namaz umrunda değil, hızlı kılmanın peşindeler. Bir kebabı beş dakikada yersen tat alır mısın. Tadını çıkara çıkara yemelisin namazda öyle ahenk içinde tadını çıkararak, hissederek kılmalısın. 55 milyonluk dünyada biri bizim sayemizde kılsa onun namazından sevap kazanırız.”

EN BÜYÜK İMTİHAN İFFET NAMUS VE IRZ SINAVIDIR

Bir kardeşimizi cehennemden kurtarsak ne güzel kampanyalar devam ediyor şimdi yeni bir kampanya var haydi çocuklar camiye kampanyası başladık. Bu kampanya ile camileri cıvıl cıvıl çocuklar doldurdu. Maneviyatımızı ayağa kaldıracak camidir, namazdır, gençlerimizin rabbiyle buluşmasıdır. Gençlere bugün en büyük imtihan ne diye sorsanız iffetli imtihan derim. Ahir zamanın en büyük sınavı iffet, namus, ırz sınavıdır kardeşlerim. Tuzaklarla örülü etrafımız maalesef Cenabı Hak bizi ve gençlerimizi korusun, muhafaza etsin. Hepiniz Allah’a emanet olun.”

Facebook'la Yorumla
İlk yorum yazan siz olun
Adınız Yorumunuz
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

BENZER HABERLER