Anı Harabeleri’nde gün doğumu
Anı Harabeleri surlarındaki taşlar, Anadolu topraklarına yansıyan gün doğumuyla kızıl renge bürünüyor.
10 Ağustos 2012 Cuma 08:00
Dört mevsimde de hava şartlarına göre renk değişimine uğrayan Anı Harabeleri’nde önceki gün sabah saat 05.05’te doğan güneş tadına doyum olmayan bir güzellik sundu.
Kars’a 42 kilometre uzaklıktaki Ocaklı Köyü sınırları içerisinde yer alan Türkiye-Ermenistan sınırını ayıran Arpaçay Nehrinin batı yakasında Türkiye sınırları içerisinde volkanik bir tüf tabakası üzerine kurulmuş bir ortaçağ şehri olan Anı Ören Yeri, muhteşem gün doğumuyla yerli ve yabancı fotoğrafçıların ilgi odağı haline geliyor.
Kızıllığını, Anı’nın mistik dokusuna yansıtan güneşin doğuşunu izlemek için dört mevsim bölgeye akın eden fotoğrafçılar var. Kültür ve Sanat Derneği Başkanı Vedat Akçayöz, Fotoğraf sanatçısı Yıldırım Öztürkkan, Kafkas Üniversitesi Veteriner Cerrah Prof. Dr. Burhan Özba, İskoçyalı gezgin Steven Sim de Anı’daki gün doğumunu yıllardır takip eden fotoğraf sanatçılarından sadece bir kaçı. 4’ü de önceki gün harabelere giderek sabah gün doğumunu ve surlara yansıyan güzellikleri fotoğrafladılar.
Kültür ve Sanat Derneği Başkanı Vedat Akçayöz, “Fotoğraf ve video kamera çekimleriyle antik kentin öteki yüzünü anlatmaya çalışıyoruz. Antik kentin mağaralar ve dere tarafında çalışmalar yapıyoruz. Bu nerenle sabahın ilk ışıklarında Anı Harabelerine gelmiş bulunuyoruz. Gün doğumunda mistik bir doku oluşuyor. Bin bir Gece masallarını anlatan Anı Harabelerinde egzotik yapı oluşuyor. Kültürlerin birleşkesi olan bu yapıda bizlerde Anı’nın başka yüzünü anlatmaya çalışıyoruz.” dedi.
Fotoğraf sanatçısı Yıldırım Öztürkkan da, bu bölgeyi 4 mevsimde fotoğrafladığını belirterek, “Buradaki taşlar mevsimlere göre renk değiştirmektedir. Bu da Anı’nın ayrı bir özelliğidir. Buranın ayrı bir özelliği de Türkiye topraklarında güneşin ilk doğduğu nokta olmasıdır. Türklerin Anadolu’ya ilk giriş noktasıdır. Türklerin burada ilk Cuma namazını kıldığı kontadır. Türklerin burada ilk cami yaptırdığı noktadır. Burası Türk aleminin mihenk taşıdır. Güneşin doğuşunu ve Anı surlarındaki parıltılarını izlemek üzere sabah erken saatte Anı’ya geldik. Surların çok tatlı bir şekilde altın sarısına büründüğünü gördük. Bu sene havalar kurak gittiği için erdeki sarı otlar daha gazla şu anda. Geçtiğimiz yıllarda biraz daha yeşilimsi ton oluyordu ama bu yıl kuraklık nedeniyle otlar sarardı. Gök gri, yer gri, toprak gri her yer gıpgri.” diye konuştu.
İskoçyalı gezgin Steven Sim ise, 20 yıl önce de Anı Harabelerine geldiğini fakat burada yıllardır yapılan restorasyon çalışmalarının iyi yapılmadığını gördüğünü belirtti. Geçmişte Anı’nın mistik yapısının daha yüksekte olduğunu da ifade eden Sim, restorasyonlar sonucunda bu dokunun git gide bozulduğunu, gelen turist sayısının da git gide azıldığını vurguladı. Buna çok daha dikkat edilmesi gerektiğini de kaydeden Sim, kendisinin bu bölgeye geldikten sonra bu ikinci gelişi olduğunu da anlatan Sim, Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki şehirleri gezip fotoğraflar çektiğini, bu bölgenin güzelliklerini kendi ülkesinde yansıtmak için çalışmalar yaptığını sözlerine ekleyerek, Anı’deki restorasyon olayına çok daha dikkat edilmesi gerektiğini söyledi.
ANI ÖREN LERİ HAKKINDA
Anadolu’ya İpek Yolu üzerinden girişte ilk konaklama merkezi olduğundan aynı zamanda bir ticaret merkezi olan Ören yeri zenginliğini de buradan almakta. Ören yerinin en eski tarihi M.Ö. 5000 yıllarına kadar uzanmakta. Tarih öncesi dönemde ören yerindeki yerleşim bostanlar deresi olarak bilinen vadideki volkanik oluşumlu mağaralardan oluşmuş. Bu günkü ören yerini oluşturan iç kale M.S. 4. yy’da Kars Şehrine ismini veren Karsak’lılar tarafından yaptırılmıştır. Ören yerinin dış cephe surları Bagratlı Kralı Aşot tarafından M.S. 964 yılında yaptırılmaya başlanmış daha sonra Kral III. Sembat 978 yılında 2. takviye sur sistemini yaptırmış 1064 yılında Selçuklu Sultanı Alparslanın Ani’yi feth etmesinden sonra anı beyi olan Ebul Menucehr tarafından 1064 – 1072 arasında 3. sur sistemini yaptırmıştır. Kale surları deve tüyü ve siyah renkli tüf taşından yer yer iki ve üç sıra halinde Horasan Harcı ile yapılmıştır. Kurulduğu arazi üzerine uyumu sağlamak amacıyla ücgenimsi bir şekilde inşa edilen surların yedi giriş kapısı mevcut olup bu kapıların en önemlileri Aslanlı Kapı, Kars Kapısı, Sarnıçlı Kapılardır. Şehrin surları uzun kuşatmalara dayanıklı hale getirmek için surlar arasına yapılan destekleme kuleleri aynı zamanda erzak ve tahıl deposu olarak kullanılmıştır. Arazinin eğimine göre yer yer beş mt. Yüksekliğe kadar oluşan surların dış cephelerinde Haç Motivleri, Aslan ve yılan kabartmalı rölyefler, çini süslemeler mevcuttur. Ören yerinin ana giriş kapısı olan aslanlı kapı iki büyük giriş kapısından oluşmaktadır. Aslanlı kapının bulunduğu surların Doğu yanındaki burç üzerinde Selçuklu Sultanı Alparslanın şehri 1064 yılında feth etmesini belgeleyen dört satırlık Kufi İslami Kitabe mevcuttur.
Bugünkü Ocaklı Köyünün bitişiğinde Arpaçay Nehrinin batı yakasında Bostanlar Deresi ile Mığmığ Deresi arasında kalan 5 hektarlık bir arazi üzerinde bulunan Anı Ören Yeri’ndeki mimari kalıntılar Sassani, Ermeni, Selçuklu kültür ve sanatının etkilerini taşımaktadır.
Kenti kuzey ve doğudan çevrine surlar Kral III. Sambat tarafından yaptırılmış, 11. yüzyılda ise Şeddadlı Beyliği tarafından 3.sur sistemi yapılmıştır. Antik Kente 7 giriş kapısı açılmaktadır. Bunlardan Arslanlı Kapı kentin ana kapısı durumundadır. Arslanlı Kapının sağındaki kufi Selçuklu kitabesi Şeddadlı Beyi Ebul Menucehr tarafından yaptırılmıştırl. Tüf taşından yapılan surlar 4500 m. uzunluğunda olup, sık aralıklarla yerleştirilen kulelerle güçlendirilmiştir. Kentin güneyindeki Orta Anı surları ise. 10. yüzyılın başında Kral Aşot III tarafından yaptırılmıştır