'Ani Kaşifi' Vedat Akçayöz ile Söyleşi
Ani'de yıllardır yürüttüğü çalışmalar sonucu keşfettiği yeraltı ve yerüstü varlıklarını fotoğraflarla belgeleyen Vedat Akçayöz, 20 yıllık araştırma serüvenini ve Kars’ı 24 Saat Gazetesi’ne anlattı.
18 Mart 2019 Pazartesi 23:02
Kars Kültür ve Sanat Derneği Başkanı Vedat Akçayöz, Bimus Yayınları’ndan çıkan dokuzuncu kitabı “New Discoveries in Ani” isimli kitabını Ankara’da tanıttı. “Taşın Şiiri Ani Sergisi”nde, Ani'de yıllardır yürüttüğü çalışmalar sonucu keşfettiği yeraltı ve yerüstü varlıklarını fotoğraflarla belgeleyen Akçayöz, 20 yıllık araştırma serüvenini ve Kars’ı 24 Saat Gazetesi’nden Sultan Yavuz'a anlattı.
Kars Kültür ve Sanat Derneği Başkanı Vedat Akçayöz, hem bir Kars âşığı hem de macera ve araştırma tutkunu… 20 yıldır Kars’ın yeraltı ve yerüstü varlıklarına, kültürel dokusuna kapı aralayan Akçayöz’ün Ani harabelerinin UNESCO dünya kültür mirası listesine alınmasında da katkısı bulunuyor. Kimi akademik çevrelerce eleştiri alsa da, geçmişin izindeki yolculuğundan taviz vermeyen Akçayöz, bir kâşifin heyecanı ve tutkusuyla karanlığa ışık tutuyor. Kars’ın turizm potansiyelinin farkında olan ve çok zengin bir kültürel birikimin mirasçısı olduğunu gören Akçayöz, keşfettiği yerlerin bilim insanları tarafından araştırılmasını istiyor.
Gezmeye ve keşfetmeye merakı üniversite yıllarında başlayan Akçayöz, 1975 yılında, kendisi gibi ODTÜ’de okuyan ağabeyi ile birlikte otostopla Avrupa’yı dolaşmış. Gezdiği müzeler ve arkeolojik yerler onda bir farkındalığa yol açsa da, kafasında bir netlik oluşmamış. “Bakir bir alan arıyordum” diyen Akçayöz, idari bilimler fakültesinin üçüncü sınıfındayken yapılan uzun boykotlar nedeniyle okulu bırakarak, ticaretle uğraşan babasının yanına dönmüş. Daha sonra ticari hayata atılan ve evlenen Akçayöz, Kars’taki zengin kültürel yapıyı keşfedince araştırmalarına başlamış. Sadece yerüstü ve mağaralarda saha araştırmaları yapmakla kalmayan Akçayöz, Genel Kurmay arşivlerinden, halk efsanelerine kadar çok yönlü bir çalışmanın içine girmiş.
Akçayöz, Başkanı olduğu Kars Kültür ve Sanat Derneği için “2007 yılından beri kâr amacı gütmeyen, Kars’ın kaybolan, tükenmeye yüz tutmuş kültürlerini ortaya çıkarmak için uğraşan, yürekten bir dernek” ifadesini kullanıyor.
“Ben bir Malakan torunuyum”
Bir Malakan torunu olduğunu söyleyen Akçayöz, “Annemin annesi bir Malakan’dı ama annem bunu saklardı. TRT, bizimle ilgili belgeseller yaptı. Daha sonra ben de yaptım ve bu çalışmamın Safranbolu’da birincilik alması beni çok mutlu etti” diyor.
Kars kültürü içinde Malakanlar’ın ve Dukhoborlar’ın da önemli olduğunu kaydeden Akçayöz şunları söylüyor: “Çok büyük medeniyetlerin olduğu ama bastırıldığı bir ortamda, kaybolan kültürleri ortaya çıkarmak için pervasızca çalıştım ama erk karşısında zor durumlara düştüm. Fakat bugün Malankanlar Türkiye’de konuşuluyorsa o çorbada küçük de olsa payımız olduğunu biliyorum. Malakanlar savaşmayı reddeden, pasifist bir toplum; Dukhoborlar da savaşmamak için silahlarını yakmışlar. Lev Tolstoy, “Dünyaya Çağrı” adlı bir bildiri yayınlamış ve Diriliş romanının gelirlerini de onlara göndermiş. Diğer yardım kuruluşlarıyla beraber, onları çarın hışmından kurtarıp Kanada’ya götürmüşler. Şimdi onların torunlarının torunları Kars’a geldiklerinde, sembolik olarak ahşaptan yaptığım silahları veriyorum ve atalarının yaktığı noktada biz de sembolik olarak o silahları yakıyoruz.”
Kültür Bakanlığı’ndan alacakları bir ödenekle Kars’ın Çakmak köyünde bir Malakan köyü kurmak istediğini belirten Akçayöz, bu yolla turist sayısını da arttırmayı amaçladıklarını ifade ediyor. Akçayöz, İstanbul’da bu tür çalışmalar yapmanın görece rahat olduğunu ancak sınır bölgesinde yapıldığında, çok kişinin dikkatini çekerek araştırmanın zorlaştığına dikkat çekiyor. Akçayöz, “Ben son dört yıla kadar ötekiydim ama artık ‘âkil adam’ diyorlar. Oysa aynı adamım, benim tüm çabam Kars’ın büyük turizm potansiyeli olduğunu gözeterek çalışmak” diyor.
“Ben kültürlerin birleştirici yanıyla ilgilenmek istiyorum”
Kars’ı unutulmuş bir iceberg’e benzeten ve henüz yedide birinin gün yüzüne çıktığını söyleyen Akçayöz, Kars’a dair yaptığı çalışmalar ve kendisini eleştirenler için de şunları söylüyor:
“Kars herkes tarafından bilinmesi gereken ırak bir memleket ama ben bu uzaklığı kabul etmiyorum, uçakla İstanbul’dan iki saat sürüyor. Kars, üzerine çöl serpilmiş gibidir; üstüne üflerseniz çok büyük medeniyetlerin çıktığını görürsünüz. Benim sanat ya da arkeoloji eğitimim yok ama sahada bir numarayım. Bu nedenle arazide fahri olarak çalışan, gözlemleri olan ve yeni keşifler yapan bir insanım. Ama tam da bu nedenle sahadaki profesyonellerden sert eleştiriler alan insanım. Oysa bana niye saldırıyorsunuz, kitaba cevap verin. Yeni bölgeleri keşfediyorum, kitabımda ‘Ben buraları keşfettim, gelin buraları bilimsel olarak keşfedin’ diyorum.
Mesela Değirmendere bölgeleri, Giden Gelmez Tünelleri… Buralardaki çalışmalarımı kitabımda A’dan Z’ye anlattım. Nasıl düştüğüm, ne gördüğüm, ne ölçtüğüm, hepsi… Düşe kalka, mağaralarda sıkışarak, yanımdan akrep ve yılan geçerek bir şeyler bulmaya çalıştım. 10 yaşındaki bir çocuğa bisiklet alındığında nasıl ki tüm dünyası o olur, işte ben de böyleyim. Kitabımın son hâlini almasında katkı sağlayan Coşkun Aral’a da teşekkür etmek isterim. İlk yazdığımda bilimsel bir kitap olarak düşünmüştüm, sonra bana ‘Sen ne yapıyorsun? O ölçümleri çıkar, zaten bilim insanları senden çok hoşlanmıyor. Sen görsel ağırlıklı, yumuşak bir anlatım dili kullan” dedi. Ben de basit ve sade bir dille anlattım. Finansör bulabilirsem, kitabın Türkçesini de basacağız.”
Akçayöz Ani harabelerinin sadece Ermeni kenti değil, Gürcülerin de, Bizanslıların da kenti olduğunu ifade ediyor. Girdiği mağaralarda bir köşede Hristiyan, bir köşede Müslüman işaretlerine rastlayan Akçayöz, pagan ve Zerdüşt dininin izlerini de gördüğünü vurguluyor. Akçayöz, “Bir harmanlama yapmak, bir kültürü bastırmadan, diğerine üstün tutmadan bir bileşkeyi ortaya koymak istiyorum. Elbette kanlı olaylar oldu ama ben kültürlerin birleştirici yanıyla ilgilenmek istiyorum” diyor.
Ani isminin “Anihata”dan geldiğini kaydeden Akçayöz, alandaki Zerdüşt inancına ait “ateşgede” izine de dikkat çekiyor. Akçayöz, “Bana göre Ani, kültürlerin bileşkesi. Zerdüştlük inancının da etkili olduğunu gördüğümüz kalıntılar mevcut ama bu konuya da çok el atılmamış. Ben Azerbaycan, Ermenistan ve Türkiye’deki efsaneleri sözlü tarih çalışması olarak yazıyorum. Ani harabelerini efsaneleriyle de anlatmak istiyorum. Masal anlatan nine ve dedelerden dinlediklerim, bambaşka dünyalara kapı açıyor” diye anlatıyor.
“Girilmesi imkânsız” denilen mağaraya girdi
Ani’nin kendisi için derya deniz olduğunu söyleyen Akçayöz, yılda bir ay çalışmanın devasa bir coğrafyayı araştırmaya yetmeyeceği görüşünde. Ani çevresindeki arazileri ve mağaraları keşfeden Akçayöz, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın danışma kurulunda olmasının da bu çalışmaları yapmasına olanak tanıdığını belirtiyor. Akçayöz, Ani’nin UNESCO kültürel miras listesine girmesindeki katkısını da şöyle anlatıyor:
“Rus Dil Bilimler Akademisi’nde görevli Nikolai Marr’ın 1915’te yetkilendirdiği kişiler girdikleri mağaranın belli bir yerine kadar gelip, ‘girilmesi imkânsız’ diyerek geri dönmüşler. 2004 yılında İtalyan bilim adamı Roberto Bixio, Gürcü mağaracılarla birlikte mağaranın üçte ikisine girmeyi başarmış ama ‘yukarı çıkılması’ imkânsız diyerek geri dönmüş onlar da… Daha sonra 60 yaşındaki ben, ‘çıkılamaz’ denilen 25 metrelik granit sütunun altına geldim. Bir elimde fotoğraf makinesi, bir elimde ışıldak ve metre ile bir süre düşündüm. Yukarı bakıp, ‘Buradan yüzde doksan beş düşeceksin ve define avcısı arama yaparken öldü diyecekler. Yüzde beş sağ kalırsan da bir yeri keşfetti diyecekler” dedim. Böyle bir ikilemle çıktım ve inebildim. Benim için mutluluk verici olan, Roberto Bixio’nun övgü dolu sözleri oldu. ‘Ne mutlu, benim açtığım yoldan Vedat Akçayöz yeni yerler keşfetti’ ifadesini kullanınca, gözlerim doldu. Bazı profesörler bizi sahaya sokmazken, o bilim insanı bana övgü dolu sözlerde bulundu. Ayrıca çalışmalarımın Ani’nin UNESCO’ya girmesinde etkin bir rol oynadığını belirtmeleri de çok sevindirdi.
Ani harabelerinin UNESCO listesine girebilmesi için Kültür Bakanlığı ile birlikte yürüttükleri proje kapsamında UNESCO yetkilisiyle görüşen Akçayöz, keşfettiği yerlerin koordinatlarını raporlamasını isteyen yetkiliye bu bilgileri de ulaştırmış. STK’ların Avrupa’da çok önemli olduğunu ve kendileriyle işbirliği yapmaktan memnuniyet duyacaklarını söyleyen yetkilinin sözleriyle mutlu olan Akçayöz, Kars’ın 15 Temmuz 2016’da UNESCO’ya girdiğini ve bu durumun hâlâ yeterince bilinmediğini belirtiyor.
Kars’ın cazibe merkezi olması için çalışmalarına devam edeceğini kaydeden Vedat Akçayöz’ün kitabına http://newdiscoveriesinani.com/ adresinden ulaşmak mümkün.