Aşığın Şanı Dünyayı Tuttu
12 yaşında sazı eline alan Karslı Şeref Taşlıova, 60 yıldır âşıklık geleneğini dünyanın tanıması için çabalıyor. Türkiye'de ve yurtdışında birçok festivale katılan âşığın en büyük arzusu, geleneğin, eski canlılığına kavuşması.
27 Haziran 2010 / 11:43
Ankara Keçiören'de, site içinde bir apartman dairesi. Sıradan, herkeslerin evi gibi bir ev burası. Boydan boya kitaplarla dolu çalışma odasının köşesinde sazlar duruyor. Bu evi diğerlerinden ayıran da o sazlar aslında. Bir de artık odaya, salona sığmaz olan, dünyanın hemen her yerinden alınmış ödüller... O sazların ve bu ödüllerin sahibi, 72 yaşındaki ünlü Âşık Şeref Taşlıova. Üzerinde, "Kalbimin en sıcak yerinde taşıyorum onları." dediği madalyalarla dolu bir Kafkas kıyafeti var. Geçtiğimiz aylarda UNESCO'nun kendisine verdiği ödül ise salonun baş köşesinde. O, Karacaoğlan'ların, Erzurumlu Emrah'ların, Âşık Veysel'lerin temsil ettiği zengin halk edebiyatı geleneğinin günümüzdeki en büyük ustası. Sazına uzanıyor ve türkü söylemeye duruyor. O türkü, bizi Keçiören'den alıp bütün Anadolu'yu gezdirmeye çıkarıyor.
Âşık Şeref Taşlıova, bugün varlıkları pek hissedilmese bile Kültür Bakanlığı'na kayıtlı 670 âşıktan biri. Cumhuriyet döneminde bitti denilen geleneğin hâlâ var olduğunun en güzel örneği. Bugünün en önemli âşığı. Kendisi "Dünyada beni Türkiye'den iyi tanıyorlar." diyor ki haksız sayılmaz. Bir geleneği en iyi bilen, yaşayan ve yaşatmaya çalışan kişi olması UNESCO'yu da çok etkilemiş ki 191 ülkenin ortak kararıyla "Yaşayan İnsan Hazinesi" olarak ilan edildi. Ardından da Taşlıova'nın bu ödülü Ardahan Üniversitesi'nin geçtiğimiz günlerde verdiği onursal doktora ile de taçlandırıldı. Bu anlamda Âşık Şeref Taşlıova iki ilki birden yaşadı. Bir âşık ilk kez "Yaşayan İnsan Hazinesi" olarak ilan edildi ve yine ilk kez bir âşığa fahri doktora unvanı verildi.
Peki, bu noktaya nasıl geldi? Türk edebiyatının temeli olan âşık edebiyatına neler kattı da kendisiyle birlikte bir geleneği bugünlere getirdi? Ömrünün 60 yılını sazına ve türkülere vakfetmiş. Onun bir halk edebiyatı ustası olmasında doğduğu şehir, âşıkların buluşma mekânı Çıldır'ın payı da yok değil. Ama, "Yaşıtlarım düğüne oynamaya giderken ben davet edilen âşıkları dinlemeye giderdim. Nitekim Kars'ta köy düğünü âşıksız olmaz." cümlesindeki âşıklara ve müziğe hevesinin payı daha büyük. Daha ilkokuldayken çocuk korosu kuracak kadar büyük hem de. İlkokul üçüncü sınıfta öğretmenin 'Erzurum Çarşı Pazar' türküsünü söyletmesiyle başlayan âşıklık serüveni, festivallerde kazanılan pek çok başarıyla devam etmiş. Âşıklık hayatına türkü söyleyerek başlayan Taşlıova'nın hevesi kuvvetlendikçe çevresi de bu istidadından haberdar olmuş. 'Ustalarım' dediği âşıkların yanında kendisini yetiştiren, İstanbul'a gelip Ahmet Kutsi Tecer'i, Behçet Necatigil'i, Zeki Veledi Togan'ı, Bedri Rahmi Eyüboğlu'nu tanıyan Taşlıova'nın o günden sonra bir tek arzusu olmuş: Âşıklık geleneğinin canlı olması.
Bu geleneği dünyanın tanıması için çok gayret ettim
Önümüzdeki günlerde İngiltere'de yapılacak Dünya Hikâye Anlatma Festivali'ne dördüncü kez katılacak olan Âşık Şeref Taşlıova, 1971 yılından itibaren Avrupa'da, sonraki yıllarda da Singapur'dan Sibirya'ya dünyanın farklı ülkelerinde hikâye anlatma festivallerinde ve UNESCO'nun birçok programında bulunmuş. BBC'nin ve Japonya televizyonlarının Türk kültürüyle ilgili çektikleri belgesellere de danışmanlık yapmış. Yurt içi ve yurt dışında kazandığı 500'den fazla ödül ve madalyası var. Türkiye Cumhuriyeti Kültür Bakanlığı Devlet Sanatçılığı da yapan Âşık, her ülkenin kendine has kıyafetleriyle katıldığı festivallerde üzerinde bugüne kadar kazandığı madalyaları bulunan Kafkas kıyafetlerini giymeyi tercih ediyor. "Âşıklık geleneğinin bu ülkede canlı kalması ve dünyanın da tanıması için çok gayret ettim." diyen Taşlıova'nın bundan sonra yapmak istedikleri arasında Dede Korkut'un meşhur hikâyelerini aslını bozmadan herkesin anlayabileceği şekilde türküleştirmek var.
İstanbul'da âşıklar şöleni
Şeref Taşlıova'ya "Yaşayan İnsan Hazinesi" ödülü sadece bir âşık olduğu için verilmedi. Bu demek oluyor ki Taşlıova, Türkiye'nin sözlü kültürünü en iyi bilen, anlatan ve öğreten kaynak kişi. "Aynı zamanda bu ödül Anadolu âşıklık geleneğinin uluslararası boyutta dünya ölçeğinde yeniden gündeme gelmesi anlamına geliyor. Bundan sonra âşıklık üzerine yapılacak çalışmalar da UNESCO'nun desteğiyle olacak." diyen Taşlıova, ödülün kendisine getirdiği sorumlulukların da farkında. Hiç vakit kaybetmeden harekete geçmiş ve Avrupa 2010 Ajansı'na "Yedi Tepede Yedi Âşıklar Şöleni" projesini sunmuş. Temmuz ayı içerisinde İstanbul'un 7 farklı yerinde yapılması planlanan şölene 80'e yakın âşık katılacak. Folklor ve edebiyat üzerine sohbetler yapılacak. Kendisinden sonra geleneği devam ettirecek yeni âşıklar da yetiştirmesi gerektiğini söyleyen Taşlıova, "Yedi Tepede Yedi Âşıklar Şöleni" kapsamında İstanbul'da aslına uygun âşıklar kıraathanesi açılmasını da önermiş.
Yurtdışından tebrik mektupları alıyorum
Aslı olmayan kültüre kat'i şekilde değer vermem." diyor Şeref Taşlıova ve ekliyor: "Biz son yıllarda altından daha kıymetli olan milli değerlerimizi rafa kaldırdık. Türk kültürü dünyanın en büyük kültür sermayesidir. Bizim halk hikâyelerimizin çok iyi senaryosu yazılarak önemli başarılar elde edileceğine inanıyorum. İngiltere'ye her gittiğimde arkadan tebrik mektupları geliyor. Dünya bizim kültürümüzü bizden iyi biliyor ve kültürünü koruyor."