Bu kitabı okuyun, okutun
Baki Karakol, Neşe Doster'in kitabını yorumladı : "Bu kitabı okuyun, okutun" dedi.
14 Kasım 2011 Pazartesi 08:08
Karakol, bakın Neşe Doster'in kitabı hakkında neler yazdı.
Ülke, Atatürk, demokratik, laik, çağdaş Cumhuriyet, halk ve insanlık sevdalısıysanız… Size… Okuyup bitirdiğimde “I ıı… Doyamadım. Baştan yeniden okuyacağım…” diyerek ikinci defa okuduğum kitaptan söz edeceğim. Bununla kalmayacağım, kitabı “okumanızı” ve “okutmanızı” önereceğim.
Kitabın adı: Yüreğim Kars’ta kaldı…
Yazarı -adının önünde, emeği ile hak etmiş birçok unvan var ama benim “Yazın kadını” sözcüklerini daha bir yakıştırdığım- Neşe Doster…
Kitap, Kars’ın 91’inci yıldönümü olan 30 Ekim 2011 Çarşamba günü gerçekleştirilen “imza günü etkinliği” ile okurla buluşturuldu.
Kırmızı Kedi Yayınevi’nden (0212 244 89 82) çıkan kitabın ikinci basımı yapılmak üzere.
Kendisini, “Ben, Gümrü’den gelen bir anneyle, Bakü’den gelen bir babanın Kars’ta doğan kızıyım ve herkesi çok yakın bulan bir kültürden gelirim” (sayfa 34) diyen Neşe Doster’in kitabını anlatmak o kadar kolay değil. Kitap eleştirmenleri de, anlatımda veya tanıtımda usta kalemler de anlatamaz. Çünkü… Bana göre bu kitap, okunarak anlaşılacak kitaplardan…
İlk başta şunu söyleyeyim: Kitap, yeni bir yazın türü içeriyor. Kendisi de bir eğitimci, edebiyat öğretmeni olan Neşe Doster, bu yeni yazın türünün adını belirlemeli… İçinde anı var, yorum, gözlem, söyleşi, makale, inceleme, araştırma vs var…
Zerrece sıkılmadan, tat alarak okuyacağınız, bitirmeden de elden bırakmayacağınız kitapta yazar Doster, Kars’ta geçen çocukluğunu, gençliğini, çocukluğuna ve gençliğine ait anılarından anlatılar sunuyor ama, okuduğunuzda, Karslıysanız, sizi kendi çocukluğunuza, kendi gençliğinize götürüyor. O çocukluğunuzun, o gençliğinizin anılarıyla sizi yüzleştiriyor. Bütün bedeninizi, bir “özlem ateşi” sarar.
Türkiye’nin hangi ilinden olursanız olun… Kitabı okuduğunuzda, aynı duygular sizi de sarar.
Kitabı okuyan, nereli olursa olsun, son sayfadaki son tümcenin noktasına geldiğinde, yüreğinin, memleketinde kaldığını öyle bir özlemle anlar ki!..
Bırakın Kars’tan göç etmişleri… Kars’ta hala oturuyor olan 40 yaşın üstündeki Karslılar dahi, kitabı okuduklarında, yüreklerinin Kars’ta kaldığını algılayacaklar!
Aslında… Yüreğimizin kaldığı, özlemini çektiğimiz, Atatürk Türkiyesi’dir!
Yazın kadını Neşe Doster, kitabında bunu anlatmaya çalışmıştır ve başarmıştır. Kendisini kutluyorum.
….
80 yıl önce Kars’ta opera, tiyatro vardı. Bugün o Kars’ta, opera da yok, tiyatro da! Çok daha vahimi: Başbakan’ın “ucube” dediği “İnsanlık Anıtı”, Başbakan’ın emriyle yıkıldı, yerle bir edildi!
Nereden nereye!..
Kars’taki bu geri dönüşümün ya da gidişin aynısı Türkiye genelinde gerçekleşmiştir!
70-80 yıl öncesi Türkiye, ne acıdır ki, bugünkü Türkiye’den çok daha güvenli, huzurlu, çağdaş, aydınlık, ilerici vs idi!. Anılarımızı “özlem”eştiren de budur!
Türkiye’deki geri gidiş, vurgulanan boyutlarda olmasaydı, Neşe Doster’in yüreği Kars’ta, sizin yüreğiniz memleketinizde kalmayacaktı!.. Memleketlerinden göç etmeyen belli bir yaşın üstündeki insanların yüreklerinde de, hala yaşıyor oldukları memleketlerinde kalmayacaktı!..
Dedim ya… Yüreklerde kalan… Demokratik, laik, çağdaş Cumhuriyet… Hakkın, hukukun çiğnenmediği, sevginin, barışın, özgürlüğün, dayanışmanın, yardımlaşmanın kol gezdiği Türkiye!..
Ben, o Türkiye’yi öyle bir özlüyorum ki! O Türkiye’den, bugünküne geldiğimiz için, kendime, kendimize çok kızıyorum!..
Neşe Doster’in “Yüreğim Kars’ta kaldı” kitabı, hepimize, ayna tutuyor… Hepimizi, geçmişimizle yüzleştiriyor, hesaplaştırıyor... Bir şey daha yapıyor: Eli kalem tutan herkesi, anılarını, gözlemlerini, görüş ve önerilerini, araştırma ve incelemelerini vs yazmaya yönlendiriyor.
İnanıyorum ki, bu kitaptan sonra, her ilin “Neşe Doster”leri çıkacak, yüreklerinin kaldığı yerleri yazacaklar.
Kitap eleştirmeni değilim ama… Neşe Doster’in kitabında, Atatürk, demokratik, laik, çağdaş Cumhuriyet, halk, özgürlük, bağımsızlık, insan, insanlık, Kars ve Karslı sevdasını, o akıcı anlatımıyla o kadar güzel işlemiş ki!.. O sevdalara, “sevdalanmamak” olası mı?!
Bakü ve Gümrü özlemlerini, Atatürk, Atatürk Türkiyesi, Atatürk Cumhuriyeti, insan ve insanlık sevgisi ile dindiren Bakü göçmeni babanın, Gümrü göçmeni annenin 4’üncü son çocuğu Neşe Doster, şu tümcelerle ne çok şey anlatıyor:
“Orta birdeyiz, sınıfta kırk kişiyiz. Yurttaşlık Bilgisi öğretmenimiz bir gün derste İstiklal Marşı’nın kaç kıta, kaç mısra olduğunu sormuştu. Biz parmak hesabı yapmak, kaynak kitaplardan kopya çekmek, birbirimize sormak gibi yollara başvururken, sınıfın arkasında oturan Rus asıllı arkadaşımız Nina, parmağını kaldırarak “İstiklal Marşımız 10 kıta, 41 mısradır” demişti…” (sayfa193)