Çiğdem Mater Erivan’dan Yazıyor…
Erivan sokakları yılın en neşeli zamanlarını yaşıyor, her akşam sokaklarda caz konserleri, salonlarda dünyanın dört bir yanında filmler, toplantılar, paneller, ustalık sınıfları...
24 Temmuz 2010 / 01:15
Ermenistan Altın Kayısı Film Festivali yedinci kez düzenlendi, ben ise dördüncü kez oradaydım...
Önceki pazar gününü pazartesiye bağlayan gece, sabaha karşı Erivan havaalanına indik. Çok sıcak olacağını biliyoruz ama klişeden gidiyoruz: deniz yok, nem yoktur! Evet, doğru, nem yok ama hava sabaha karşı beşte 30 derecenin üzerinde, sabah uyandığımızda ise 45 dereceyi bulmuş...
ESKİ ve YENİ DOSTLARLA BULUŞUP KISA FİLM - BELGESEL PROJELERİNİ KONUŞTUK
Sıcaktan nefes almanın bile zor olduğu bir ortamda, kendimizi ilk toplantımıza attık: Ermenistan Türkiye Sinema Platformu'nun yedinci buluşması. Dördüncü kez Ermenistan'dayız. Eski ve yeni dostlarla karşılaşıyoruz, eğlence gırla ama toplantı ciddi. Türkiye'den, Ermenistan'dan ve diasporadan iki ülkeli ortak yapımlara olanak tanıyan kısa film ve belgesel projelerini konuşuyoruz. Her dinlediğimiz öyküde bir yerlere savruluyoruz. Dinlediğimiz her cümle film olsa, izleriz, o derece heyecanlı.
KÜRT SİNEMACILAR ERİVAN'DA
Bütün günü toplantı salonunda geçirip, akşam kendimizi Erivan sokaklarına attığımızda, bir sürü tanıdık çıkıyor karşımıza: İki Dil Bir Bavul'un yönetmenleri Özgür Doğan ve Orhan Eskiköy, Zeynel Doğan ile birlikte çekecekleri yeni projeleri Babamın Sesi'ni Directors Across Borders ortak yapım atölyesine sunmak için gelmişler, yanlarında yeni filmi için oyuncu bakan Özcan Alper ile. Özcan Ermenistan'da meşhur Sonbahar'dan dolayı. Yolda "siz Sonbahar'ın yönetmenisiniz değil mi" diye soranlar bile oluyor. Biraz ileride hem akademik olarak Kürt Sineması kitabıyla hem de pratik olarak Ölüm Elbisesi: Kumalık filmiyle Kürt sinemasına katkı yapanlardan Müjde Arslan var. Yeni filmini konuşmaya gelmiş.
Semih Kaplanoğlu festivalin ana yarışmasında jüri üyesi. Reha Erdem son filmi Kosmos ile yarışmada. Melek Ulagay Taylan ilk günden beri olduğu gibi yine Ermenistan Türkiye Sinema Platformu'nun başında. Murat Utku'nun Direnişçi, Çayan Demirel'in 5 No'lu Cezaevi belgeselleri programda gösteriliyor, Aslı Özge'nin Köprüdekiler'i de öyle. Sibil Çekmen'in filmi Hadinger de Türkiye'den seçilen filmler arasında... Jüri üyesi Semih Kaplanoğlu'nun Altın Ayılı filmi Bal en merak edilen ve en çok izlenen filmlerden...
Sokaklarda Türkiyeliler, Türkler ve Kürtler cirit atıyor, bu arada da müziğin sesi hiç azalmıyor. Festivalin ana mekânı Moskova Tiyatrosu'nun meydanında her akşam bir caz konseri var. Meydana birkaç yüz metre uzaklıktaki şehrin ana meydanı Cumhuriyet'te ise klasik yaz akşamları: havuzda ışık ve su gösterileri, gecenin geç saatlerine kadar etrafta dolaşan kadınlı erkekli, dondurmalı gruplar...
Festivalin toplantıları ilk üç gün. Ermenistan Türkiye Sinema Platformu'ndan üç proje çıkıyor bu kez. Bir Anadolu öyküsü, bir İstanbul, bir Gümrü. Gümrü'deki kukla tiyatrosunun hikâyesini Türkiyeli sinemacılar Altan Bal ve Canay Özden anlatacaklar. Beyrutlu, ana baba tarafından Anadolulu Nigol Bezjian İstanbul'u Ermeni yazarların izinden giderek keşfedecek, Harut Kbeyan ise bir aile ağacı üzerinden Anadolu gizemlerinin peşine düşecek. 2011 yılı sonunda bu filmlerin hepsini izlemiş olacağız...
Directors Across Borders'da ise Türkiyeli sinemacı Barış Hancıoğluları yeni uzun metraj projesi "Leila Once Again" ile 5 bin dolarlık ödülün sahibi oldu.
Atölye çalışmaları bittikten sonra kendimizi festivale daha rahat bırakabildik. Dünyanın dört bir yanından gelmiş sinemacı Ermeniler çoğunluğu belgesel filmleriyle, yaşadıkları yerlerdeki Ermenileri anlatıyorlardı.
Beyrutlu ama aslen İstanbullu tiyatrocu ve yönetmen Berj Fazlian, 84 yaşında genç bir delikanlı olarak Muhsin Ertuğrul'dan Nazım Hikmet'e dostlarını müthiş bir İstanbul Türkçesiyle anlattı bizlere. En son da Mücap Ofluoğlu'na bizimle selam gönderdi, geçen haftanın bir bölümünü Ofluoğlu'nu arayıp selamı iletmeye çalışmakla geçirdim ama başaramadım, buradan iletmiş olayım...
Kayserili ve Maraşlı bir ailenin, Halep'te canlarını kurtarıp, Marsilya'da düze çıkmalarının ardından doğan oğulları Jacky Nercessian hem son oynadığı Luc Besson filmindeki makyajlı halinin fotoğraflarını gösterip eğleniyordu, hem de daha önce hiç duymadığım Kayseri taraflarından çok acayip atasözleri öğretmekle meşguldü bizlere.
SINIR AÇILINCA KARS'TA KARŞILARIZ SİZİ...
Festivalin başkanı Kanadalı Ermeni sinemacı Atom Egoyan bu yıl 50. yaşını kutluyor. Festival de Egoyan'ın doğum gününü ilk dönem filmlerinden oluşan bir retrospektifle ve bir kitapla kutluyor... Bir de parti var Egoyan şerefine. Ermenistan Başbakanından Kültür Bakanına kadar pek çok resmi yetkilinin de katıldığı doğum günü partisinde Arsinée Khanjian beni Başbakan Tigran Sarkisian ile tanıştırıyor, ne diyeceğimi bilemeyip, teşekkür ediyorum konuk edildiğimiz için, biz de bekleriz diyorum. Birden Erzurum'a gelmek istediğinden söz etmeye başlıyor, dedesinin kentine. "Sınır açılınca" diyorum, "Kars'ta karşılarız sizi, gideriz!"
ALTIN KAYISI KARS'TA ÇEKİLEN KOSMOS'UN
Bir sonraki akşam Altın Kayısı'nın ödül töreni. Altın Kayısı ödülü, Reha Erdem'e, çekimleri Kars’ta yapılan Kosmos'a gidiyor. Erdem ne yazık ki gelemediği için bir mesaj gönderebiliyor, sonrasında herkesin çok beğendiği bir mesaj, Kosmos'tan bir cümle: "Allah insanı doğru yarattı ama onlar başka düzenler aradılar..."
Bir haftanın sonunda kalabalık ekibimizle, İstanbul'da buluşmak dilekleriyle, keyifle ayrılıyoruz Erivan'dan. Aklımızda birlikte yapacağımız filmler, festivaller...
Kaynak : www.bianet.org