Gazetekars

Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in Prag Zirvesi’nde sergilediği özgüven

Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in Prag Zirvesi’nde sergilediği özgüven ve kararlılık Azerbaycan devletinin uluslararası alanda artan saygınlığının göstergesidir.

31 Mayıs 2014 Cumartesi 14:44

Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in Prag Zirvesi’nde sergilediği özgüven

Devletin gücü ve saygınlığı konusunda farklı kaynaklardan bilgi edinmek mümkündür. Buna istatistik bilgiler, saygın uzmanların ve araştırma merkezlerinin fikir ve yorumları, ülke temsilcilerinin uluslararası spor turnuvalarında, hatta büyük konser salonlarının sahnelerinde kazandıkları başarılar (kabul edelim ki, tüm bu alanlar devlet yatırımı ve yöneticiler tarafından dikkat ister; günümüzde şunu her ülkede görmemiz mümkün olmayabilir) ve bir takım başka faktörler ait edilebilir.

Fakat devletin artmakta olan saygınlığı ile ilgili fikir belirtmemize yardımcı olan bir indikatör daha vardır. Bu Cumhurbaşkanının dünya forumlarının, zirvelerin, uluslararası örgütlerin tribünlerinden konuşma yaparken sergildeği özgüven va kararlılıktır. Kendi halkının desteğini kazanamayan, dünyada saygınlığı olmayan, meşruiyeti şüphe doğuran veya ülkesinde ciddi ekonomik sıkıntılar ve siyasal istikrarsızlık yaşanan devlet başkanı dünyanın gelişmiş ve önde gelen devletlerinin başkanlarının bakışları altında ve saygın haber ajanslarının kameraları önünde tribünlerden seslenirken kendini özgüvende hissetmekte zorlanır. Kolayca manipüle ve şantaj edilebilen, rahatlıkla baskı yapılabilen ve kendi vatandaşlarının nazarında yalnız utanç hissi doğuran oyuncaklara dönüşen ve büyük güçlerin “arka bahçe”sine çevrilen devletlerin başkanları üzerlerinde her zaman psokolojik baskı hissederler. Bu psikolojik gerginlik ve kendi küçüklüklerini idrak etmeleri onlara meslektaşları ile temaslarda kendilerini özgüvende hiss etmeye (özellikle de konuşma yapmaya) her zaman engel olur. Onlar mevkidaşları arasında kendilerini her zaman rahatsız hiss ederler. Yetersizlik kompleksi onları her zaman takip eder. Tam tersi, gelişmiş devletlerin başarılı liderleri her zaman - hatta tüm dünya (gelişmiş ülkeler de dahil) sıkıntalarla, mali ve ekonomik krizle boğuştuğu bir dönemde bile sadece kendi ülkesinde değil, yurtdışında düzenlenen farklı zirvelerde, toplantılarda da kendilerini özgüvende hiss eder, kararlılık sergilerler.

Avrupa Birliği’nin Doğu Ortaklık Programı'nın 5. yıldönümü dolayısıyla 24 Nisan'da Prag'da yapılan toplantının sonuçlarını inceleyecek olursak bu görüşme kimin kim olduğunu, hangi devletin bölgede lider ve hangisinin tarihin bir köşesinde sıkışıp kalan “arka bahçe” olduğunu açıkça sergiledi. Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan sözkonusu Zirvede her zaman yaptığı gibi siyasi riyakarlığa, samimiyyet dışı davranışlara, fitnekarlık ilkelerine sadıklığını bir kez daha göstermiş oldu. Sarkisyan, bir kez daha çok sevdiği yöntemine – karşı tarafın gözlerinin içine bakmaktan korkarak arkasından iş çevirmek, samimi sohbetten sakınmak, iftira atmak geleneğine sadık kaldı. Ermensitan Cumhurbaşkanı, üst düzey görüşmede Türkiye temsilcisinin olmamasını fırsat bilerek kin ve nefretini açıkca ortaya koydu; Türkiye`yi Ermenistan ile sınırları açmak konusunda yapıcı tutum sergilememekte suçladı.

Sarkisyan`ın bu tür demarşa evde hazırlandığı apaçık ortadaydı. Çünkü Türkiye`nin Prag Zirvesi`ne katılmayacağı biliniyordu. Basit siyasi entrikalar uzmanı olan Ermenistan Cumhurbaşkanı, kanaatince kendi vatandaşları karşısında “kahraman” gibi gözükmek için uygun bir fırsat yakalamıştı. Sarkisyan, Prag Zirvesi`nde kendini rezil etmesinin hemen ardından asıl karakterlerinin asla değişmeyeceğini tüm dünyaya göstererek, deyimi yerindeyse “kamburu ancak mezar düzeltir” atasözümüzü doğrulamış oldu.

...Bu olay Cumhurbaşkanı İlham Aliyev`in beklenmedik bir anda hızlı ve doğru karar verme yeteneğini gözler önüne sermiş oldu. Azerbaycan Cumhurbaşkanı, örnek oluşturacak adımı ile  uluslararası ilişkilerde yeni bir davranma şekli ortaya koymuş oldu. Böylece uluslararası ilişkilerde dostlukta sadakat, yüce maneviyat, yıllardır kabul görmüş siyasette dostların değil, çıkarların olması sterotiplerinden arınmak, birilerinin bu konuda ne söyleceyeğini umursamadan zor anda kendi dostlarını desteklemek becerisi sergiledi. Bu güçlü bir devletin kendine güvenen liderinin başarısıdır. Bu tür davranış biçimi, gelecekte uluslararası siyasette çıkarlar yerine manevi ölçüleri esas alan vizyonun gelişeceği inancını güçlendirmektedir.

“Dost ülkenin temsilcileri bu masa arkasında yoktur, fakat ben buradayım ve onların yerine soruları ben cavablandıracağım”, - Prag Zirvesi`nde dünyaya damgasını vuran bu cümlenin gelecekte uluslararası diplomasi ve siyaset dersliklerine dahil edileceği kanaatindeyiz. Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Prag`da kendi mevkidaşlarına Türkiye`nin Ermenistan ile sınırı kapatma nedenlerini hatırlattı. Çünkü Ermenistan belli bir olayın sonuçları hakkında konuşurken onun sebepleri ile ilgili bilgi vermemeye alışıktır. Cumhurbaşkanı İlham Aliyev söylemiştir: Türkiye`nin Ermenistan ile sınırı Nisan 1993 yılında Azerbaycan`ın Kelbecer ilçesinin işgalinden sonra kapatılmıştır. Bundan önceyse Yukarı Karabağ`dan tüm Azerbaycanlılar kovulmuştur. Azerbaycanlılar Yukarı Karabağ`ın nüfuzunun yüzde 30`nu  oluşturuyorlardı. Kelbecer`den önce Ermeniler, 1992 yılında Şuşa ve Laçın ilçelerini, ardından Ağdam, Füzuli, Zengilan, Kubatlı ve Cebrayil`i, yani Azerbaycan`ın Yukarı Karabağ sınırları dışındaki yeddi ilçeyi işgal etmiştir. Bu Azerbaycanın yüzölçümünün yüzde 20`ni oluşturmaktadır.”

...Azerbaycan Cumhurbaşlanı, Prag Zirvesi`nde uluslararası kamuoyuna bir kez daha çifte standartlar politikasından uzak durma çağrısı yaptı. Maalesef, büyük devletlerin dünyanın farklı bölgelerinde aynı sorunlara çifte standart uygulamasına sık rastlanmakta ve netice itibariyle yeni çatışmaların ortaya çıkmasına sebebiyet verilmektedir. Eğer uluslararası kamuoyu Yukarı Karabağ bölücülerini ve onların destekçilerini en baştan kınamış olsaydı dünyanın farklı noktalarında bölücülük hareketleri yaygınlaşmazdı. Eğer sözde Dağlık Karabağ Cumhuriyeti`nin temsilcilerine Avrupa başkentlerinde mali kaynak sağlanmasaydı, belli ki bu tür cinayetler işlemeye cesaret edemezlerdi. Azerbaycan Cumhurbaşkanı`nın uluslararası kamuoyuna mesajı şöyleydi: “Çifte standartlar politikası maneviyata karşıdır ve barış için tehdit kaynağıdır”. Bu kaygı Azerbaycan Cumhurbaşkanı`nın şu sözlerinde belirtilmekteydi: “Azerbaycan halkı soruyor: Neden Ermenistan`a karşı yaptırımlar uygulanmamaktadır? Neden Ermenistan`ın Avrupa Konseyi`ndeki temsil heyeti oy hakkı ve konuşma hakkından mahrum bırakılmıyor? Ermeniler, başka ülkenin torpaklarını işgal etmekle uluslararası hukuk kurallarını çiğnemekte, BM Güvenlik Konseyi`nin 4 kararnamesine uymamaktadırlar. Buna karşılık Ermenilere karşı hiçbir cezai yaptırım uygulanmaktadır. Yukarı Karabağ`ın yasadışı, mücrim yönetiminin temsilcileri Avrupa başkentlerine vizeler alabiliyorlar. Bu katlanılabilir hal değildir. Buna son verilmesi lazım.”

...Küreselleşme koşullarında bölgesel işbirliyi önem taşımaktadır. Bir takım, özellikle küçük devletler için bu işbirliyi çoğu kez ayakta kalmanın, dış tehditlere karşı etkili mücadele etmenin, ekonomik ve sosyal gelişimin, bağımsızlığın korunmasının, küçük düşürücü “arka bahçe” olmakdan sakınmanın garantisidir. Maalesef, Erivan`da bunu anlamakta güçlük çekmektedirler. Bu yüzden de Ermeniler, kendi komşuları ile düşmanlık yapmakta, absürt iddialar seslendirmekte ve kendi sınırlarından uzaklarda hami ve destek aramaktadırlar.

Ermenistan, kendinin güçlü lobisine ve Batı`nın kapsamlı desteyine rağmen, aslında yalnız kalmıştır. Eğer Ermenistan yönetimi, modern jeopolitik gerçekliklerden yola çıkarak kendi politikasını değiştirmezse, yapıcı tutum sergilemezse, Azerbaycan`ın işgal altındaki topraklarını boşaltmaya başlamazsa ve hiç bir zaman gerçekleşmeyecek hedeflere ulaşmak için tarihi sahteleştimeye son vermezse bu ulkenin geleceğinin büyük bir soru işareti altında kalacağı muhtemeldir.

Azerbaycan-Türkiye ilişkilerine gelince, Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, iki kardeş halkın çıkarlarının tüm konularda örtüştüğünü ve iki ülkenin birbirine her zaman arka çıktığını tüm dünyaya bir kez daha göstermiş oldu. Türkiye ile Azerbaycan`ın kederi de, sevinci de ortaktır. Başka türlü olması da mümkün değildir. Dünya kamuoyunun anlaması gerekir ki her hangi bir uluslararası organizasyona bu devletlerden birinin katılması iki ülkenin de orada temsili anlamına gelir. Çünkü Azerbaycan ve Türkiye bir millet iki devlettir.

Aslan Aslanov

Azerbaycan Devlet Telgraf Ajansı

(AzerTAc) Genel Müdürü

Facebook'la Yorumla
İlk yorum yazan siz olun
Adınız Yorumunuz
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

BENZER HABERLER