Doğu-Batı Medeniyetleri ve İslam
Kars Kafkas Üniversitesi (KAÜ), İlahiyat Fakültesi, Dinler Tarihi Anabilim Dalın Öğretim Elemanı Yrd. Doç. Dr. Hamza Üzüm, Dolunay Derneği’nin gönüllü üniversite öğrencilerine “Doğu-Batı Medeniyetleri ve İslam” konulu seminer verdi.
03 Aralık 2014 Çarşamba 13:00
Dolunay Derneği Başkan yardımcısı Engelliler Birim Başkanı Faruk Ocak ve dernek üyelerinin de katıldığı seminerde Medeniyetlerin, onları yaşayanlar için mutlak doğru ve günlük hayatta karşılıkları olduğu söylendi.
Kars Valiliği koordinasyonluğunda yürütülen, Kalkınma Bakanlığı tarafından desteklenen SODES tarafından finanse edilen Dolunay Derneği’nin “Arkadaşım Olur musun” projesi, bilgilendirme ve bilinçlendirme toplantıları devam ediyor. Bu kapsamda Doğu-Batı medeniyeti ve İslam konusunun işlendiği toplantıya katılımcı olarak KAÜ İlahiyat Fakültesi Öğretim Elemanı Yrd. Doç. Dr Hamza Üzüm konuşmacı olarak katıldı.
MEDENİYETLERİ ALGILAMAK İÇİN ONLARIN İNANÇLARININ ARKA PLANLARINA GİTMEMİZ LAZIM
Yrd. Doç. Dr. Hamza Üzüm, semineri takip eden Kafkas Haber Ajansı’na yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“Doğu ve batı medeniyetleri İslam konulu konferans veriyoruz. Medeniyetleri algılamak için onların inançlarının arka planlarına gitmemiz lazım. Bu medeniyetlerdeki madde ve ruh algısı önemli. Madde ruh algısı derken batı neden maddeye önem verir, ruhu ikinci plana atar veya bir Hindu maddeyi önemsemez. Niye sadece ruhu önemser, cenaze merasiminde. Batıda birisi cenaze merasiminde ölen kişi erkekse damat gibi kravatlı elbise giydirip öyle mezarlığa götürür veya bir Hindu neden anne ve babasını kibriti çakıp yakar, baraj nehrine döker. Batı yani Yahudi İslam medeniyetinde madde önemlidir. Doğu medeniyetinde Çin halk kıtası Budizm Zerdüştlük Çintuizm bunlarda ruh önemlidir. Bu nedenle bu eylemleri yaparlar. Daha sonra mekan algısı İslamiyette yeryüzünün hepsi Allah’ındır. Allah, sadık kullarına miras bırakmıştır. İşte Yahudiler göre Arzument vardır vaad edilmiş topraklar Hıristiyanlara göre Hz. İsa göğe çıktığı için onların inancına göre melek yurdu krallığı olacaktır. Yahudilere göre Mesih gelecek büyük İsrail’i kuracak, dünya krallığını Yahudiler kuracak, kıyamete yakın zamanda. Mesela Çinlilerde tanrı anlayışında gök tanrı ve yer tanrısı yiğit vardır o yüzden Çinliler için Çin toprağı kutsaldır. Bu nedenle Çinlilerde fetih politikası gelişmemiştir. Bu nedenle Çin setini çekmişler ve üremişlerdir. Tabi dedik ya Allah vere bunlarda bu inanç var 2 milyar Çinli fetih politikası olmamış yoksa dünyayı işgal ederlerdi.”
MEDENİYETLERİN EN MÜKEMMELİ İSLAMİYETTİR
Üzüm, Namaz konusunu da şu örneklerle dile getirdi:
“Yahudiler namazında sadece ayakta dururlar kıyamda. Çinliler eğilerek namazda dururlar veya Mecusiler secde halinde kılarlar. İslamiyette ne dedik hepsi vardır onun için İslamiyet bütün medeniyetleri birleştirmiştir. Uzlaştırmıştır yani medeniyetlerin en mükemmeli islamiyettir. Batı medeniyeti insanları sömürmektedir. Onun için emperyalist felsefe geliştirmiştir. Bizde de bazı tarihçilerimiz var profesör lakaplı çıkıp ‘Osmanlı İmparatorluğu’ diyor. Osmanlı imparatorluğu baktığımız zaman imparatorluk emperyal kelimesi Latinceden gelir sömürgeciliği içerir oysa biz Osmanlıya bakıyoruz, Osmanlı kendi ismini imparatorluk koymamış, Devleti Ali Osmani koymuş. Yani ‘ben devletim, babayım, sömürmem’ demiş. İşte bu terim ve kavramları iyi yerleştirmemiz lazım. Osmanlı devletine Osmanlı imparatorluğu demememiz lazım. İslam medeniyetinde doğu medeniyetinde hep vermek, paylaşmak ön plana çıkar. Dünyada adalet dengesi vardır, bu medeniyette. Batı medeniyetinde ise sömürmek, emperyal istek vardır. İşte Müslüman, İslam medeniyetinde namazdaki gibi ayakta durur, omurgasını korur, dik durur, kendini ezdirmez. Rükuda hoşgörülü olur, secde de ise tanrıya bağlanması lazım, Allah’la beraber olması lazım. Kaydede gibi bazen kendisini dünyadan uzaklaştırıp dünyanın meşgalelerinden kendisini dinlendirmesi lazım ve mutlu olması lazım.”
DOĞU-BATI MEDENİYETLERİ VE İSLAM
1.Yaklaşık çeyrek asırdır medeniyetleri çatıştıran Huntington’un (Medeniyetler çatışması) teorisi veya son zamanlardaki uluslar arası toplumun öne çıkardığı Medeniyetler ittifakı oluşumları gibi ayrıştırıcı veya birleştirici çabaların yanında
2.İslam medeniyetinin diğer medeniyetleri buluşturan, uzlaştıran, tüm medeniyetlerin toplarlayıcısı, uzlaştırıcı, aktarıcısı, islah edicisi, entegre edicisi, sentetik hale dönüştürücüsüdür. Antik dünya dinlerini modern dünya ile harmanlayan İslam medeniyetinden ve onun temel yapı taşlarından bahsedeceğim.
Öncelikle biz DİNLER TARİHÇİLERİ, aynı zamanda KÜLTÜR TARİHÇİLERİ
Doğu medeniyetleri derken; Hint alt kıtası ve Uzakdoğudaki medeniyetleri
Batı medeniyeti derken dörtlü bir saç ayağı vardır; Yahudi- Hıristiyan gibi ikili monoteist blok ile Greko-romen kültürle yoğrulmuş Pagan Avrupa kültürleri ve onun uzantılarından oluşan medeniyeti kastediyoruz.
MEDENİYET:
İbn-i Haldun’un tanımıyla “asabiyetle yoğrulan umran” ,Cemil Meriç’in ifadesiyle “bir milletin irfanı”, Ziya Gökalpin ifadesiyle “Ulusal Hars”
Medeniyette böylece üç boyut dikkatimizi çeker; 1. düşünce sistemleri 2. Davranış sistemleri 3. Yaşam stilleri
Medeniyetlerin yapı taşlarından hareket edelim
Madde- Ruh ikilisine bakış
Doğu medeniyetlerinde özellikle Hint medeniyetinde kişi anası babası ölünce Ganj ırmağının kenarında anasına babasına kibriti verir yakarken,
Batı medeniyetinde ölü erkekse kalkıp sanki devlet dairesine gidecekmiş gibi takım elbiseli kravatlı bayansa aşırı makyajlı ve çok güzel elbiseler içinde acaba neden?
Cevap medeniyet algısında gizlidir.
1.Doğu medeniyetleri (Hint alt kıtası ve Çin),
a. Aşırı şekilde ruha baskı yapar ruhu önemserler.
b. Bedeni yok sayarlar.
c. Hatta bedenin ortadan kaldırılması ruhun özgürlüğü için şarttır.
d. Maddeye önem verilmez.
e. Az konuşmak veya hiç konuşmamak hatta hareket etmemekten ruhani mükemmellik için şarttır.
f. hiçlik önemsenir
g. alem bir tekerlek gibidir. sıfır en büyük semboldür
h. o yüzden sıfır hint alt kıtası bulmuştur.
2. batı medeniyetinde ise
1. madde ruhun önüne geçmiştir.
2. Güçlüden yanadır. Zayıfları sadece güçlünün güçlü olduğunu göstermek ve onları sindirmek için korur. TEVERE IRMAGINDA TİMSAHLA ÖRDEKLER YÜZDÜRÜLÜR.
3. Teşkilatlıdır.
4. Hayatın tüm zenginlikleri gözünü doyurmadığı için aşırı sistematik çalışarak ve disiplinli bir şekilde hayatı sömürmeyi amaçlar. Güçlü kendinden daha üstün bir güçü çekemez ve altını kazımak için uğraşır.
5. Batı medeniyetinin MONOTEİST UNSURLARINDAN OLAN Hıristiyanlık, İsa Mesih’in gelip kuracağı altın çağı bin yıllık krallığı kurması için beklerken Yahudiler ise İsa’nın dışında bir mesihin gelip bu kırallığı kurmasını ve tüm insanların Yahudilerin kölesi olmasını beklerler. Halbuki Allah onlara hem mısır da hem babilde yüzlerce yıl köle olmanın ne demek olduğunu göstermişti.
İRAN DUALİZMİ:
1.Bu ikisini birleştirmek için İslamdan önce İran medeniyeti madde ile ruhu birleştirmek istedi hevesliydi de.
2.Batısında Varlık felsefesini öğreten Yunan
3.Doğusunda Ruh felsefesinin egemen olduğu bir aleme sıkışan İRAN, hz. Peygamberden önce bu ikisini uzlaştırmak istedi ama başaramadı
4.Hatta ruh ve maddeyi dualizm şekline soktu ve ilahlaştırma sürecine girdi.
5.Maddeye hakim olan Ehrimen kötüydü, ruha hakim olan Ahura Mazda iyilik tanrısıydı.
6.Bununla bitmedi; dünyaya maddeye kötümser olan bu felsefe zamanla yeni düşmanlar üretti. Yezid dünyayı maddeyi Hz. Hüseyin ruhani yönü oluşturdu.
7.Bu devam eder, AMERİKA VEYA İSRAİL kötülük tanrısının unsurlarıdır. Ruhani yön kendisidir.
8.İranın Ali sevgisinin temelinde ideoloji yatar. Bizim aleviler çok masumdur.
İSLAM NEREDEDİR?
İslam tüm medeniyetleri toplarlayıcı, uzlaştırıcı, aktarıcısı, islah edicisi, entegre edicisi, sentetik hale dönüştürücüsüdür.
Yine diyelim bir belgesel izliyoruz önde bir ceylan koşuyor tüm ürkekliği ve zerafetiyle hemen arkasında bütün ihtişamıyla aslan..
Doğu medeniyetleri tıpkı bir ceylan gibi… koşması aslında aslanı azdırıp onu daha da hırçınlaştırmak içindir. Batı medeniyeti gücünü hep bu yöne kullanmak ister.
İslam medeniyeti her ikisini tutar. Ceylan kaçıp kurtulduğu için sevinirken aslan azık bulamadığı için üzülür.
İSLAMIN MADDEYE BAKIŞI BÜTÜNCÜLDÜR RABBENA ATİNA fiddünya haseneten ve fil ahreti haseneten
MEKAN ALGISI;
Çin kültüründe mekan
1.Ying-Yang birbirlerini tamamlarlar o yüzden eğer gök Yang ise yer Yingtir.
2.O yüzden tencere kapak gibidir karşılığı aranır.
3.Gök kutsal ise onun gölgesi toprak da ( çin) de kutsaldır
4.O yüzden ÇİN işgal politikası oluşmamıştır. Fethe girişmezler.Seddi çekip üremişlerdir.
5.Mekan statiktir. Değişmemelidir. Zira gök değişmez kurallarla doludur.
6.Allahtan işgal etme fikri yok, yoksa 2 milyar Çinli bizi DÜNYAYIistila ederdi.
7.Şincan’ı işgal ettiğinde bile zorla gönderiliyorlar gitmiyor Çinli askerler bu yeni topraklara
8.Japonlar İÇİN dünya yani MEKAN 17. asra kadar Japonya’dan ibaretti.
Yahudi Hıristiyan medeniyetinde mekan
1.Yahudi- Hıristiyan mekan algısında Yahudilik yeryüzü krallığının PEŞİNDE SİYONİZMİ KURARKEN
2.Hıristiyanlık göklerin cennetin krallığının peşindedir. GELECEKTE KURULACAK KRALLIK
İSLAMDA MEKAN
1.VELİLLAHİ MÜLKÜSSEMAVATİ VEL ARD DER: İslam ise yeryüzü ve göklerin krallığının tanrıya boyun eğen insana ait olduğunu SÖYLER.
2.Bizim medeniyetimizde diyaspora kültürü yoktur. Asli mekandan kopuş ve boşluk içine girmeyiz. Biz her yerde kendimizi evimizde hissederiz.
3.Gettocu değiliz. Soyutlanma yoktur. Her yer Allahın Salih kullarına miras bırakılmıştır. Bizler her yerde kendimizi evimizde hissederiz.
4.Halbuki Yahudi kültüründe olduğu gibi bir getto sadece Yahudilerden oluşan diğer milletlerden soyutlanmış bir mahalle de oluşturmaz.
5.İslam medeniyeti hiçbir coğrafi bölgeye veya zamana ait değildir. Her yerde kendisini evinde hisseder;
6.Osmanlı için Belgrad ile İstanbul arasında yaşamsal alan açısından bir fark yoktu. BURALAR ZATEN BİZİM Kİ….
ZAMAN ALGISI
1.Hint Doğu medeniyetleri için Zaman, dairesel/sirkülerdir. Sıfırı harezmi bulmuş, hint medeniyet geliştirmiştir. Ruhun beden çarkında kısır döngüsünden kurtulup sonsuz huzura erişmesini sağlar.
2.Batı medeniyeti için zaman lineerdir. Hattidir. Evrimseldir. Basitten karmaşığa doğru, homojenlikten heterojenliğe doğru gider. Felsefecilerin döngüsel evren algısı mevcuttur. Mesih’in getireceği geleceğe doğru akar
İslam zaman algısı, ruhani açıdan sirküler maddi açıdan ise tekamülcü yani lineerdir. Dosdoğru yol üzerinde kendisini tekamül etme telaşındadır.
Yolda giden arabada tekere bakan, Hind medeniyeti, arabaya bakan Batı, yol ve arabaya bakan ise İslam medeniyetinin kendisidir.
Sıfır rakamını hind dünyasından alıp onu matematikte lineer/doğrusal hale dönüştüren matematikte bir ilerleme içine giremeyen Roma rakamlı batı medeniyeti, sıfır gibi hem her şey hem de hiçbir şey olan” bir rakamı İslam medeniyeti batıya kazandırdı.
TOPLUMSAL BARIŞ
Batı medeniyetinin son gün algısına göre dünyanın son zamanlarda ÇOBAN aslan ile koyunu bir arada güdecek çomağına dolanacak YILANla oynayacak. Bu aslında pasifize edilmiş bir barıştır. Doğallığından uzaklaştırılmış ve zorla sukunet verilmiş bir yaklaşımdır.
İslam medeniyetinde barış doğal bir barıştır.
BIRAKIN aslanı kükresin
BIRAKIN kuzular melesin herkes kendisini gerçekleştirsin.
İSLAM’a barışcıl olmak da yetmez. Küresel barış için öncelikle akıl- kalp ve mide üçlemesi arasındaki uyumun gerçeklemesini ister
İslama göre barış hareketlidir. Barışcıl olmak yetmez. Barışı hareketlendirmek, yaymak ve barış yapıcı olmak gerekir. Müslüman kelimesinde bireysel olarak sonsuza teslimiyet sosyo- kültürel açıdan ise barışı götürmek ve karşıdakine güven ve barış insanı olduğunu göstermek yatar.
Zira İslam medeniyetine göre barış bir özgürlük sorunudur. Sonsuz varlığa tapınan inanan sonsuza köle kul olan sonlu fani bir insan, varlık olarak özgürlüğün kıymetini bilir ve diğer fanilere özgürlük verir.
DİNLER TARİHİ bu konuda çok hassastır. Din iki kısımdır. Ortaçağ boyunca batıda Katolik kilisesi dini kısıtlayıcı din olarak religio religans olarak kullandı. Halbuki din İslama göre religio liberan olmalıdır özgürlük bahşedeci din. Ters orantı çok basittir.
Sonsuza köle olan insanlara özgürlük bahşetmelidir. Zira sonsuza köle olanlar köleliğin kıymetini bildiklerinden fanilere özgürlük bahşederler. Özgürleştirici dinde tevbe bile insana kurtuluş için değil, boyunduruktan kurtarmak içindir.
İslam medeniyetinde insanlar arasındaki farklılıklar yok edilmesi gereken unsurlar değil tanışma, dayanışma ve sosyal bilinçliliğin zenginleşmesi için gerekli unsurlardır.
Kadın-erkek eşitliği veya denkliği gibi kısır döngü tartışmaları yerine iki cinsin birbirlerini tamamladıklarını savunan İslam, konjüktürel baskın erkek egemenliği karşısında kadının daima gözetilmesi gerektiğini savunur.
İNSAN ALGISI:
Gazali felsefesinde akıl kalp ve mide vardır.
Akıl kalp mide ve üreme organları
İslam medeniyetine göre mesela ibn SİNA’ya göre akıl kalp mide ve üreme oraganlarındaki anatomik öncelik dizilişin aynı zamanda teolojik boyutu mevcuttur. ve akıllı olmanın inançlı olmaktan önce geldiğini vurgular. AMUDA kalkarak yürümemek ve öncelik sırasını karıştırmamak gerekir.
İSLAM, İnsanın kendi ırkının farkında oluşunun kendisi için övünç kaynağı olmasını, Hitler Almanyasındaki gibi üstün ırka veya Yahudi medeniyetindeki gibi seçilmiş halk- köle halklar çatışmasına götürmemesini ister.
Batı medeniyetleri için HER ŞEY İNSAN İÇİN felsefesi,
Doğu medeniyetleri için ise İNSAN HER ŞEY İÇİN anlayışı mevcuttur.
SAVAŞLARIN PSİKOLOJİSİ, şiddet zamanında bile teslimiyetten vazgeçmediğimizi gösterir.
1. BEDİR’de bir avuç müslümanın kendinden üç kat kalabalık bir kafir ve müşrik topluluğa karşı muzaffer ama taşkınlık yapmayan tavrını bize öğretir ona teslim oluruz.
2. Uhut’ta taşkınlık yapmadan vakurlu bir şekilde maglup olmayı.
3. Hendek savaşında soguk savaşı
4.Hüdeybiye: şartlar senin lehindeyken sabretmeyi daha büyüğüyle müjdelenmeyi
5.Mekke’nin fethi: Topragı işgal degil gönlü fethetmeyi intikamcı zihniyetten arınmayı.
6.Huneyn: Sayıca üstün olduğunda kanıp böbürlenip bozguna uğramanın kıymeti
7.Tebuk-Mute: Bir avuç müslümanın süper güce kafa tutmasını Allah’tan başka üstün güç tanımamayı.
8.Sıffın-Cemel: İç savaş halinde Müslüman kalabilmeyi
9.Kerbela’da: Biliyoruz Hz. Hüseyin’in kafası Medine’de, gövdesi Irakta. imamete vurgu yapanlar kafadan mahrum. Gövdeye vurgu yapanlar gövdeden mahrum.
BİLİM ALGISI
Dinler tarihi der ki insanın kendi tanrısından öğrendiği ilk şey Tanrının her şeyi bilen olduğudur. Sonsuz bilgi azametten önce gelir. İlk insan her şeye kuşatıcı bakışı: ademe her şey öğretildi Kurana göre modern insan ihtisas alanı oluşturdu; bilmediklerini kalemle öğrendi. Ademe her şeyi öğreten Allah hz. Peygambere ilk vahyinde bilmediğini, bilmediği sürece öğretti, cahil olduğunu öğretti.
MEDENİYETLERİN İLAH İNANCI
1.Hıristiyanlar ve Yahudiler için İnsanın Tanrı ile olan ilişkisi Ben- Sen İlişkisidir
2.İslam için Allah hüvedir. Evrenselliği, kutsallığı aşkınlığı, kutsallığı anlatır.
3.Allahın her şeyi insana öğretmesi insan için çok önemlidir
4.İslam için Tanrı inancı ne kadar sade ve basit olursa okadar insanın lehinedir İHLAS suresi bir satırdır.
5.Yahudi teolojisi Tekelci teoloji: Yahudi geleneği tanrıyı tekeline öznel bir algıyla alırken üstün insanlığı etnik anlamış inançtaki üstünlüğü öne çıkarmamışlar sonuçta şövanist bir anlayışla siyonizme sarılmışlardır.
6.Hıristiyanlık ise Tanrı inancını alabildiğine insancıl, tüm insanlara ait derken insan kılıflı ve kılıklı görerek onu yeryüzüne indirmişler ama gene de çoklu bir tanrı olmak tehlikesinden kurtulamamışlardır.
7.İslam ilah anlayışı Allahın kim olmadığını anlatır; biz buna tenzihi dil diyoruz. bu aleme ait olmayan bir varlık, bu aleme ait olmayan bir söylemle anlatılmalıdır.
8.Şöyle bir ters orantı gereklidir; Allah hakkında ne kadar az şey bilirsek o kadar bizim lehimizedir.
9.Buna karşın Allah, insan hakkında ne kadar fazla bahsederse bizim lehimizedir: zira yaratan yarattığı hakkında konuşmaktadır
10.İhlas suresi aslında bütün medeniyetlerin ilah algısını düzeltmektedir; bir ilah, çift olmaktan uzaktır, oğul olmaz, baba olmaz, anne olmaz, kimseye muhtaç değildir hiç kimse onun dengi değildir.
11.İslamın Allah inancı, hem çok tanrılı dinlerin peşindeki yitik ve aşkın Yüce Varlıktır
12.İslamın Allah inancı, monoteist dinlerin anlatmak istediği Eşsiz İlah’tır.( monoteizmin iki boyutu vardır; tüm ilahları reddetmek ve ilah fikrini eşsiz kılmak: la ilahe illallah)
13.Yahudi geleneği “tanrımız” derken Elohim kelimesini söyleyerek çoğul bir şekilde ilahlar demekte ve çok tanrılı bir antik dünyada diğer milletlere konjüktürel yaklaşmaktadır
14.Hıristiyanlık Baba’dan başka tanrı yoktur derken bizzat İsa’ya tanrı oğlu adını verirken kendisiyle çelişkiye girmiştir
İSLAM DİNİNİN EVRENSELLİĞİ
1.Bir Çinliye sen müslümanmısın dersek o, hayır der ama sen Tao’ya teslim oldun mu dersek eveeet der
2.Bir Hıristiyana sen müslümanmısın desek hayır der peki sen yüce Tanrın gökteki babaya teslim olan birimisin evet der
Buradan şu çıkar:
1.İslam dini diğer medeniyetlere çevrilebilir özetliktedir.
2.İslam dini diğer kültürlere uygun bir dille anlatılmalıdır
3.İslam dini diğer dillere çevrilebilir
4.İslam dini her din ile mukayese edilebilir yüksek bir dindir
5.Köle bir milletin nasıl efendi hale getirildiğini bize hz. Musa ile gösterdi
6.Çölde kavmini eğitti, tek öğün, tek millet, tek önder, her şey tek
HZ. PEYGAMBERİN GETİRDİĞİ DİNİN ORİJİNAL OLUŞU
1.Hz. Peygamber, karmaşıklaşan ilah fikrini ve teolojiyi çok sade ve ihlaslı hale dönüştürdü nettir. İhlas suresi bize bu sadeliği verir. Doğmamış doğrulmamıştır.
( Tanrı hakkında ne kadar az şey bilirsek bizim lehimize,ne kadar çok şey bilirsek biizm aleyhimize, insan hakkında tanrı ne kadar çok konuşursa bizim lehimizedir.)
1.Hz. Peygamber, ruhban sınıfını ortadan kaldırdı. Dinde insan unsuru olunca ruhbanlık ortaya çıkar; Şia’da olduğu gibi din antropolojik hale gelir. Allah ile insan arasında ruhban sınıfı gibi bir özerk beşer kurumunu koymaması, ve bunun yerine insan ile tanrı arasında aracılık yapmak üzere aklı yerleştirmesi
2.Hz. Peygamber, gelenek ile gerçek din arasındaki ayırımı yaptı: gerçek ideal İslam gelecekte değil geçmişte yaşanmıştır. En güzel model hz. Peygamberin asr-ı saadet dönemidir.
Son olarak medeniyetimizden seçtiğim iki dinamiğinin “Kuran” ve “namazın” etnolojik karakteristiğinden bahsedeceğim Kuran isim, mekan ve mesaj gibi üç ayrı alem algısına sahiptir
İSİM KATEGORİSİ
Üçlü bir hitap alanı var; EY İNANANLAR EY EHLİ KİTAP EY İNSANLAR
1.Allah Yahudilere ve Hıristiyanlara ismen hitap eder neden?
Zira Yahudiler için isim kategorisi çok önemlidir; kendilerine musaya nispetle Musevi derler, bir boya nispetle Yahudi derler veya Yakub’un 12 oglundan birine ait olmakla israloğulları derle:
Allah Yahudi derken olumsuzluklarından, ruhbanların kontrolündeki geleneklerinden bahseder.
İsrail derken olumlu ve peygamberlerin kontrolündeki bir gelenekten bahseder.
Ehli kitap derken: ruhban sınıfının oluşturduğu ilahlaştırma ve dogmatikleşmeden bahseder
Nasara; Hıristiyan kelimesini kullanmaz zira bu kelime Mesihi rab edinen demektir.
b.Mekan kategorisi
1. İslam’a göre Yerde ve Gökte olan her şey Allah’ındır. Hatta “Doğu da Batı da Allah’ındır. Hangi yöne dönersen Allah’ın varlığı oradadır.” (Bakara 2/115).
Bu bakımdan “mekan”, dışlamacı unsur olmak yerine İslam topraklarını ayırt eden bir mahiyet sunabilir.
Bu bakımdan ulusları aşan kültürlerarası ilişkilere uygun yeni bir mekan kategorisi geliştirilebilir. Müslümanlar bu kategoriyle dünyanın neresinde yaşarlarsa yaşasınlar asla bir ötekileştirme sürecine girmezler ve bulundukları yerleri “evinde hissederek” gittikleri bölgelerde diyaspora kültüründen uzak bir şekilde onurlu bir entegrasyonu benimsemelidirler.
YERYÜZÜNÜ DOLAŞIN BİR EMİRDİR
Bunlara ek olarak Kur’an- Kerim’de mekan kategorisi olarak zikri geçen (Mısır, Medyen, Babil, Rum gibi) coğrafi alanlar, kadim dünyada öne çıkan havzalar olarak nispeten Müslümanlara uzaklıkları algılatır.
Mekan kategorisi, Ortaçağ boyunca fethetme, yerleşme, tecrübeleri bahşederken günümüzde işbirliklerine ve birlikte yaşama tecrübelerine daha fazla açık kapılar bırakabilirler.
Zaten İslam’ın mekan algısı kesinlikle Yahudiliğin savuna geldiği “vaat edilen topraklar” gibi bir dışlamacılık içine çekilmemiştir.
Yahudilik, kendi özgün misyo-politiği içinde tarihi kutsallaştırıp millet anlayışını seçilmiş halk anlayışına dönüştürürken aynı zamanda mekan kavramını çok sınırlı bir alana (Filistin bölgesine) mahsus kılmaktan çekinmemiştir.
Halbuki Kur’an, İsrail oğullarına bahşedilen bu topraklardan bahsederken bile bu dışlamacılığa mahal bırakmadan mekansal anlamı daha da genişleterek yeryüzüne kucaklamaktadır; “Yemin olsun ki Biz Tevrat’tan sonra Zebur’da Yerebenim Salih kullarım varis olacaklardır diye yazdık”[1]. Bu bağlamda Kur’anın mekansal anlatımı dışlamacı ve sınırlandırıcı değil tüm mekansal boyutları kuşatıcı Müslümanlar için uyumlu bir alan algısı bahşetmeye müsaittir.
Yeryüzü ve gökler Allah’ın olduğundan Müslümanlar her yerde kendilerini evinde hisederler ve diyaspora kültürü geliştirmezler. Dolayısıyla bir soyutlanma ve kendisini yabancı hissetmek en azından mekansal açıdan mümkün değildir.
MESAJ KATEGORİSİ
Kuranda Budistler Hindular yok neden?1. BİR BUDİSTLE KARŞILAŞMA ismin nedir?
İsim önemli değil kardeş mühim olan mesaj
Budist tapınagında şu ifade yazar: benliğini temizliyen kurtuluşa ermiştir:
Bu zaten bizde bir ayettir
Gad eflehe men zekkaha
Hindular ise: nefsini desiseye sokan heba olmuştur: ve kad habe men desseha
Bu yüzden Budizm ve hinduizm, isim ve mekan konusunda kötümser, öğretilere dayalı mesaj kategorisinde iyimser bir karakterdedir.
Yine Kura’n-ı Kerim’de (Beled Suresi 4. Ayette) ?????? ????????? ??????????? ??? ??????)) (yani insanı, güçlük dolu bir hayat içinde yarattık) denir. Ayette geçen “kebed” terimi Müslümanlar için sıradan bir kelime iken Budizm için en önemli kavramdır. Zira dünya hayatını, acı, elem, ızdırap içinde kabul eden Budistler için hayatın bu yönü “duhkha” öğretisidir.
Böylece Müslümanlar hint medeniyetine isim kateogorisyle yaklaşmalıdırlar
Hatta Kur’an’da ismi açık bir şekilde geçmeyen bir gelenek hakkında bir konum belirlemeyebilir veya kültürler arası ilişkilerde ortak kavramlar yoluyla aralarındaki ilişkileri düzenleyebilirler
Son Olarak MEDENİYETLERİN İBADET ALGISI AÇISINDAN NAMAZI MUKAYESE EDELİM:
Antik dünya için ibadet danstır.
Namaz: bir ibadet eylemi olmasının yanında medeniyet bakış açısıyla aynı zamanda bir insan olma çabası, jestur eylemi olarak ben insanım diye haykırma eylemidir.
Yahudi- Hıristiyan kıyam, Çinli ruku, Hindistan ettehiyatü, Mecusi secde halindedir
Biz; Kıyamla, dik durmayı, halkın diliyle omurgalı olmayı insanın diğer canlılar içindeki asli duruşu ifade ederken tıpkı Yahudilikteki gibi yeryüzündeki efendiyi dengeli hale getirir.
Ruku: tıpkı Çin kültüründeki gibi atalara, doğaya saygıyı, hürmetli oluşu, kainattaki muazzam azamet karşısındaki derin huşuyu ifade eder.
Secde: tıpkı İran kültürünün anlamlandırdığı gibi azametli nurun nara dönüştüğü ilahi aşk karşısında bedensel hazlardaki hiçliği, toprakla buluşmayı, alçak gönüllü oluşu anlatır.
Oturma:tıpkı Hint yoga eksersizlerinin ideali olan iç huzuru yakalamayı, derin enfüsi düşünceyi, bedensel mükemmelliği, hareketsiz olarak kendi ruhunu, dinginliğini hatırlar ve tüm insanlara esenlikler barış diler
Sonuçta Müslüman, günde beş kez tekrarladığı namazla ben insanım diye haykırır ve öncelikle kendisine hatırlatır.