Engelliler Haftası
Dolunay Derneği Başkan Yardımcısı ve Engelliler Birim Başkanı Faruk Ocak’ın, “Engelliler Haftası” yazısı:
10 Mayıs 2012 Perşembe 08:16
10 – 16 Mayıs, Engelliler Haftasının ilk günü… Bu hafta yine, her yıl olduğu gibi, engelliler çeşitli etkinlikler ile gündeme gelecek, gazeteler de yazılıp çizilecek, yine üç beş gün sonra unutulacak sözler verilecek ve yine 'engellileri hayata kazandıralım' mesajları, 17 Mayısta yalan olup, 3 Aralık Dünya Engelliler Gününe kadar, tozlu raflara kaldırılacak…
Ben engellilere dair yazdığım yazılarda hep aynı cümleleri kurmaktan hep aynı mesajları vermekten artık bıktım. Ancak sanıyorum ki toplum bize hep aynı şekil de bakmaktan ne bıkıyor ne de bize bakarken at gözlüklerini çıkarmayı akıl edebiliyor…
2000’ler de oturmuştum bir o kadar özgürlükçü bir o kadarda mahkûmiyetçi olan sandalyeme ve eve kapandığım ilk yıllarda dünyayla paralel olarak, her ne kadar daha geç de olsa bilgisayar evimize girmişti, bu bilişim serüveniyle hayata bakışım anlamında da değişikliklerin olmasını sağlamıştı. Ve 2012, artık herkesin evinde bilgisayar internet vardı. İlkokul çocukları adeta doğar doğmaz bilgisayar kullanmaya başlamıştır. Sadece ödevler değil, birçoğumuzun işi de bilgisayarlara, internete emanettir. Böyle bir değişimi 10 - 12 yıla sığdırabilmeyi başarmış bir insanlık, şu kaldırımları neden yapamadı? Paraları mı yoktu, zamanları mı yoktu yoksa önemsiz görüldüğü için mi?.
Bazen doğuştan bazen sonradan feleğin sillesini yer tekerlekli sandalyeye mahkûm kalırsınız. Bacaklarınız, kollarınız işlevini kaybetmiştir. Beyniniz gençlilik hayalleriniz işlevini kaybeden bacak ve kollarınıza inat tüm canlılığıyla hayata tutunmaya devam eder. Olurda bir şeye sinirlenirsiniz. Kendinizi bir koşu sokağa atmak istersiniz. Sokaklar herkes içindir! Sokaklar özgürlüktür. Sokaklar insanı ferahlatır. Yürek ferahlamak ister bazen....
Velâkin sokaklar size çok görülmüştür. O sokaklar ki sadece güçlü bacakları olan insanlara göre hazırlanmış, onların gezip tozacağı şekilde dizayn edilmiştir. Sizin eksiğiniz olmayan bacaklarınız! Bacağın yoksa sokak sana yasak! Bacağın yoksa merdiven sana yasak! Bacağın yoksa işe girmek sana yasak! Sahi insan eli, kolu, bacağı olmayınca “insan olmaktan” çıkıyor mu?
Hadi hesaplaşalım. Tamam, kabul ediyorum. Yürüyemiyorum. Kollarımda güçlü değil. Dış görünüşüm moda dergilerinin vaaz ettiği makbul beden standardında değil. İşte bu yüzden evet evet tamda bu yüzden toplumdan tecrit edilmişim kovulmuşum sövülmüşüm. Siz sağlığı elinde tutuğunu sananlar, gece başınızı yastığa koyduğunuz da vicdanınız rahat bir şekilde uyuya biliyor musunuz?
Hiç düşünüyor musunuz bu ülkede yaşayan milyonlarca engelli sizin yapmanız gerekip te yapmadığınız mimari düzenlemeler nedeniyle gençliklerini dört duvar arasında geçirdiklerini. Hiç düşündünüz mü, bir engellinin bacağını olan akülü veya tekerlekli sandalyeyi alacak parası olmadığı için çocukların çöp çöp dolaşıp topladıkları plastik kapaklara muhtaç olup o sandalyeyi almak için çocukların hastalanma riskine boyun eğen binlerce engellinin ruh halini? Dünyanın tüm gelişmiş ülkelerinde bu türden medikal ürünleri devletin ücretsiz karşıladığını ama bizim ülkemizde bunları olmadığını. Dünyanın en hızlı büyüyen ikinci ülkesi (ekonomisi) olmakla övünürken, o ülkenin göklerine, havasına, denizine, sokağına hasret bıraktığınız milyonlarca engellinin vebalinde sizinde sorumluluğunuzun olduğunu hiç düşündünüz mü?
EMİNİM DÜŞÜNMEMİŞSİNİZDİR!
Eğer düşünseydiniz, biz engelliler için adam akıllı bir şeyler yapmak için elinizi taşın altına koyardınız. Elinizi taşın altına koymak derken öyle çok aman aman şeylerde istemiyoruz. Kendiniz gibi sağlam bacaklara, sağlam kollara sahip yurttaşlar için yaptığınız yaya kaldırımlarında biz engellilere de kullana bileceği bir rampa yapmak zor olmasa gerek. Sizin gibi sağlam bacakları, sağlam kolları olan yurttaşlar için tahsis ettiğiniz kurum kuruluş ve iş yerlerinizi de biz engellilere açmak dünyanın büyüyen ikinci büyük ekonomisine sahip bir ülkeyi ve vatandaşını ekonomik krize sokacak kadar büyük bir şey olmasa gerek.
Şunu unutmayalım 'engellileri kabul etme' kabiliyeti olmayanlar olsa da bizler bu toplumun bir parçasıyız, bizim de söz söylemeye bizim de bazı şeylere itiraz etmeye ve bizim de hem toplumdan hem de devlet'ten bir şeyler istemeye hakkımız var…
İşte bu yüzden çığlıklarımız fısıltı gelse bile biz yine, 'biz de varız' demeye devam edeceğiz…