Gazetekars

Engelsiz Toplumda Engelli Olmak

Kars Dolunay Derneği Başkan Yardımcısı ve Engelliler Birim Başkanı Faruk Ocak kaleme aldı...

26 Nisan 2012 Perşembe 07:55

Engelsiz Toplumda Engelli Olmak

“Ben böyle olmamalıydım!” diyor, engelli bir genç!

“Gençliğimi yaşayamıyorum!” diyor, eşi ile engelli çocuğu arasına sıkıştırılan genç bir anne!

“Herkes engelin nedeni benmişim gibi davranıyor!” diyor çaresiz bir anne.

“Yürüyemeyen çocuğuma dönüp ‘Aaaa bu çocuk yürüyemiyor mu?’ diyorlar, dalga geçer gibi!” diyor ve ağlıyor acılarını hep kalbine atmış güçlü bir anne.

“Ben geri zekalı değilim!” diye isyan ediyor öğretmenine engelli bir genç.

“Öğretmenimiz çok iyi, bizim çocuğu iyi idare ediyor.” diye minnet duyuyor çocuğunun haklarını bilmeyen bir anne.

“Hayatta çocuğumun konuşmasından başka bir isteğim yok.” diyor yorgun bir baba.

“Herkes tuhaf tuhaf baktığı için parka götüremiyorum çocuğumu, ikimize de hapis hayatı” diyor içi acımış bir anne.

“Nasıl davranacağımızı kestiremiyoruz, normal bir çocuk gibi mi hareket edelim?” diyor ne yapacağını bilemeyen, kafası iyice karışmış bir baba.

“Engelli oldu diye babası bırakıp gitti.” diyor yalnız bir anne.

“Herkes çocuğuma cüzamlı gibi davranıyor, görünce kaçıyorlar, korkuyorlar.” diyor topluma olan öfkesini dindiremeyen bir anne.

“Engelli olduğu için daha değerli” diyor, çocuğuna duyduğu sevgiyi anlatacak sözcük bulamayan bir anne.

“Öğretmen her şeyi benden biliyor, beni dinlemiyor!” diye ağlıyor, engelli küçücük bir çocuk.

“Konuşabilseydim sana neler söylerdim!” der gibi bakıyor gözlerinde tabiatı gizleyen minicik bir kız.

“Allah bize layık görmüş, bakabilirler demiş; başım gözüm üstüne ölene dek bakarım.” diyor inançlı bir anne.

Daha yüzlerce serzeniş, isyan, umut, acı, çaresizlik… Engelli bir birey olmanın, engelli bireyle yaşayan bir ebeveyn olmanın zorluklarını anlatıyorlar. Herkes kendi öyküsünde boğulmuş ya da dirilmiş. Kabullenme ile isyan arasında sürekli gel-git yaşamaktan yorulmuş kalpler. İnançla ve umutla engelli çocuklarından güç alanlar. Engelli bir çocuğa sahip olmanın yaşamsal bir ödül olduğuna inanlar, bırakıp gidenler, suçlayanlar, suçlananlar; Her biri başlı başına kitap sayfalarına sığmayacak öyküler…

Ve toplum; Engelli toplum…

Engelli olan bir çocuğa gözlerini dikip bakan bir toplumdayız. Sanki cüzamlıdan, beladan kaçar gibi kaçıyoruz kendi çocuklarımızdan. “Düşmanımın başına vermesin Allah” diyerek dua ettiğimizi, iyi bir şey söylediğimizi sanıyoruz engelli çocuğu olan bir annenin gözlerine bakarak. “Yazık, işiniz çok zor” diyoruz dalga geçer gibi. Anlayamıyoruz, anlamıyoruz, anlamak istemiyoruz söylediklerimizin nasıl yankılanabileceğini.

Engelli bir toplumda engelsiz olduğunu sananlar olarak her an tetiktesiniz bilinçli olarak ya da olmayarak. Sadece engelli bireylere destek verilen kurumlar yapıyorsunuz, fakat kurumun içini engelsiz donatıyorsunuz. Merdivenler, dar koridorlar…. Çünkü asıl engelli olan toplumumuz.

Hafif engelli çocukları “kaynaştırma öğrencisi” olarak sınıflara yerleştiriyoruz. Toplumla bütünleşmesini, kendini gerçekleştirmesini istiyoruz. Değerli ve sorumlu öğretmenlerin tam desteği ile engelli çocuk kendini topluma gerçekten ait hissetmeyi başarıyor. Fakat vicdansız bir öğretmen çıkıyor ve çocuğu kaynaştırmayı değil arada kaynatmayı seçiyor. İlgilenmek yerine idare ediyor. Velisiyle görüşüyor sürekli ve ne talihsizliktir ki: “Aynı Bu, bir değişiklik yok.” Engelli diye her fırsatta aşağıladığı çocuktan engelsiz performans beklemekteki engeli göremiyor. Bireyselleşmiş Eğitim Programı hazırlanması gerekiyor, öğretmen bunu biliyor fakat ilgilenmiyor. Ayrı sınav yapması gerektiği halde aynı sınav kağıdını verip üzerine okumadan 100 yazmayı ya da arkadaşları sınav olurken onu sınav yapmamayı marifet sanıyor…

Tüm çocuklar bizimdir, bu toplumundur. Engelli çocuklar, davranış sorunu olan çocuklar, hırsızlığa itilen çocuklar, şiddet uygulayan, küfür eden çocuklar, başarılı çocuklar…. Hepsi bizim çocuklarımızdır. Onlara vurduğumuz her darbede toplum olarak bir adım geriye gideriz. Anne, baba, abla, ağabey, komşu, teyze, dayı, bakkal, öğretmen, doktor, kamyoncu ve herkes tüm çocuklarla ilgili sorumludur…

Vazgeçersek yok oluruz. Hangi birinden vazgeçeceğiz, MR, otizm, down, DEAH, şiddet uygulayan, başkalarını eşyalarını alan, arkadaşlarına zarar veren, sınıf içinde topluma uygun olmayan davranış sergileyen, zor anlayan, yapamayan, başarısız olan, derse odaklanamayan hangisinden vazgeçelim. Sadece görünür bir problemi olmayan bir avuç grupla mı yükseleceğiz?

Kabul edersek büyürüz. Engelli, sorunlu, başarılı demeden, kategorilere bölmeden kabul edebilirsek, her şeye rağmen sevmeyi, ilgilenmeyi, destek olmayı başarabilirsek büyürüz. Engellerimizden kurtuluruz…

Facebook'la Yorumla
İlk yorum yazan siz olun
Adınız Yorumunuz
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

BENZER HABERLER