Gıdalarda gizli hastalıklar
Gıda Güvenliği ve Halk Sağlığı” konulu panelde konuşan Doç. Dr. Nebahat Bilge, gıda tüketirken nelere dikkat edilmesi, bekleyen riskler ve alınması gereken önlemlerle ilgili katılımcıları bilgilendirdi.
02 Mayıs 2013 Perşembe 13:31

Kars Kafkas Üniversitesi (KAÜ) Veteriner Fakültesi ile Kars Bölgesi Veteriner Hekimler Odası’nın Veteriner Hekimler Günü nedeniyle düzenlediği “Gıda Güvenliği ve Halk Sağlığı” konulu panelde konuşan Doç. Dr. Nebahat Bilge, gıda tüketirken nelere dikkat edilmesi, bekleyen riskler ve alınması gereken önlemlerle ilgili katılımcıları bilgilendirdi.
HAFIZA KAYBI
“Yeni Veya Yeniden Ortaya Çıkan Gıda Kaynaklı Hastalıklar” konusunu ele alan Prof. Dr. Nebahat Bilge, “Biz gıda hijyenistleri olarak yıllardır bir inanışı yıkmaya çalışıyoruz. Gıda kaynaklı hastalık denildiği zaman genelde gelip geçici bir hastalık gibi algılanır. Öğrencilerime Veteriner Halk Sağlığı dersini verirken “hafıza kaybı” diye bir hastalık onların hep ilgilerini çekmiştir. Hafıza kaybı olduğu zaman hemen alzaymır teşhisi konur. Ama tropik denizlerden avlanan balıklardan olabilir.” dedi.
YENİ VE YEDİDEN ORTAYA ÇIKAN GIDA KAYNAKLI HASTALILAR
Bilge daha sonra şunları söyledi:
“Bizim zaman zaman endişelerimiz olur. Acaba hastalıklar sayıca bu kadar çok artıyor mu? Yoksa sadece saptama teknikleri gelişti diye ve ya iletişim teknikleri gelişti diye biz daha mı çok duyarlı olduk? Bunun da etkisi var. Ama sayısal olarak ta artıyorlar. Bu tür vakalarda mevcut organizmalar değişime uğruyor, evrimleşiyor ve yeni enfeksiyonlar ortaya çıkartıyorlar.
MİKROORGANİZMALAR KENDİLERİNE YENİ BULAŞMA YOLLARI KEŞFETMEYE BAŞLADILAR
Bir diğer konuda şöyle; bildiğimiz bir enfeksiyon. Fakat yeni coğrafyalara yöneliyor. Bu konuyla ilgili çok güzel bir örnek var. Taşınma yolları değişebiliyor. Biz genellikle gıda güvenliği söz konusu olduğunda veya gıda kaynaklı hastalıklar söz konusu olduğunda etkene ulaşmaya çalışırken gıdanın kendisinde ve ya bulaşma yolundan yola çıkarız. Artık mikroorganizmalar kendilerine yeni bulaşma yolları keşfetmeye başladılar. Kendilerini değiştiriyorlar. Daha öncede gıda kaynaklı hastalık oluşturduğunu bilmediğimiz enfeksiyonlar var. Sadece insanda hastalık oluşturuyor. Ama bir bakıyoruz ki karşımıza gıdalar kaynak olarak çıkmaya başlıyor. Son olarak ta şuan için tam olarak gıdalarla ilişkilendirilememiş, insanlarda hastalık oluşturduğu bilinen, ama yakın gelecekte belki de tehdit oluşturacağı düşünülen bu nedenle gözaltında bulundurulması gereken bir takım etkenler var.
EVLERE ALINAN BAZI HAYVANLARIN YASAL OLMAYAN BİR TİCARETİ SÖZ KONUSUDUR
Yeni veya yeniden ortaya çıkan hastalıklar bizim karşımıza neden çıkıyor? Bunların birden fazla nedeni var. Birincisi kişiyle alakalıdır. Bireylerin yapısı, savunma mekanizmaları, genetik yapıları bunlar etkili olabilir. Patojenler etkili olabiliyorlar. Kendilerine yeni bulaşma yoları arıyorlar, direnç geliştiriyorlar. Patojenist faktörleri kazanıyorlar. Ve ya bu ikisinin arasında ki iletişim yolu değişiyor. Yani patojenin insana ulaşma yolu değişiyor.
Maruz kalma ile ilgili faktörler var. Bununla ilgili olarak biz özellikle turizmi çok etkili buluyoruz. Kişilerin çok rahat hareketini veya bütün dünyada gıda ticaretinin çok rahat bir şekilde yapılıyor olması, hayvan ticaretinin yapılıyor olması, şehirleşme, küreselleşme ve aynı zamanda iklimsel faktörler etkili oluyor.
AMERİKA’DA ŞUANDA BİR TOKSİN EKİBİ KURULMUŞ DURUMDADIR
Önceden pet hayvanı olarak bizim nitelendirdiğimiz bazı hayvanlar vardı. Köpek-çomar, kedi-salman, diye. Ama artık maalesef insanlar sadece bu tarz hayvanlarla yetinmiyor. Evlere alınan bazı hayvanların yasal olmayan bir ticareti söz konusudur. Amerika’da şuanda bir toksin ekibi kurulmuş durumdadır. Toksin ekibinin görevi, hiç akla gelmeyecek hayvanlardan kaynaklanabilecek zehirlenme olgularında anında müdahale edebilmedir.
Bu ihtiyacın doğma nedeni şöyle. Bir örnekle açıklayalım. Bir oğlan çocuğu babasından kendisine bir yılan almasını istiyor. Afrika’da küçük bir bölgede yaşayan büyük bir yılan alıp yasal olmayan yollardan ülkeye getiriliyor. Ama yaklaşık birkaç gün sonra o hayvandan kurtulmak istiyor çocuk ve babası. Çünkü o yılanın geyiği bütün olarak yutabildiğini öğreniyorlar. Kendi çocuğunu da yutabileceğini düşünüp o yılanı beslemekten vazgeçiyor. Yasal yollardan getirilmediği için geri veremiyor. Bundan dolayı bahçeye salıyor. Bu hayvan sadece kendisi bir tehdit oluşturmuyor. Aynı zamanda geldiği yerde ki florayı da beraberinde getiriyor. Ve birden hiç bilinmeyen bir hastalık ortaya çıkıyor. Bunlar hastalıkların birden bire ortaya çıkmasında çok etkili oluyorlar.
HASTALIKLARIN YAYILMASINDA YENİ OLGULAR ORTAYA ÇIKIYOR
Eskiden yurt içine tatile giderdik. Ama şimdi artık çoğunluğumuz yurt dışına gitmeyi planlıyor. Bu geziler bu kadar kolay olunca az önceki hayvan örneğinde verdiğim gibi kişilerde bulundukları coğrafyaların floralarını birlikte taşıyorlar. Ve ya gittikleri yerden alıyorlar ve memleketlerine geri götürtüyorlar. Bunlar hastalıkların yayılmasında yeni olgulardır, yeni yollardır. Bunun üzerinde özellikle çok duruyoruz. İnsanların yapıları, toprak kullanımları hayvan yetiştiricilikleri gibi... Hayvan yetiştiriciliği şuanda yoğun olarak söz konusudur. Eskiden köylerde herkesin evinde 3- 5 tane koyun ve inek vardı. Eğer orada bir hastalık oluşursa, hepsi birlikte otladığında köyün tamını etkilemiş olsa bile yaklaşık olarak yüz hayvana yayılır. Bu kadar fazla ses getirmiyordu eskiden. Ama şimdi öyle değildir. Bir işletmede binlerce hayvan yetiştiriliyor. Dolayısıyla eğer çiftliğe hastalık yapıcı bir etken girerse sürünün tamamını etkiliyor. Ve bu hayvanlar sadece kasabanın pazarında satılmıyor. Kars’ta yetiştirilen bir hayvan Ege’de, İzmir’de kurban bayramında satılıyor. Şimdi dünyanın her yerinden gelen çok farklı gıdaları yiyebiliyoruz. Ama onlar aynı zamanda hastalık taşınmasında çok ciddi etkilerdir.
BİZ SADECE BUZ DAĞININ ÜSTTE KALAN BÖLÜMÜNÜ GÖRÜYORUZ
İnsidans’ları son 20 yıl içerisinde artanlar. Bunlarda bakteriyel olanlar yine ön plandadırlar. Ama bunların ötesinde virüslerde atağa kalktı. Bugün bilinen bakteriyel olmayan Castro anterit olgularının yaklaşık olarak yüzde 90’ından bu etkenler sorumludur. Yani eğer bir kişi Castro anterit’e yakalandıysa ve etken bakteri değilse bu yüzde 90 oranında Nöro Virüs demektir. Bu kadar ciddi bir yayılım söz konusudur burada. Su ürünleri ve etlerin bulaşmada birinci derece kaynak olarak görülüyor şuanda. Bu virüsler yüzünden her yıl özellikle 1 milyonun üzerinde 5 yaş altı çocuklar hastaneye yatırılıyor. Ve bunların 200 bini hayatını kaybediyor. Her yıl bu durum gerçekleşiyor. Bu virüslerin saptanmaları çok zordur. Yöntemler bu kadar kısıtlıyken ve imkânlar bu kadar kısıtlıyken bu kadar vaka saptanabilmiş durumdadır. Biz sadece buz dağının üstte kalan bölümünü görüyoruz. Rota virüsleri yine çocukları çok etkiliyor. Özellikle 5 yaş altı çocukları çok etkiliyor. Ama bu yetişkinleri etkilemez anlamına gelmez. Her yıl genel anlamda 138 milyon kişi hastalanıyor. Bunun 600 bini hayatını kaybediyor.
HEPATİT “A, B, C VE E” HENÜZ GIDA İLE İLİŞKİLENDİRİLMEMİŞTİR
“Hepatit E” yakın zamanda çok fazla dikkatimizi çekmiyordu. Gıda kaynaklı hastalıklar söz konusu olduğunda “hepatit A” daha çok gündeme gelir. Ama sarılık denildiğinde daha çok “hepatit B” üzerinde dururuz. Fakat henüz gıda ile ilişkilendirilmemiş. Henüz gıda ile ilişkilendirilmemiş olan “hepatit C” ölümcüldür. Ama bu yarın ilişkilendirilemeyeceği anlamına gelmez. “Hepatit E” çok düşük oranlarda olduğu düşünülüyordu. Sayısal olarak atağa geçti. Henüz çözülememiş bir durum var. Özellikle 55 yaş civarında ki erkeklerde görülüyor bu durum. Uzmanlar bu durumu bir türlü anlayamamışlar ve araştırıyorlar. Ama hastalıklar özellikle bu kişilerde beliriyor. Gelişmiş ülkelerden vakalar var. Ölüm oranları gebelerde yüzde 20 civarındadır. Mevcut organizmalar değişime uğruyor ve yerine yeni hastalıklar oluşturuyor ise buna örnek olarak şunu söyleyebiliriz.
TAM PİŞMEMİŞ KÖFTE!
İzci kampına giden çocuklardan bir tanesi akşam karanlıkta köfte pişirmekle sorumludur. Kamptan sonra çok kısa bir süre içerisinde çocukta ishal görülüyor. Anne ve babası gıdadan zehirlendiğini düşünüyorlar. Ama çokta emin değiller. Çünkü diğer çocuklar da ve öğretmeninde her hangi bir sorun yoktur. Sonrasında durum git gide ciddi bir hal almaya başlıyor. Ve çocukta kanama başlıyor. Hastaneye yatırılıyor. Çocuğun böbrek fonksiyonları bozulmaya başlıyor. Ve en sonun da diyaliz başlatılıyor. Ve sonuçta artık böbrek naklini gerektirecek duruma geldiğinde çocuk neredeyse koma duruma geliyor. O zamanlar bu hastalık henüz çok tanınan bir hastalık değildir. Dolayısıyla sadece birkaç doktor bu durumla yakından ilgilendiği için biliyor. Tesadüfen etkenin bu olabileceğini düşünüyor. Ve gerçekten de sebebi bir tane az pişirilmiş köfte. Çocuk köftenin pişmiş olabileceğini anlamak için ağzına bir tane ağzına atıyor. Pişmediğini fark ediyor fakat arkadaşlarını tiksindirmek için onu yutuyor. Diğerlerini iyi pişiriyor. Kamptaki her kes iyi pişmiş köfte yediği içi sorun çıkmıyor. Ama o çocuk az pişirmiş tek bir köfte ile böbreklerini kaybediyor. Hastalık bu derece önemli boyutlara ulaşabilir. Ve bu hastalığın o bilinen standart tuşundan evrimleşmiş olduğu düşünülüyor. Ve biz eskiden sadece bunun üzerinde duruyorduk.
SALGINLAR
1991 yılında Peru’da bir salgın oluyor. Yaklaşık olarak bir yıl sonra Meksika’da benzer bir salgın ortaya çıkıyor. Bu anlaşılabilir bir şeydir. Çünkü her iki ülke birbirine yakındır. Yapılan araştırmalar sonucunda bunu taşıyan kargo gemileri olduğu ortaya çıkıyor. O Peru’da oluşan salgın bir şekilde kargo gemisinin atıkları ile Meksika’ya gidiyor. Ama bu sadece Peru ve Meksika değildir. Bir taraftan bütün Latin Amerika’yı, bir taraftan bütün Güney Amerika’yı etkiliyor. Ama işin enteresan tarafı bu hastalık daha önceden özellikle Asya’yı etkileyen salgınlarla ilişkilendiriliyor. Bu etken Bangladeş’te ki salgından izole edilen etkenle benzerlik gösteriyor. Bu hastalığın ölüm oranı yüksek ve binlerce kişiyi etkiyor. Bu aslında etkenlerin çok uzak mesafelerin nasıl taşınabildiğinin açıkça bir göstergesidir. Ve bunda yine kargo gemilerinin safra suları sorumlu tutuluyor. Bir taraftan kontamine sulardan alıyor o etkeni, bir taraftan kıyılara bırakıyor ve buradan deniz ürünleri yoluyla alıyorsunuz ve salgın oluşuyor.
YENİ TAŞINMA YOLLARI
Özellikle ev tipi konservelerde felç ve hata ölümle sonuçlanabiliyor. 1 altı çocuklarda sporların vücuda alınmasından sonra enfeksiyon oluşturmasıyla kendini gösteren bir hastalık vardır. Normalde yetişkinlerde böyle bir hastalık yolu bilinmez. En azından bilinmiyordu. Bizim bildiğimiz bulaşma yolu gıdalarda sinir sistemini etkileyen toksinler vardır. Ve o toksinleri alarak hastalanırız. Ama yetişkinlerde sporların alınması ile bu tür vakalar bilinmeye başlandı. Bunda tabi ki bağırsak yapısında ki bir takım anormallikler, bir takım hastalıklar sonucu olduğunu düşünen uzmanlar var. Ama her şekilde bulaşma sistemi yenidir. Kanatlılar ilk akla gelen bulaşma yoludur. Düşük demli gıdalar kanatlılar açısından bulaşma yolu olarak dikkat çekmeye başlamıştır. Kahvaltılık gevrek, çikolata, fıstık ezmesi bunlar yeni bildirilen vakalardır. Bulaşmada hemen kırmızı et üretiminde kullanılan hayvanların etleri ve dışkıları akla geliyor. Kavun hiç akla gelmeyecek bir bulaşma yoludur.
GIDA KAYNAKLI BULAŞMALARA DİKKAT EDİN
Daha önce gıda kaynaklı hastalık oluşturma potansiyeli bilinmeyen enfeksiyonlar da ilginçtir. Önceden bilindiği kadarıyla sadece hastanelerde hastalık oluşturuyordu. Yani yoğun antibiyotik kulanı sonucunda bu hastalık tablosu oluşuyordu. Uzmanlar diyor ki etten ve çiğ sebzelerden izole edilmeye başlandı. Gıda kaynaklı bulaşmalara dikkat edin. “MNSA” gıdalarda ve bulaşmada özellikle personel kaynaklı bulaşmada çok önemseriz. Yine gıdadan toksin alınarak hastalığın oluşturduğu bir tiftir. Ama bunlar hastane bulaşmalarında çok önemlidir. Gıdalar çok fazla dikkat çekmiyordu. Ama bizim yeni çalışa alanımız gıdalardan izole edilmeye başlanmış. Şakas hastalığı Amerika’da çok biliniyor. Bulaşmada sinekler özellikle etkilidir. Meyveleri kontrol edebiliyor. Yine gıda kaynaklı bulaşmalarda etkili olabileceğini düşünüyor. Gıda kaynaklı hastalıkların yaklaşık yüzde 80’inde etken bilinemiyor. Biz şuana kadar sadece çok dar bir alanda çalıştık. Henüz kat etmemiz gereken önemli bir yol var. Ama maalesef bu tespit edemediğimiz bölümden yüzde 64 oranında insanlar hayatını kaybediyor. Ama bugün için biliniyor ki her 14 ve 16 ayda bir enfeksiyon tanımlanıyor.”
Geçtiğimiz yıllarda da sergilediği oyunlarla adından çokça söz ettiren Kars Epik Sanat Tiyatrosu şimdi ise “En Güçlü Kim” adlı müzikli çocuk oyununu Karslılarla buluşturdu.
Kars Kültür ve Sanat Derneği’nce hazırlanan gösteri tek perde-3 seans olarak Halk Eğitim Çok Amaçlı Salonu’nda Kars halkına ve miniklere eğlenceli dakikalar geçirme fırsatı sundu..
Armağan Öztuksavul tarafından yazılan “En Güçlü Kim” oyununu izleyicilerin büyük beğenisini topladı.
Ufuk Senem’in yönetmenliğini yaptığı müzikli çocuk oyununda, Ufuk Senem, Kadir Bağiş, Esin Dağ, Selma Toraman, Yılmaz Akkaya, Büşra Esendemir, Emrah Turan ve Berfin Demir gibi geniş bir kadro yer aldı.