Kafkasya’da Siyasi Gelişmeler
Kars Antlaşması Öncesi Kafkasya’da Siyasi Gelişmeler...
04 Kasım 2011 Cuma 09:22
Prof. Dr. Enis Şahin "Kars Antlaşması Öncesi Kafkasya’da Siyasi Gelişmeler" i kaleme aldı...
İlk olarak, Kars Antlaşması öncesinde ve Rus ihtilali sonrasında Kafkasya’da meydana gelen siyasi gelişmeler üzerinde duran Şahin, Kafkasların çok ilginç ve enteresan bir yer olduğunu belirterek, “Her geçenin bir takım şeyler bıraktığı, bir takım şeylerde aldığı bir geçiş noktasıdır. Bu anlamda bakıldığında gerek kuzey-güney istikametinde gerekse güney-kuzey istikametinde Kafkaslar tarih boyunca bir köprü vazifesi yapmıştır. Tabi ki bu uzun süreç boyunca da kendine has bir kültür yapısı oluşturabilmiştir. Özellikle bu yöndeki gelişmelerin Rusya’da meydana gelen şubat ve Bolşevik ihtilallerine bağlı olarak gelişme gösterdiği ifade etmek gerekir. Özellikle şubat ihtilali sonrası merkezi Rus hükümetinin Kafkasya’ya göndermiş olduğu Özel Kafkas Komitesi sonrasında aynı yılın eski takvimle ekim ayında yeni takvimle kasım ayında meydana gelen Bolşevik İhtilali sonucunda yeni bir yapılanma içerisine girdiği ve Güney Kafkas Komitesi adıyla bölgede Azeri, Gürcü ve Ermenilerin tevkik olduğu yeni bir mekanizma hayata geçirilmiştir. Bu mekanizma bilhassa Kasım 1917’de meydana gelen Bolşevik ihtilalinin de etkisiyle ona karşı büyük bir muhalefet sergilemeye başlamış. 1417 yılının sonu itibarıyla Kafkasya’da merkezi Rus hükümeti veya o günkü ismiyle söylersek Sovyet Rus Hükümetinde yeni kurulan, Sovyet Rus hükümetine karşı büyük bir muhalefet ortaya konulmaya başlamıştır. Bu muhalefet de merkez olarak hep Tiflis kullanılmış. Tiflis’in olması bu yapı üzerinde Gürcülere büyük bir rol yüklemiş. Azeriler ve Ermeniler de yine Tiflis merkezli olan bu yapının içerisinde kendi komisyonluğunu almışlardır.” dedi.
Şahin, şöyle konuştu:
“Bahsettiğimiz yıllar dünya savaşının devam ettiği dönem. Özellikle Almanya ve bağlaşıklarıyla itilaf devletleri dediğimiz İngiltere, Fransa gibi ülkelerin savaş içerisindeki genel seyri dolayısıyla Rusya savaştan çekilmek zorunda olduğunu 1917 yılının son çeyreğinde ilan etmiştir. Bu dönem içerisinde dikkat çeken iki husus var; bunların bir tanesi, 15 Aralık’ta Almanya ve bağdaşıklarıyla Sovyet Rusya arasında Bresk’te imzalanan bir Brest Litovsk mütarekesi var. Bunlardan 3 gün sonra da bu kez Erzincan da Türkiye ile Ruslar arasında yapılan bir Erzincan mütarekesi var. Bu mütareke görünürde Rusya ile Türkiye arasında Osmanlı arasında yapılmış olmakla birlikte Erzincan’a gelen Rus heyeti diye bilinen delegasyonun bazı üyelerinin kendilerini Rusya adına burada değil de Kafkas hükümeti adına orada bulunduklarını dile getirmeye çalışmışlardır. Ama buna öncelikle Türk tarafı sıcak bakmamış Türk dış politikasına yön veren yegane kişisi durumunda olan Enver Paşa hazır Brest Litovsk da mütareke imzalanıp Doğu Cephesindeki Türk topraklarına Rusların tahliye etmesi karara bağlanmışken bölgede müstakil Kafkas hükümeti adı ile yeni bir oluşumu tanımak istememektedir. Ama zaman içerisindeki gelişmeler, meşhur Türk-Ermenistan kararnamesine merkezi Sovyet hükümeti ilan edince Rusların Kafkas Cephesindeki Türk topraklarından çekilip yerini bölgede bulanan Ermenilere terk etme politikası doğrultusunda hareket ettiği anlaşılınca bu kez Türk tarafı Müstakil Kafkas hükümeti diye bildiğimiz Ermeni, Azeri ve Gürcülerden kurulu bu yapıya yaklaşmaya ve mümkün olursa onu Rusya’dan ayırıp müstakil bir pozisyona getirmeye çalışmıştır. 9 Ocak ve 16 Ocak tarihlerinde ilk tarihte Kafkas hükümetine beraber barışma yapma çağrısıdır. 16’sındaki çağrı ise o dönemde devam etmekte olan Brest Litovsk’taki barış görüşmelerine müstakil Kafkas hükümetinin de davet edilme meselesidir. Ama o günün şartlarında ne ilk çağrıya ne de ikinci çağrıya Müstakil Kafkas hükümeti gerekli cevabı verememiş. Ancak o sırada devam etmeye başlayan 12 Şubat 1918 tarihinde Türk hareketi doğrultusunda Kafkasya ister istemez Türk teklifleriyle muhatap olmanın zorunluluğunu kabul etmek durumunda kalmıştır. Çünkü bir taraftan Türk asker harekatı başarıyla devam etmekte bunun karşısında hakikaten de çok güçlü bir pozisyonda bulunmayan Müstakil Kafkas hükümetinin zayıf durumu ister istemez kısa zaman içerisinde tarafları barış masasında karşı karşıya getirecektir.”
Bu aşamada Türk tarafının beklentisinin Kafkasya’nın Rusya’dan ayrılıp müstakil hale getirilmesi olduğunu ifade eden Şahin, “Kafkas tavrının beklentisi ise bir anlamda yok olup gitme endişesini ortadan kaldırmaktır. Bu amaçla 1918’in 14 Mart’ından 14 Nisan’a kadar devam eden Trabzon görüşmeleri başlayacak. Bu görüşmelerde Kafkas tarafını yine bir Gürcü delegenin başkanlığında bir heyet gösterecek yalnız bir ay devam eden bu görüşmelerden herhangi bir sonuç çıkmadan konferans 14 Nisan’da dağılacaktır. Dağıldığı gün zaten Türk tarafı Batum’a dahil olacaklardır. O aşamada yeni bir konferansın toplanması gündeme gelecek. Ayrıca, artık merkezi Tiflis hükümetinin merkezi Türk tavrı karşısında ister istemez yeniden masaya oturmanın yollarını düşünecek. Ama Türk tavrının en önemli isteklerinden bir tanesini bu ayda gerçekleştirecek. Nitekim 22 Nisan 1918 tarihinde Azeri, Gürcü ve Ermenilerden kurulu Müstakil Kafkas Cumhuriyeti adıyla bir hükümetin varlığı İstanbul kanalıyla bütün dünya ya ilan edilecektir. Bu ilanı müteakip Batum’da yeni bir konferansın toplanması söz konusu olacaktır. 11 Mayıs 1918 tarihinde bu kez Batum da yeni bir konferansın toplandığını görüyoruz. Bu konferans’ta Türk tarafı artık çok daha kuvvetidir. Çünkü bir taraftan konferans görüşmeleri devam ederken isteklerini Kafkas tarafına tanıtılmış ama bir taraftan da askeri harekat devam ettiğinden dolayı bir anlamda Rus’taki Kafkas hükümetine barış masasında kendi isteklerini kabul ettirme doğrultusunda düşünmeye başlamıştır.” diye konuştu.
Şahin daha sonra şunları söyledi;
“Mayıs 1918 ayrıca sadece 1914 sınırları değil, 93 Harbi Sınırları dediğimiz 1877-78 dönemindeki Türk-Rus sınırı ve bu sınır yer yer aşılarak 1878 yılındaki Türk-Rus sınırına ulaşmaya başlamıştır. Yani Batum konferansının sonucunda Türk tarafını Kafkasya’dan kendi beklentilerini adeta tek tek gerçekleştirmeye çalışacaktır. Bunun uzantısında Rus Kızıl Ordusunun Kafkasya’ya sevkinin karşılığında Btum’da imza edilen tüm Türkiye- Azerbaycan antlaşmalarının ikinci maddesine göre de İstanbul ordusu adıyla yeni bir ordu teşkil edilerek Kafkaslara gönderilmesidir. Bu ordunun da 15 Eylül 1918 tarihinde Bakü ve Rus ordusu içerisinde bulana Ermenilerin işgalinden kurtaracaktır. Buraya kadar bahsettiğimiz hususlar Kafkasların o dönemki genel tarihi içerisinde oldukça önemli mevzular. 15 Eylül 1918’de Türk ordusunun Bakü’ye kadar uzanması hatta bununla da yetinmeyip Dağıstan’a kadar uzanması mesela, Azerbaycan yetkilileri Tiflis’te misafir olmaktan kurtaracak ve bu delegelerde kendi ülkelerinin başkentlerine gitme şansını yakalayacak. Aynı şekilde Ermenilerin de Tiflis’teki misafir olma süreçleri sonuçlanacak. Onlarda istemeye istemeye de olsa kurmuş oldukları Cumhuriyetlerinin başkentine ulaşabileceklerdir. 1918 yılının son sonuna doğru Osmanlı Devletinin imzalamak zorunda olduğu Mondros Mütarekesi bu önemli gelişmelerin sonunu getirirdi. Çünkü bu mütarekenin bir noktasına göre Osmanlı Devleti savaştan önceki sınırlara geri çekilmek zorunda kaldı. Bölgede bir dönem, Sovyet Rusya’nın etkili olmadığı bu dönem de İngiliz hakimiyeti yetki olarak yanılacak. Kafkasya’da kısa bir süre de olsa İngiliz hakimiyeti dönemi görülecektir. Ama müteakiben 1920 ve -21 yılı Sovyet Rusya’nın tekrar Kafkasya’ya dönüp Kafkasya’yı Sovyetleştirme sürecini başlatacaktır. Bu süreç bilindiği üzere nisanda Azerbaycan’da başlayacak. Aralıkta Ermenistan’da devam edecek. Şubat ayında bu Sovyetleştirme süreci tamamlanacaktır.”