Kars için...
Yüreği Kars için çarpan genç bir Karslı Emre Koçali’den güzel bir mektup aldık. Koçali, Karslıları ; Kars’ı ve ürünlerini tanıtmaya ve tüketmeye davet ediyor.
05 Ekim 2010 / 07:14
Emre Koçali’nin kaleminden…
Konu Kars olunca kalemin satırlarda yol alması zor oluyor… Zor oluyor diyorum ; çünkü Kars hak etmediği yerde olunca, bu kentte aktif rol alan oyunculara sitem edesim geliyor , marka kent yalanını söyleyemiyorum.
Karslı Kars'a sahip çıkmadıktan sonra nasıl marka kent olunacakmış biri anlatsın bunu bana… Anlatsın ; ama sorduğumda da ne olur bir gram hayrı da geçmiş olsun Kars'a. Kuru bir eleştiri olmasın.
Bakın 1930'lu yıllarda İnönü Kars'a geldiğinde ilk iş olarak Boğatepe Köyü’ne gider Koçulu Ailesi’nin mandırasını ziyaret edip bilgi alırmış. Eee tabi o yıllarda Kars’taki peynircilik balkanlarla rekabet halindeymiş ; ama şimdi Trakya peynirinin gölgesine itilmeye çalışılıyor.
O yıllarda ve sonrasında peynirciliğin yanı sıra hayvancılık, büyük işletmeler, fabrikalar ve zanaatkârlık ürünleri hat safhadaymış. Hatta dış ticaret menşeli birde süt tozu fabrikası.
Peki şimdi…
Kars'a sahip çıkılmıyor diyoruz evet fazlasıyla çıkılmıyor. Yüzde yetmişlerde hayvanlılık ile geçimini sağlayan serhat bir şehirde kombine ve kesimhaneler gelişen dünyada kapasite ve teknoloji artırım yoluna gitmesi gerekirken tam aksine bu işletmelerin küçülmesi üzücü...
Ama buna karşın Kars'ın istekli başarılı ve olumsuzluklara rağmen farklılık, yenilik yoluna giden bir halkının olması, ufakta olsa yatırımlarına devam etmesi ise sevindirici.
Kars'ın peynirini dedik, hayvancılığını dedik ve son zamanlarda üzerinde haksız bir karalama kampanyası yürütülen Kars arıcılığından biraz bahsedelim. Arıcılığı da organik bal üreticisi Sıtkı Koçali'den birinci kaynaktan dinleyelim.
Karadeniz illerinden gelip Kars'ta arıcılık yapan insanların neden Kars’a gelip arıcılık yaptığını düşündünüz mü? Veya neden Kafkas arı ırkını farklı bölgelere adapte etme çalışmalarını düşündünüz mü?
Ama süper marketlerde yer alan arı yüzü görmemiş teknik olarak glikoz şurubu yani tatlandırıcı olarak nitelendirilen, süslü kavanozlarına aldandığınız balı alırken düşündünüz…
Neyi mi düşündünüz? Reklamının iyi yapıldığını düşünüdünüz. Evet reklamının iyi yapıldığını…
Halbuki 2500m rakım yüksekliğinde binlerce çeşit çiçek ve bitkilerin yüzünü gösterdiği , tertemiz ayak dahi basılmamış yaylalarda, dünyanın en iyi arı ırkı olan Kafkas arı ırkı ile üretim yapılan yüzde yüz organik, yüzlerce hastalığa bile şifa kaynağı olan Kars balının reklama ihtiyacı var mı ?
İşte bu noktada tüm Karslıları ; Kars’ı ve ürünlerini tanıtmaya ve tüketmeye davet ediyorum. Etkili bir reklamın ve markalaşmanın bu şekilde olacağı inanıyorum…