Gazetekars

Kars’ın Kurtuluşu

Neşe Doster'in kaleminden...

05 Kasım 2010 / 07:09

Kars’ın Kurtuluşu

Doğduğu yeri unutmayan, gönlünün- yüreğinin bir parçasını oralarda bırakan, memleketini yüreğinde kutsal bir emanet gibi taşıyanlar, bu kez Kars’ın kurtuluşunu Bursa- Mudanya’dan selamladılar.

 

Neden Mudanya derseniz, ayrıntıya göz atmanız gerekecek.

  

Bu satırların yazarı bundan 5 yıl önce arkadaşlarını arayıp “Ey Kars Lisesi Mezunları! Gelin 1940’lı yıllarda kurulan ‘Kars Lisesi’nden Yetişenler Cemiyetini’, 1950’lerde kurulan ‘Kars Lisesi Mezunları Derneğini’ yeniden hayata geçirelim dedi. Öneri hemen benimsendi, ilk adımlar atıldı, çalışmalara başlandı, bugüne dek dernek olunamasa da, İstanbul’da mezunlarla farklı mekânlarda 5 yıl toplanıldı.

 

Buluşmanın adresi bu kez neden İstanbul yerine, Mudanya oldu sorusuna gelince?

 

30 Ekim Kars’ın kurtuluşunu bu kez buralarda yapalım teklifi Bursa’ya yerleşen iki özel dostumuzdan geldiği için.

 

Handan Askeran Ton ve Kemal Ekinci geceye talip olan iki vefalı ve özverili hemşeri oldukları için.

Çağrıyı duyanlar ‘koşarak geliriz’ yanıtını verdikleri için.

 

Bursa grubu kılı kırk yaran bir titizlikle çalışmalara başladığında, Ankara’dan Nesrin Askeran Ünal ve Tuncer Kırhan lojistik destek sağladığı için.

Bu kez Kars’ın kurtuluşu Mudanya’dan selamlandı.

 

Şimdi gelelim ayrıntılara ve özelliklerimize;

Biz Karslılar, memleketimizi bir insanı sever gibi sever, bir sevgiliyi özler gibi özleriz.

Biz Karslılar, memleketimize atılan her adımı, çakılan her çiviyi, uzatılan her eli ve ardındaki imzaları çok önemser ve kendimize hemşerilik kontenjanından pay ve payeler çıkarırız.

Biz Karslılar, doğduğumuz, doyduğumuz ve bir gün haksız bir veda ile çıkıp geldiğimiz o topraklara “memleketim” deriz, “doğduğum il” deriz, “ata toprağı” deriz, “baba yurdu” deriz. Yetinmez “KARS, Memleketim Benim” deriz.

Bize göre KARS, vefanın ve değerbilirliğin tek ve son kalesidir.

 

Bu nedenle biz Karslılar, gün gelir Kars’ta, gün gelir İstanbul’da, gün gelir Bursa’da toplanarak vefa ve değerbilirliğin çağdaş kalesini özlemle selamlarız.

 

Bu kez hasretin adresi Mudanya oldu.

Başta Ankara olmak üzere, İstanbul, İzmir, Bursa’dan gelenler bu kez Mudanya’da toplandık. Atatürk’ün Kars’a gelişinde bestelenen “Hoş Gelişler Ola Mustafa Kemal Paşa’yla” coştuk. Yerel ezgilerimizin usta eller tarafından çalınmasına eşlik ettik. Yöresel oyunlarımızın ustaları tarafından oynanmasına alkış tuttuk. 2005 yılında Kars’ın Selim ilçesi Gelinalan köyüne okul yaptıran Prof. Dr. Nazan Bergişadi’ye şilt verilmesini değerbilirlikle açıkladık.

 

Sırada izlenimler var.

 

Şimdi bu yazının konusu;

Bu güzel oluşumun fikir annesi(!) olarak ben sevinmeyim de kim sevinsin demek mi olur?

Bu tarihsel gündeki, duygusal buluşma için emeği geçenlere binlerce teşekkür mü olur?

 

Kars Lisesi’nden mezun ağabeylerimiz olan Cemil Ünal’ın, Yücel Erdem’in, Aziz Kaygısız’ın, İhsan Özköseli’nin, insanın gönül tellerini titreten, sarıp sarmalayan vefa dolu konuşmalarına duyulan hayranlık mı olur?

 

Tuncer Kırhan’ın gecenin anısına hazırladığı, her birimizden bir parça içeren “Gazet” düşüncesini ayakta alkışlamak mı olur?

 

Duyarlı hemşerimiz Cafer Akyol’un geceyi ölümsüzleştiren resimleri çekmek için sınırsız özverisine helal olsun demek mi olur?

Celal Baydak’ın smokiniyle çaldığı nostaljik parçalara gözyaşları içinde eşlik ettik demek mi olur?

 

Işıl Askeran’ın eğitimli sesiyle okuduğu “Ayrılık” adlı parçayla gözyaşlarımız sel oldu demek mi olur?

 

Osman Koç’un bana ve Handan’a hitaben yazdığı “Aydınlık yüzlü ve özgüvenli Kars Kızları! Cumhuriyete ne kadar yakıştığınızı resimleyen konuşma ve duruşunuz için binlerce teşekkür” iletisine bu köşeden bir selam mı olur?

Nesrin’in o akıcı diliyle kaleme aldığı yazıyı yayınlamak için izin istemek mi olur?

Bilemedim! Bildiğim o ki;

 

Bu yazıya son noktayı Nesrin Askeran Ünal’ın, lise yıllarımızı anlatan yazısı koyacak.

 

Okulumu Özledim!

 

“Hiç savuramadık saçlarımızı, uzatamadık favorilerimizi, gönlümüzce. Örgülerimizin boğumları Yıldız Hoca’ya, üç numara saçlarımızın kahreden kaderi Müdür Mehmet Alkan’a emanetti. Kareli, pileli eteklerimiz, armalı gömleklerimiz hiç olmadı. Bizim formamız siyah beyazdı. Yakamız beyaz, önlüğümüz siyahtı. Ve bir de şapkalarımız, hafiften yan yatırdığımız. En güzel görünmeyi, en yakışıklı görünmeyi en çok istediğimiz yıllardı.

 

Ardımıza düşenler, ardına düşdüklerimiz; ya yan sınıfta ya da arka sıradaydı. Masum bir göz temasını destansı bir aşk bildik. Gezip tozduğumuz bulvarlar, takıldığımız kafeler, liseden eve bir cadde ve üç masalı Mamoş Dayı’nın mekânı. Mamoş Dayı bilirdi kim kime sevdalı. Baharda dondurma gazoz, kışın çaydı ikramı. Eğitim, öğretim elbet önemliydi ve hocalarımız hep çok değerliydi. Bize hem bilgiyi, hem genç olmayı öğretti. Neredeyse tüm hayatı okul bildik. Anılarımızı hep orda biriktirdik. En sağlam, en unutulmaz dostlukları orada edindik…

 

Şimdi geriye dönebilsek, geçmişten bir gün olsa bonusumuz. Bayrak töreniyle başlasak soğuktan, sabırsızlıktan itişip kakışsak, yine Goril Hoca’dan korksak. Otursak sıralarımıza. Duman çıkan nefeslerimizi şen fısıltılarla buluştursak. Ovsak birbirimizin sızlayan ellerini, görüşemediğimiz saatleri konuşsak. Nadir Odabaşı Hocamız girince sınıfa ayağa kalksak. Yılsonu hangi piyesi oynayacağımızı oylasak. Ya da Çehov’dan öyküler okusak. Her öykünün kahramanları yine biz olsak. Aşsak karlı buzlu yolları düşlere dalsak. Zil çalsa, teneffüs olsa uyansak yanı başımızda yine arkadaşlarımızı bulsak.”

 

Not: O gün niçin bugün olmasın deyip, Bursa yollarına düşenler, sık sık bundan sonra nerede toplanacağız? diye sordular. Ankara grubunu fonda tutarak, “Lütfen durumdan vazife çıkarınız!” diyebilir miyim?

İsteyenin bir yüzü misali!

Facebook'la Yorumla
İlk yorum yazan siz olun
Adınız Yorumunuz
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

BENZER HABERLER