Gazetekars

"Karslı Efsane Adam Esko…”

Cankat KOCA'nın kaleminden...

23 Mart 2011 Çarşamba 08:25

Karslı Efsane Adam Esko…”

08.10.2010 Cuma günü sabah saat 08:30 Kars’ta sabah demek için geç kalınmış bir saat aslında 08:30. Çünkü bilinir ki güneşi erken davet eden Kars’ta saat 07:00 de hayat başlamış demektir. Ama uzaklardan gelmiş olmanın, yoğun geçirilen zamanın ve misafirliğin bahanesine sığınıyor; Kars’a her gidenin hiç olmazsa bir sabah bir kaçamak yapmak adına yaptığı gibi mutlaka bir fırsat yaratıp Sayın Yılmaz Ulubey, Sayın Mehmet Ali Karadağ ve bendeniz Cankat Koca paça yemek için lokantaya gitmeye karar veriyoruz. Paça, piti, döner hiç yabancı olmadığım tabirler kulaklarımda. Bilenlerin bildiği üzere, bilmeyenlerinde bu satırlar vesilesiyle haberdar olacağı gibi rahmetli Lokantacı Hacı Kebo’nun torunu olmak demek, bütün hayatınız boyunca her bahsi geçince inceden bir gururla tebessüm edip kendisine rahmet dileyebilmek aslında. Bu noktada gittiğimiz adres Kars’ta yaşayan lezzeti temizliği ve güler yüzü ile bana dededen dost rahmetli Rasim Usta’nın oğulları Yasin ve Tahsin Kaya ustaların işletmesini üstlendikleri Cafe Kristal Döner ve Yemek Salonu.

Kars’ta bulunduğumuz zaman zarfında Cafe Kristal Döner ve Yemek Salonuna her gidişimizde kendilerinin sıcak karşılamalarını yaşamak ve harika yemeklerini tatmak bizleri mutlu etti. Sayın Yılmaz Ulubey ve Sayın Mehmet Ali Karadağ bir gece öncesinden dostları olan Yasin Ustayla görüşüp sabah için rezervasyon bile yaptırmışlar. Paçalarımızı yiyip, çayımızı içtikten sonra; şehri dolaşmaya başladık. Karsta yaşamış herkesin kendi yaş grubuna, mahallesine, iş çevresine göre arkadaşlarının mevcut olduğu memleketimizde yolumuz hapan mevkiine doğru gitmeye başladı. Hapan mevkine girip biraz ilerledikten sonra bu satırlarının sizlere buradan ulaşmasına vesile olacak aşağıdaki diyaloglar bir anda gelişti…

Adımlarımızın biraz daha hızlandığını hissettim. Bir an Sayın Yılmaz Ulubey koşar adımla bir adama doğru yaklaştı bir an duraksadılar ve ’’Esko’’ ’’Yılmaz’’ diye birer haykırmanın ardından kucaklaşan iki genci seçti gözlerim. Çünkü onlar birbirlerini gördüklerinde önce genç oldular bir anda, sonra bu günlerden mevzular edilmeye başlandı.

Ne güzel şey dostluk, arkadaşlık, seneler sonra bile daha dün ayrılmış gibi sarılabilmek. Sıralardan, sahalardan, asker koğuşlardan… ve şimdi çocuklardan, torunlardan bahsedebilmek ne güzel şey…   

Yılmaz Ulubey ve Esfendiyar Çantay’la çocukluklarına dayanan askerde devam eden ve askerliklerinin ardından bu güne kadar sürdürebildikleri dinleyenlerin gönül tellerini titreten arkadaşlıkları adına Sayın Nevruz Karadağ’ın bizleri misafir ettiği iş yerinde sohbet ettik. Sohbetin ilerleyen dakikalarında Sayın Esfendiyar Çantay’ın arayarak sana bir sürprizim var çabuk gel diye apar topar aramıza kattığı Yılmaz Akbaba da bizimle oldu…

Sorular ve cevapların ötesinde herkes dününden bu gününden söz etti bende bu sohbete tanıklık ettim. Sayın Yılmaz Ulubey, Sayın Esfendiyar Çantay ve Sayın Yılmaz Akbaba ortaokul yıllarından arkadaşlar. Sonrasında hep birlikte Denizli’de Vatani Vazifelerini tamamlamışlar. Hal böyle olunca değmeyin sohbetin tadına. Hiç hazırlıksız gelişen sohbetin kayıt cihazına aktarılanlarından en güzel anılarıyla bu üç arkadaşın sohbeti…

Sayın Yılmaz Akbaba gelene kadar, Sayın Yılmaz Ulubey’in teşvikiyle Esfendiyar Çantay 32 sene sporla geçen hayatını, futboldan, güreşe, basketboldan, voleybola, masa tenisinden, boksa, bokstan atletizme kadar uzun bir serüven olan bu 32 yıllık sporla geçen zamanını anlatıyor ve sadece alkışlarla spor yapmak kolay değil diyor. Kars’ta yendikleri takımları, imkansızlıkları ama bu imkansızlıklara karşı azmi, samimiyeti anlatıyor. Sayın Yılmaz Ulubey Sayın Esfendiyar Çantay’a doğum tarihini ve eğitimini soruyor. 1947 doğumlu olan Sayın Esfendiyar Çantay Alpaslan Lisesi mezunu üniversiteyi kazanmasına karşın maddi imkansızlıklar nedeniyle üniversiteye gidemiyor. Askerliği sırasında Denizli’lerin kalbinde kurduğu tahttan mütevazice bahsederken, Sayın Yılmaz Ulubey dayanamayıp araya giriyor ve seneler sonra bir gün İstanbul’da şahit olduğu bir olayı anlatıyor. ’’Ticaret hayatı sırasında bir Denizli’liyle yollarının kesiştiğini ve Denizli’nin kendisine seneler önce Denizli’de askerlik yapan bir Kars’lı olduğunu ve tüm Denizli’nin o gence duyduğu hayranlığı ve o gencin Denizli’de muhteşem Kars’lı olarak anıldığını söyleyince Sayın Yılmaz Ulubey duygulanmış ve göğsü kabarmış araya giriyor muhteşem değil Efsane Kars’lı Esko’dur ve benim arkadaşımdır’’ diye ekliyor. Esfendiyar Çantay namı değer Esko’da bu durumu başıyla onaylar nitelikte tebessüm ediyor. Ve askerliği sırasında dünya ordular arası güreş birinciliğini bizlere anlatıyor. Hayatında ki en büyük mutluluklardan birinin de bu birincilikle beraber Yugoslavya’nın Başkenti Belgrad’da Bayrağımız göndere çektirip, İstiklal Marşımızı okutmak olarak ekliyor. Ardından bu birinciliğiyle döndüğünde Türkiye’de asker ocağında bandoyla karşılandığında hissettiği hazdan bahsediyor.

Bu arada Sayın Yılmaz Akbaba’da Sayın Nevruz Karadağ’ın bizleri misafir ettiği iş yerine geliyor. Sayın Yılmaz Ulubey’le kısa süre bakışınca sarılıyorlar. Sohbet koyulaşarak devam ediyor. Üç arkadaşın üç tertibin asker anılarına doğru ilerliyor. Beraber geçen zamanlar, birbirlerini kollamaları, tüm hemşehrilerine bir nevi göz kulak olmaları, paylaşımları dostlukları anlatılıyor.

Sohbetin bir noktasında vefa duygusu yine bir yerlerden kendini gösteriyor ve gençlik dönemlerinde ki arkadaşlarının isimleri birer birer zikrediliyor bende bunları sizlerle paylaşıyorum.   Sayın Esfendiyar Çantay’ın konuştuğu gibi sizlere aktarıyorum, hem yiğit namıyla anılır. Çolak Burhan, Adil Korkmaz, Ahe Kadir, Oktay, Yener, Trabzonlu Kadir, Zabıta Namık, Turgut, Zeki, Kaleci Atakan, Yavuz, Korkmaz ve daha hatırlayamadıkları birçoğu. Yaşayanlara uzun ömür aramızdan ayrılanlara rahmet dileklerimizle diye de ekliyorlar.

Sohbetin bu anında Sayın Yılmaz Akbaba, hayatta Sayın Yılmaz Ulubey ve Sayın Esfendiyar Çantay’la askerlik dahil arkadaşlığı paylaşmanın güzelliği üzerine iyi ki de onlarla ve yukarda ismi geçen arkadaşlarımla arkadaş oldum diye ekliyor duygulanıyoruz…

Sayın Nevruz Karadağ sürekli çayları tazeletiyor, Sayın Mehmet Ali Karadağ ve ben bu sohbete hayran hayran tanıklık ediyoruz. Sayın Yılmaz Akbaba uzun yıllar sonra doktor olan ve Kars’a atanan oğluyla birlikte Kars’a dönüş yapmış. Sayın Esfendiyar Çantay üç oğluyla birlikte KARSAN adında bir soba imalat fabrikası kurmuş, Sayın Yılmaz Ulubey İstanbul’da işlerine devam ediyor. Üç arkadaşın sohbet mevzusuna bu dakikadan sonra torunları katılıyor üçü de torunlarını anlatırken gözlerinin içi parlıyor…

Üç arkadaşın sohbeti akşam yemeğinde de devam etti…  Güneşin doğmak için erkenden harekete geçtiği, havanın hafif serinleştiği bir Kars sabahında gerçekleşen sohbetin ziyadesiyle bizleri mutlu ettiğini söyleyebilir, bu sohbeti bizimle paylaştıkları için Sayın Esfendiyar Çantay’a, Sayın Yılmaz Akbaba’ya, Sayın Yılmaz Ulubey’e dinlemek noktasında bizimle olan Sayın Mehmet Ali Karadağ’a ve misafirperverliğiyle bizleri misafir eden Sayın Nevruz Karadağ’a teşekkür ederiz…

Facebook'la Yorumla
Yorum Yap
Adınız Yorumunuz
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

BENZER HABERLER