Kars’tan Kudüs’e bin selam gönderildi
İlim Yayma Cemiyeti Kars Şubesi, ‘Kars’tan Kudüs’e bin selam’ konulu konferans düzenledi.
23 Mayıs 2019 Perşembe 18:12
Tacettin DURMUŞ
Kafkas Üniversitesi Ahmet Arslan Kongre ve Kültür Merkezinde düzenlenen ve İşadamı Harun Çalkın’ın da destek verdiği konferansa konuşmacı olarak katılan gazeteci – yazar ve televizyon programcısı Halis Mutlu, ‘Neden Kudüs ve Mescid-i Aksa’ sorusunu salonu dolduran katılımcılara sorarak, Kudüs’ü, Mescid-i Aksa’yı ve İsrail zulmünü anlattı.
Eğitimci Yazar Ferhat Ersin de ‘Kudüs ve Mescid-i Aksa Selahaddin Eyyubi’sini bekliyor’ konulu konuşma gerçekleştirdi. Konferansta Iğdırlı onbaşı Hasan’ın hikâyesini anlatan video gösterimi de yapıldı.
EBUBEKİR KELEŞ: “KUDÜS, ÇOK ÇEŞİTLİ İMTİHAN VE İŞGALLERİN ÖZETİDİR”
İmam Adem Altun tarafından okunan Kuran-ı Kerim’in ardından, İlim Yayma Cemiyeti Kars Şubesi Ebubekir Keleş açılış konuşması yaptı.
Keleş konuşmasında Kudüs’ün Müslümanlar nezdinde her türlü meşakkatin göze alınarak yolculuk yapılmaya değer görüldüğü üç mabetten biri olarak tasvir edilen (Buhari, Enbiye 8) ve çevresinin mübarek kılındığını bizzat Kur’an’ın beyan ettiği (İsra,17/1) Mescid-i Aksa’yı bağrında taşıyan bir şehir olduğunu söyledi.
Kudüs, Müslüman coğrafyaların her birinde yaşanan çok çeşitli imtihan ve işgallerin özeti olduğunu da ifade eden İlim Yayma Cemiyeti Kars Şubesi Ebubekir Keleş: “Kudüs ne haldeyse diğer Müslüman beldeleri de o haldedir; biz ne haldeysek Kudüs de o haldedir. Kudüs hak ile batılın savaşında, hak cephesinin temsilidir. Bizim için bir dava dinmeyen bir sancıdır. Hz. İbrahim’den Hz. Musa’ya, Hz. Süleyman’dan Kanuni Sultan Süleyman’a, Hz. Ömer’den Selahaddin Eyyubi’ye, İkinci Abdülhamid’e kadar hayatlarıyla, hatıralarıyla ve buralarda bıraktıkları miraslarıyla o görünmez kahramanlarla hemhal olan bir şehir… Öyle ki Müslümanların elinden haçlıların eline geçtiğinde 70 bin Müslüman şehit edilmiş ve 88 yıl kadar onların elinde kalmış olan bu şehrin derdine düşen Selahaddin bir hastalık geçirmiş ve iyileşince şöyle seslenmiş yanında bulunan dostuna ve bugün yolunu davasını takip eden dostlarına: “Hastalığın pençesinde kıvranırken kendi kendime söz verdim. Kalan ömrümü Kudüs’ün fethine ve istilacıların kovulmasına adayacağım. Kudüs kurtulana dek asla gülmeyeceğim, kahkaha atmayacağım. Varımı yoğumu bu uğurda harcayacağım. Sen de buna şahit ol dostum.” Bu öncü Müslümanların hayatına baktığımızda anlayacağız kı, bugün Kudüs’ü kurtarmak demek, küresel batıl düzenini parçalamak demektir. Müslümanların bir olması demektir. Mazlumun elinden tutup kaldırmak, zalimleri yere sermek demektir. Kudüs davası, onu omuzlayan insanları da devletleri de öyle bir sevdayla öylesine bir donanım ve gayrete zorlar ki bu herkes için dünyayı da ahireti de mamur eder. Kudüs bu anlamda Müslüman’ın öz davası olarak bütün insanlığı ilgilendirir. O halde Kudüs’ü Selahaddin gibi gündemimiz yapmak zorundayız, Nurettin Zengi gibi gayretimize yakıt yapmak zorundayız, O şehir uğruna şehit olanlar gibi sevmek zorundayız. Kudüs yürekli anneler yetiştirmek ve neslimizi onlara emanet etmek zorundayız. “ dedi.
EĞİTİMCİ YAZAR FERHAT ERSİN: ‘KUDÜS VE MESCİD-İ AKSA SELAHADDİN EYYUBİ’SİNİ BEKLİYOR’
Eğitimci Yazar Ferhat Ersin de ‘Kudüs ve Mescid-i Aksa Selahaddin Eyyubi’sini bekliyor’ konulu sunumunda; Kudus’ün büyük şeytan Amerika’nın küçük şeytan İsrail’e hediye olarak sunduğu ve elimizden tamamen çıkma tehlikesiyle karşı karşıya olan bir şehir olduğunu söyledi.
Kudüs, ilk kıblemiz!.. Peygamberimizin Mirac’a yükseldiği şehir olduğunu da söyleyen Ersin: “Müslümanların Mekke ve Medine’den sonra en çok değer verdiği üçüncü şehir “Kudüs, bir sınav kâğıdı her Mü’min kulun önünde…” demiş yıllar önce Cahit Zarifoğlu… Maalesef ki 1,8 milyarlık İslam Âlemi bu sınav kâğıdından hep kötü not alıyor yıllardır.
“Allah’ın evi esaret altındayken, Selahaddin nasıl kendi evinde yatar?” demişti büyük komutan Selahaddin Eyyûbî… Biz Müslümanlar öyle bir yatıyoruz ki ölüm uykusundayız hem de!.. Ne zaman uyanmaya kalksak bizi uyutacak bir yöntem buluyor küffar!..
Yavaş yavaş alıştırdılar bizi Kudüs’ün yokluğuna, Filistin’in işgaline, Mescid-i Aksa’nın elimizden kayıp gitmesine!..
“Önce yüreklerimizdeki Kudüs’ü işgal ettiler. Biz savaşı önce kendimizde kaybettik.” demiş yine Cahit Zarifoğlu!..
Sinsi sinsi, aşama aşama ç/aldılar Filistin’i bizden!.. Uyuttular, uyuşturdular bizleri!..
“Mekke iddiamız, Medine davamız, Kudüs bitmeyen duamız; İstanbul son durağımız, son sığınağımız, koruyucu kalkanımızdır. İstanbul Kudüs’ündür, Kudüs İstanbul’un… Şam ve Bosna, Üsküp ve Kudüs emanettir bize. Emanetine sahip çık ey Türkiye!.. Ey Müslümanlar!.. Kudüslü bacılarım kadar dik durun. Dik durun ki dünya Müslüman’ın ne olduğunu öğrensin artık. Kudüs’ü savunmak, gerçek bağımsızlığı savunmaktır.” demişti Üstad Nuri Pakdil!.. Ve arkasından eklemiş, “İmanımdan vazgeçmedikçe, Kudüs’ten vazgeçemem!..”
Bize ne oldu? Kudüs mü önemini yitirdi, biz mi imanımızdan vazgeçtik?
Hayır, ne Kudüs önemini yitirdi ne biz imanımızdan vazgeçtik ama Üzerimizdeki ölü toprağını atmamız ve ayağa kalkmamız lazım!..
“Biz Müslümanlar için mübarek beldelerimizi korumak imkân değil, iman meselesidir.” diyor ya Cumhurbaşkanımız. Belki imkânımız kıttır ama şuna imanımız tamdır: ErbakanHocamızın, “Bir gün gelecek İsrail’e öyle bir tokat atacağız ki bütün hayatı gözlerinin önünden GAZZE ŞERİDİ gibi geçecek!..” dediği günler yaklaşıyor inşallah!..
“Eğer Amerika, İsrail’i bu kadar çok seviyorsa Güney Amerika’da yer versin. Müslüman topraklarında İsrail’in yeri olamaz.” demişti yine Erbakan Hocamız!..
“Biz Müslümanlar için mübarek beldelerimizi korumak imkân değil, iman meselesidir.” diyor ya Cumhurbaşkanımız. Belki imkânımız kıttır ama şuna imanımız tamdır: ErbakanHocamızın, “Bir gün gelecek İsrail’e öyle bir tokat atacağız ki bütün hayatı gözlerinin önünden GAZZE ŞERİDİ gibi geçecek!..” dediği günler yaklaşıyor inşallah!..
“Eğer Amerika, İsrail’i bu kadar çok seviyorsa Güney Amerika’da yer versin. Müslüman topraklarında İsrail’in yeri olamaz.” demişti yine Erbakan Hocamız!..
Söküp atacağız topraklarımızdaki bu ayrık otlarını, kalbimizdeki bu hançeri inşallah!..
Ayağa kalktığımız gün hiçbir güç önümüzde duramayacak, bir sel olup İsrail’i de Amerika’yı da onlarla işbirliği yapıp iş tutan Müslüman görünümlü tüm münafıkları da söküp atacağız İslam coğrafyasından!..
“Yıkılasın İsrail, enkazını göreyim; sana ülke diyenin, yüzüne tüküreyim!..” demiş ya Necip Fazıl üstad!..
İnşallah tez zamanda hem İsrail’in enkazını göreceğiz hem de İsrail’le iş tutan Arap dünyasının işbirlikçi yönetimlerinin yüzüne tüküreceğiz!..
İşte o gün İsrail de bitecek tüm Batı/l da bitecek, onları destekleyenler de bitecek!..
İsrail, 50 yıldır işgal altında tuttuğu kutsal mabedimiz Mescid-i Aksa’da devlet terörünün tüm örneklerini sergilerken Haçlı Batı bu zulümden hoşnut, parçalanmış İslam âlemi de sessiz…
Kudüs, insanın toprakla ilişkisi gibi irtibatta olduğumuz bir belde. Varlık ve darlık ve insanlık meselemiz… Sınırlara kendini hapsetmeyen her insanın Kudüs ile alakalı hassasiyeti olmalı. Fakat bunun da ötesinde Müslüman olarak bizler için Kudüs demek, evimiz, yuvamız demek. Bu denli mühim olmasa zaten üzerinde böylesi planlar yapılmazdı. Haliyle, Kudüs’te olan her şeye ama her şeye, evimizde olan her şeye verdiğimiz tepkiyi vermeliyiz. Hepimizin memleketi Kudüs… İslam ümmeti de memleketine sahip çıkmalı. Artık sıla-ı rahim zamanı…
Maneviyatı, kutsallığı üzerine sayfalarca yazabilir, günlerce konuşabiliriz. Kudüs sadece Arapların İsrail’le savaşının ortasında kalmış bir toprak parçası değildir. Kudüs bizim meselemiz, mescidimiz, evimiz, toprağımız, onurumuzdur. Kudüs namustur. Bunu maalesef cumhuriyet tarihi içerisinde bize unutturmak istediler. Mescid-i Aksa’nın onurunu, varlığını korumak için tüm zorluklara göğüs geren, canını feda eden Filistinli kardeşlerimizi yalnız bırakalım diyeydi tüm çaba..
Yıllardır haber bültenlerinden izlerken ah vah edip, sonra kendi dertlerimize daldığımız hâlden çıkma, ümmet bilincimizi tazeleme vaktidir. İnce bir çizgi üzerinde imtihan oluyoruz, ya birlik olup Kudüs’ü bu esaretten kurtaracağız ya da perişan olmaya devam edeceğiz. İşgali, katliamları, evlerin içine giren buldozerlerin o yıkıcı gücü altında can veren kardeşlerimizin acısını içinizde ne kadar hissediyorsunuz?
Filistin bir bütündür. Gazze, Batı Şeria, Kudüs, Mescid-i Aksa başka başka yerler değil Filistin’dir. Filistin mücadelesi de bir bütündür. Sırayla mücadele sırayla işgal demektir aynı zamanda. Mücadele; Filistin’i işgalden kurtarmaktır. Filistin mücadelesinde harekete geçmek için İsrail’in saldırmasını, azgınlaşmasını beklemek bir olay olunca ayağa kalkıp sonra tekrar oturmak aslında İsrail’in kademeli işgaline destek vermek demektir. Gayreti bereketi sürekliliğindedir. Biz gayret edeceğiz, sürekli gayret edeceğiz Cenabı Allah bir netice takdir edecek.
Kudüs bizimdir. İstanbul’un, Bursa’nın, Konya’nın, Erzurum’un, Bosna’nın, Kosova’nın, Karabağ’ın, Semerkant’ın, Buhara’nın, Şam’ın, Bağdat’ın, Yemen’in bizim olduğu kadar bizimdir. Sivas kadar bizim, Trabzon kadar bizim, Urfa kadar ve Maraş kadar bizimdir. Sultanahmet ne denli mabedimizse ve değdirmezsek göğsüne namahrem elini, Selimiye’nin minarelerinden ezanı dindirmez, Süleymaniye’nin tek taşını cihanın mülküne değişmez ve nasıl ki Ayasofya hayalimizden, davamızdan, mefkûremizden vazgeçmezsek işte tam da öyle Mescid-i Aksa’mızdan da vazgeçemez, ezansız kalmasına tahammül edemez ve zalimlerin ayaklarının altında ezdiremeyiz. Ve elbette kahrolsun İsrail!
Dünya tarihi içerisinde Kudüs’e hâkim olan kimse dünyaya da hâkim olan odur. Tarihte Hz. Ömer Kudüs’ü fetih ettiği zaman İslam hızla dünyaya yayılmaya başladı. Haçlılar daha sonra Kudüs’ü aldıklarında dünyanın hâkimi haçlılardı. Selahaddin Eyyubi ile birlikte tekrar Müslümanların hâkimiyetine geçen Kudüs tekrardan Eyyubi ve Selçuklu gibi devletler dünya hâkimiyetini ele almış. Bugün Kudüs’e Siyonizm hâkim olduğu için dünyaya da Siyonizm hâkimdir. Ekonomi ile, siyaset ile, dünyaya yön verme ile hâkimler. Siyonizm’in her zaman bir taktiği vardır. Bir adım atar ve tepkileri ölçer. Her seferinde attı adımların tepkileri Siyonizm’i durdurmaya muktedir olmadığı için, Müslümanların vahdeti, birliği olmadığı için Siyonizm’in attığı adım yanına kar kalıyor. Sonrasında daha büyük adım atıyor. Filistin topraklarına da böyle hâkim oldu. Siyonizm elindeki terör örgütleriyle, medyasıyla, sermayesiyle bir şey yapacağı zaman bütün dikkati başka yere çekiyor. Bütün ümmetin dikkatini Mescid-i Aksa’ya çevirirken Pakistan’da başbakanı belki de Siyonizm devirdi. Nihayetinde Siyonizm’in taktiklerine karşı dikkatli olmalıyız.
Kudüs bir emanet bize Peygamber Efendimiz’den (sas), Kudüs bir emanet bize Hz. Ömer’den, Selahaddin Eyyubi’den… Biz iki milyar Müslüman ise emanete sahip çıkma konusunda aciziz… Önce Filistin işgal edildi gözümüzün önünde, Filistinliler sürgün edildi kendi topraklarından; direnenler ise terörist bir devlet olan İsrail tarafından zulme uğruyor, aşağılanıyor, zindanlarda çürütülüyor. Şimdi ise sıra Kudüs’e, Mescid-i Aksa’ya gelmiş durumda… Kudüs, tamamen bir Yahudi şehri yapılmaya çalışılmakta; Mescid-i Aksa ise günden güne elimizden kayıp gitmekte… Müslümanların, İslâm Dünyası’nın tepkisi/zliği/nin sınırlarını ölçüyorlar, bizi Mescid-i Aksa’nın yokluğuna alıştırmaya çalışıyorlar, alıştırıyorlar yavaş yavaş bizi işgal edilip yok edilmiş bir Mescid-i Aksa’ya… Alışma, sineye çekme, kabullenme; elinden geldiğince tepkini göster, yardım et, destekle Filistin’i, Kudüs’ü, Mescid-i Aksa’yı ey Müslüman!.. Gündeminden çıkardığın gün bu kutsal beldenin elinden çıkmasına razı olup işgale ortak olmuşsun demektir.
Hiç kimse “Benim ne katkım olabilir ki?” diye kendini önemsiz görme hakkına da sahip değil. Kudüs davasında herkesin yapacağı bir şey mutlaka vardır” şeklinde ifadelerle sunumunu tamamladı.