Kılıç Arıcıların Sorunlarına El Attı
AK Parti Kars Milletvekili Prof. Dr. Yunus Kılıç, TBMM’nin 04 Nisan 2013 tarihli oturumunda arıcıların sorunlarını ve yapılanları anlattı.
06 Nisan 2013 Cumartesi 12:19
Kılıç’ın meclisteki konuşması şöyle: “Evet, arıcılık Türkiye’de çiftçinin ve tarımla uğraşan insanların önemli uğraşlarından bir tanesi. Gururla söylemek gerekirse, arıcılık konusunda Türkiye, dünyada arı kovanı sayısı açısından 2’nci sırada, bal üretimi açısından 4’üncü sırada olan bir olan bir ülke. Dolayısıyla, bu konuda üzerinde durulması, desteklenmesi gereken bir alan olduğunu biz de düşünüyoruz.
Tabii ki arıcıların Türkiye’de geçmişten gelen ciddi problemlerinin olduğunu ve bunlarla alakalı mücadeleyi AK Parti döneminde hızla vermeye başladığımızı ama daha yapılacak şeyler olduğunu baştan ifade etmemiz lazım. Nedir arıcıların en büyük sıkıntıları? Öncelikle, arıcıların bir örgütlenme sıkıntıları var. AK Parti bununla alakalı ne yaptı? Özellikle arıcılığı, örgütlü arıcılığa teşvik etmek açısından bu örgüte dâhil olanlara, arıcılık belgesi alanlara, böyle yapanlara kovan başına arıcılık destekleri vermeye başladı ve bunu bugün de sürdürmeye devam ediyor.
Arıcılığın ciddi problemlerinden bir tanesi de evet, göçer arıcılık. Çünkü göçer arıcılık, aynı zamanda hem araziyi vahşi kullanmaya müsait bir alan oluşturuyor hem de gittiği yerlerde efendim ciddi sıkıntılara sebep oluyor, hastalık taşınmasına sebep oluyor. Dolayısıyla, kontrollü bir arıcılık yapılmasına da engel bir durum oluşturuyor. O yüzden daha çok AK PARTİ döneminde Tarım Bakanlığı bu göçer arıcılığın da kontrollü bir şekilde yapılmasına dair yönetmelikler çıkardı, yani daha düzenli, daha zapturapt altına alınmış bir göçer arıcılık yapmak suretiyle arıcılığımızı özellikle arı hastalıkları, göçer arıcılıktan kaynaklanan arı hastalıklarının önüne geçilmesi noktasında da ciddi bir destek veriyor.
Evet ilaçlamalar, tarım ilaçları, pestisitler özellikle bilinçsiz kullanıldığı zaman sadece arıcılık için değil, aynı zamanda hayvancılık, bitki sağlığı ve insan sağlığı için çevreye verdikleri zararlar açısından son derece önemli şeyler.
Arkadaşlar şunun özellikle altını çizmek isterim, AK Parti’den sonra bu ilaçların, Türkiye’de pestisit amaçlı kullanılan ilaçların oranı yaklaşık yüzde 75 oranında azalmıştır. Bu, çok önemli bir gelişmedir. Daha da kontrol altına alınması gerekiyor mu? Evet, daha da kontrol altına alınması gerektiğini açıkça ben de ifade etmek isterim.
Türkiye’nin tabii bir problemi daha arıcılıkta şudur: Evet, bal üretimimiz dünyada 4’üncü sıradadır, kovan sayımız 2’nci sıradadır. Ancak kovan başına bal üretimimiz hâlâ istenilen düzeyde değildir. En önemli sebeplerinden bir tanesi bunun arıcılığın hâlâ Türkiye’de ilkel yöntemlerle ama modern kovanlarda… Bakın, dünyada bu kovanlardan alınabilecek arı başına bal miktarı 30 kiloya kadar çıkmışken, ülkemizde hâlâ ne yazık ki 16,5-17 kilo civarındadır. Oysa AK Parti’yle beraber arkadaşlar, bu ilkel kovanların kullanımı hemen hemen tamamen terk edilmiş bir hâle gelmiştir. Şu anda 6 milyona ulaşmış… Şuraya dikkatinizi çekmek isterim, 2002’de 4 milyon olan modern kovan sayımız 2012 yılında 6 milyona çıkmış, bal üretimimiz 75 bin tondan 95 bin tona çıkmış ama hâlâ kovan başına bal üretimimiz istenilen seviyelere ne yazık ki ulaşamamıştır. Bunun sebebinin arıcıların bu bilince yeterince varmamış olmalarından, bilgi noksanlıklarından, teşkilatlanma noksanlıklarından kaynaklandığını biliyoruz ve bu konuda da her kurum kendi üzerine düşeni yapmaya çalışıyor. Neler yapılıyor?
Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu aracılığıyla özellikle arıcılıkla alakalı projeleri olanlara ciddi desteklemeler sunuluyor arkadaşlar ve bu arada aynı zamanda bu desteklemeleri alan insanlar bu birliklere üye kaydedilmek suretiyle örgütlü bir arıcılık yapmaları sağlanmaya çalışılıyor.
AB fonlarından, şu anda eğitimini bizzat Tarım Bakanlığının tarımsal kırsal kalkınma fonlarının, bölgesel ajansların üstlendiği AB fonlarından arıcıların yararlanması için ciddi destekler veriliyor.
Ziraat Bankası aracılığıyla -kovan başına şu anda 8 TL- arıcılara destek veriliyor. Ancak yine kime? Bu üyeliklerini yaptırmış olan örgütlü arıcılara bu destekler veriliyor. Ziraat Bankası aracılığıyla yine arıcılık işletmelerine 15 bin liraya kadar faizsiz kredi desteği sağlanıyor arkadaşlar.
Şimdi, bir de tabii ki, arıcıların en önemli sıkıntılarından bir tanesi ülkemizde sahte balla olan sıkıntılı mücadele süreçleri. Bugüne kadar ne yazık ki kötü örneklerini yaşadığımız, arıcılığın en büyük zarar gördüğü alan arkadaşlar buydu. Özellikle Tarım Bakanlığının çıkarmış olduğu taklit ve tağşiş yasasından sonra bu tür sahte girişimleri olanlar Bakanlık tarafından yılda 40 binden 400 bine çıkarılmış olan kontroller sayesinde, denetimler sayesinde tespit edilmekte, bunlar teşhir edilmekte ve en ağır cezai işlemleri dereceli olarak, kademeli olarak, her yaptıktan sonra artarak almaktadırlar, bu da ciddi bir caydırıcı unsurdur.
Ayrıca Bal Tebliği yayımlanmıştır ve bu Bal Tebliği’nde özellikle sahteciliğin önüne geçilmesindeki en önemli unsurlardan bir tanesi olan prolin dediğimiz bir aminoasidin seviyesi balda 100’den 300 miligrama çıkarılmıştır arkadaşlar. Bu, dışarıdan ilave edilebilecek bir şey değildir ve sahte bal ile gerçek balın arasındaki analizi yapabilmekte en önemli kullandığımız enstrümanlardan bir tanesidir. Çok önemli bir mertebeye ulaştırmıştır. Eğer siz bu prolini dışarıdan bala, sahte olarak yaptığınız bala katmaya çalışırsanız, zaten harcı borcunu geçeceği için böyle bir girişime kimsenin de başvurmayacağını düşünüyoruz.
Ayrıca, arıcılıkta en önemli sıkıntılardan bir tanesi de -evet, biliyoruz- ana arı üretim problemidir arkadaşlar. Türkiye’de TEMA Vakfının Posof ilçesinde Ardahan’ın, aynı zamanda Antalya’da, Türkiye Kalkınma Vakfı Kazan’da ana arı üretimi yapmakta ve buralarda yine çeşitli şekillerde -arkadaşlar- yöntemlerle desteklenmekte.
Şimdi, tabii, 2002 yılından bugüne kadar, özellikle arıcılık yapanlara her kalemde destek verilmeye çalışılmış arkadaşlar. Ne yapılmış? Mesela 2002’de sadece 200 tane üreticiye 100 bin lira kadar -arıcılara- destek verilebilmişken 2012’de bu rakam, 38 bin arıcıya -ki, bunlar aynı zamanda kayıt altına alınmış, örgütlenmiş ve birlikler kurmuş olan arıcılara- yaklaşık 40 milyon lira yılda destek verilmiş. Kovan başına verilen 8 bin liralık destek ile desteklenmiş.
Ayrıca gerek üniversitelerin gerek Tarım Bakanlığının bu konuda hemen hemen bütün bölgelerde arıcılığın yoğun olduğu, başta Akdeniz Bölgesi olmak üzere, Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu Bölgesi olmak üzere, buralarda laboratuvarlar kurarak balın analizi noktasında hem patentlenmesi hem isim hakkının alınması hem de sahte bal yapımının önüne geçilmesi amacıyla ciddi kurumlar, teşkilatlanmalar oluşturulmuş ve hâlâ bunlar arttırılarak devam ediyor.
Evet, arıcılığın, arıcılıkla uğraşanların sorunları yok mudur? Vardır. Nedir? Üretim problemi vardır, evet, pazarlama problemi vardır, maliyet problemleri vardır.
Eğer bu saydığım unsurları arkasında durarak devam ettirebilirsek birkaç yıl sonra umuyorum ki arıcılıkta Türkiye’nin dünyada kovan başına bal üretimini 30 kilolara çıkarmış, dünyada modern kovanlarını tamamlamış ve bal üretimi noktasında da Çin ile yarışır bir noktaya geleceğini tahmin ediyor ve umuyoruz.
Türkiye’de özellikle Kafkas arısının yaygın olduğunu biliyoruz ve bu Kafkas arısının göçer arıcılıktan etkilenip zarar görmemesi adına, özellikle Tarım Bakanlığındaki arkadaşlar, son yıllarda gen merkezleri oluşturmakta yani bu göçer arıcılıkta arı ırkının olumsuz değişmemesi, etkilenmemesi, bal veriminin, üretiminin azalmaması, diğer saldırgan, vahşi arı ırklarının Kafkas ırkına zarar vermemesi için bu bölgelerin gen merkezi olarak belirlenmesi ve buralara başka arı ırklarının getirilmesini engellemek suretiyle de Kafkas arı ırkının üstün özelliklerinden ve üretimde kullanılan önemli avantajlarından yararlanılarak arıcılık noktasındaki üreticilerimizin verimlerini artırmaya ve onları desteklemeye devam edeceğimizi ifade ediyor, arıcılık için, arı üreticileri için balın korunabilmesi için sahte balla mücadele edilmesi için hep birlikte daha çok mücadele vermemiz gerektiğini düşünüyor, hepinize saygılar sunuyorum.”