Kılıç Tohum Politikasını Anlattı
Kılıç, AK Parti’nin yağlı tohum politikasını anlattı...
19 Nisan 2013 Cuma 13:13

Kars Milletvekili Prof. Dr. Yunus Kılıç, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM), 17 Nisan 2013 tarihli 93. Birleşiminde AK Parti’nin yağlı tohum politikasını anlattı.
Kılıç’ın konuşması şöyle:
“Vahap Seçer ve arkadaşlarının Türkiye’de yağlı tohum politikasıyla alakalı vermiş olduğu araştırma önergesinin aleyhinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygılarla selamlıyorum.
Tabii, Sayın Seçer, aleyhinizde söz aldım ama tespitlerinizi inkâr edecek değilim. Öncelikle bunları hep beraber kabul edeceğiz ama bunların oluşma gerekçeleri noktasındaki fikir ayrılıklarımızı ifade etmek üzere söz aldım.
Şimdi, işin özüne dönecek olursak aslında saygıdeğer milletvekilleri, bugün dünyada yaşayan 7 milyar insandan 1 milyarı açlık sınırının altında yaşıyor, yaklaşık 2,5 milyar insan da her an açlık tehlikesiyle ne yazık ki karşı karşıya. Her yıl dünyada yaklaşık 12 milyon insan açlıktan ve yetersiz beslenmeden ölüyor. Bunlar, şu anda dünyamızın gerçekleri ve ne yazık ki artık, enerji ihtiyacımızın da büyük bir kısmı gene tarım ürünlerinden, tahıllardan, yağlı tohumlardan elde edilmek yoluna gidiliyor. Hele ki 1960’lı yıllarda tarımda devrimi, Yeşil Devrim’i yapanlar “Evet, bir gün tarımı, gıdayı elinde tutanlar bütün insanlığı ele geçirecekler ve yönlendirecekler.” iddiasıyla yola çıkmışlardı. Evet, bu mücadele dünyada bu kadar kızışmışken, artmışken; insan sayısı, nüfuslar bu kadar artarken; açlık, sefalet, çekilirken; paylaşımda adaletsizlikler meydana gelerek artarken ve sürdürülebilir gıdaya olan talep artarken bir gerçeği de bilerek hareket etmekte ülke açısından fayda olduğunu düşünüyorum. O da nedir? “Türkiye, sahip olduğu toprak ve iklim özellikleri sebebiyle en azından 160 milyon insana yetecek kadar gıdayı, besini rahatlıkla üretebilecek bir ülkeyken -evet, çok haklısınız araştırma önergesini verenler- o zaman, her şey böyle dört başı mamur, yerli yerindeyken biz, bize lazım olanı neden üretemiyoruz, neden yeterince üretemiyoruz ve üretimimizde bir geriye gidiş var mı?” Bunu araştırmak, bu konuda kafa yormak ülke insanımızın ve dünyanın ihtiyaçlarına daha çok katkıda bulunmak elbette hepimizin amacı olmalı.
Yalnız, saygıdeğer milletvekilleri, bir ülkede tarımsal ve başka alanlardaki üretim de insanların ve toplumların gelişmişliğiyle, süreçleriyle alakalı olarak yer yer artabilir, azalabilir veya değişmeyebilir. Şimdi, Türkiye’de bu süreç yağlı tohumlar açısından nasıl olmuştur öncelikle buna bir bakmak isterim. Tabii, biz burada sohbetler ederken, cevaplar verirken, biliyorsunuz, 2002’den 2013 yılına kadarki süreci genellikle değerlendiririz. Tabii, bunu sizin de önergenizde böyle değerlendirmiş olduğunuzu görmek aslında memnun etti bizi. Neden? Çünkü, erk sahipleri, icraat yapanlar, sistemi kontrol edenler kendi süreleri içerisinde eleştirilmeli, değerlendirilmeli ya da yargılanmalı; doğrusu bu. O yüzden ben de bu süreleri esas alarak sizin değerlendirmelerinize birtakım katkılar, cevaplar vermek istiyorum.
Evet, 2002 yılında yağlı tohumlar üretim alanımız 6,5 milyon dekardan 2012 yılında 7,5 milyon dekara çıkmış. Aslında bir azalma olmamış, hatta biliyorsunuz ithalatımız da artmış buna rağmen. O zaman, bir taraftan üretim alanımız artarken, bir taraftan 2,5 milyon ton olan yağlı tohum üretimimiz 3,2 milyon tona çıkarken bir taraftan da ithalat yapıyorsak burada başka bir şey aramak lazım. Nedir? Arkadaşlar, bunun cevabı şurada: Türkiye, 2002 yılında 4 milyar dolarlık tarımsal ihracat yaparken, şu anda Türkiye, 17 milyar, 17,5 milyar dolarlık tarımsal ihracat yapıyor; demek ki bu fark burada.
Yani Türkiye, artık sadece kendi ürettiğini tüketen bir ülke değil, Türkiye, dünyada olanı alan, kendinde daha yüksek katma değerler oluşturmak üzere üreten ve dünyaya pazarlayan ve insanlığın refah seviyesine katkı sunan bir ülke. Bunun cevabı aslında burada.
Bu 2002 yılından 2012 yılına kadar aslında üretimimizde yüzde 25’lik, yüzde 26’lık, arkadaşlar artış var, verimlerde artış var. Yalnız ithalatımızda da tekrar ediyorum 800 bin tondan 2 milyon tona kadar bir artış var. Nedir bu 3 milyar? Evet, dediğiniz 3 milyar dolarlık rakam doğrudur. Ancak bunun içerisinde neler vardır? Bunun içerisinde yağlı tohumlar vardır, tohum ithalatı vardır, ham yağ, margarin ithalatı vardır, küspenin ithalatı bunun içerisindedir. Yani tarım ve hayvancılıkta da biliyorsunuz gerekli, kaliteli kaba yem ihtiyacını Türkiye henüz tam olarak karşılayabilen bir ülke değil. Bunun da bir kısmını küspe ve pamuk tohumu, keten tohumu falan, ay çekirdeği küspesi olarak yurt dışından büyük oranlarda ithal etmekteyiz, yani bu 3 milyar dolar aslında bunların toplam rakamları. 2002’de ne kadardı, yok muydu ihracatımız? Vardı, 2 milyar dolardı. Az değildi, yani üretimimizde tarımsal üretimimiz 23 milyar dolar iken ithalatımız 2 milyar dolardı, tarımsal üretimimiz 63 milyar dolara çıktı, bu sadece yüzde 50 kadar arttı. Yani tarımsal üretimimiz üç katına çıkarken ithalatımız arkadaşlar sadece yarısı kadar artmıştır.
Şimdi, peki, ne yapılıyor? Bütün bu gerçekler ortada iken, hâlâ yağlı tohum ihtiyaçlarımız ortada iken, Türkiye Gıda, Tarım Bakanlığı ve Hükûmet olarak bununla alakalı neler yapıyor? Sevgili arkadaşlar, öncelikle tarımı eskisinden çok fazla destekliyor, özellikle havza bazlı hangi alanda hangi ürünün daha kârlı bir şekilde üretilebileceklerini tespit ettiriyor, bu anlarda fark ödemesi yapıyor, tarımsal destekler yapıyor ve özellikle girdi maliyetinden kaynaklanan çiftçi sıkıntılarını, maliyet sıkıntılarını gidermek için çok ciddi destekler yapıyor. Nedir bunlar? Mesela; ayçiçeği için kilogramına 24 kuruş veriyor 2013 yılı için; efendim, kütlü pamuğa 50 kuruş, soyaya 50 kuruş, kanolaya 50 kuruş, aspire 45 ve zeytinyağına, zeytinyağının kilogramına da 60 kuruş destek veriyor.
Ayrıca, havza bazlı üretim modellerinde de o bölgelerde belirlenmiş ve katma değeri yüksek ürünler üretenlere de ilave olarak destek verilmeye devam ediyor.
Bunları aslında toplam verdiğim için, tek tek bu rakamları vermek istemiyorum. Yalnız şunu özellikle söylemek isterim: Arkadaşlar, yağlı tohum bitkilerinde hemen hemen pamuk hariç pamukta küçük bir azalmanın dışında- hepsinde yüzde 25, yüzde 30 oranında ciddi üretim artışlarımız var. Peki, üretimlerimiz böyle artarken o zaman ihtiyacımızı niye karşılayamıyoruz? Çünkü şöyle bir sıkıntı var: Türkiye’de nüfus artıyor, turist artıyor; refahımız yükseldi, tüketimimiz artıyor, Türkiye’nin özellikle tarıma dayalı ihracatı artıyor. Bunların hepsini düşündüğünüz zaman hâlâ daha fazla üretmeye ihtiyacımız olduğu kesin. Üstelik bakın, şöyle bir sıkıntı da bizi bekliyor, belki siz öngörmemişsiniz: Önergenizde öngörmediğiniz bir sıkıntıyla daha ileride karşı karşıya kalmak durumunda kalacağız, onu da ben söyleyeyim buradan. Biliyorsunuz, bu ürünler aynı zamanda özellikle enerji hammaddesi olarak kullanılacak yani dünyada artık tarım daha vahşice bir şekilde enerji sektöründe kullanılmak isteniyor. Demek ki bizim gelecekte tarım politikalarımızı, yağlı tohum politikalarımızı da bütün bunları düşünerek yeniden gözden geçirmemiz gerektiğine hep beraber katılıyoruz, doğru ancak şu anda tespit ettiğimiz şey şudur: Evet, bizim yağlı tohum üretimlerimiz 2002 ile 2013 arasında azalmamış, yüzde 30’a yakın bir artış sergilenmiş, ortaya konulmuş ancak hâlâ artan ihtiyaçlarımızı karşılayacak durumda değil.
Doğrudur, Türkiye cari açığı olan bir ülkedir, tarımda üretebilme potansiyeli vardır, olmasa dersiniz ki: “Ne yapalım yani arazimiz yoktur, iklim uygun değildir falan, üretemedik.” Ama Türkiye’nin bu potansiyeli vardır, bu potansiyelini harekete geçirmesi de kesinlikle gereklidir.
Bunun dışında “Neler yapılması gerekiyor?” dedik. Özellikle Tarım Reformu Genel Müdürlüğü, tarım araştırmalarıyla alakalı kurumlar hangi alanlarda Türkiye’de hangi ürünlerin daha iyi yetişeceği ve ihtiyaçlarımızı karşılayacağı noktasında ciddi çalışmalar yapıyorlar. Buna yönelik de Hükûmetimiz ve Tarım Bakanlığımız ciddi destekler veriyor, her geçen gün bu desteklerin miktarlarını artırıyor. Yeterli midir? Bakın, iddia etmiyoruz arkadaşlar. Evet, Türkiye hâlâ uluslararası fiyat dalgalanmalarına açık bir ülkedir, global ekonomiden oldukça etkilenen bir ülkedir. Dünyanın bir yerinde bir mal, bir ürün daha ucuza üretiliyorsa Türk çiftçisini bundan korumak adına çok ciddi destekler yapılıyor. Gümrük duvarları, bir şekilde dünyanın bize bugün direttiği, bunları kaldırın dediği gümrük duvarlarıyla biz kendi çiftçimizi, üreticimizi bir şekilde koruyarak tarıma dolaylı bir şekilde arkadaşlar destek vermeye devam ediyoruz. Ayrıca… Daha da konuşmak isterdim ama bir sonraki araştırma önergenize inşallah.”