Metsamor’da tehlike sinyalleri
TÜRKSAM Başkanı Sinan Ogan, “Herkes İran’a bakarken Ermenistan’daki Metsamor Nükleer Santrali uranyum kaçakçılığına malzeme temin ediyor.” dedi.
13 Kasım 2010 / 23:06
Uluslararası İlişkiler ve Stratejik Analizler Merkezi (TÜRKSAM) Başkanı Sinan Ogan, Ermenistan’daki Metsamor Nükleer Santrali’ne dikkat çekerek bu santralin en eski teknolojiye sahip olduğunu geçirebileceği herhangi, bir kaza ile binlerce insanın ölebileceğini belirtti. “Herkes İran’a bakarken Ermenistan’daki Metsamor Nükleer Santrali Uranyum kaçakçılığına malzeme temin ediyor.” iddiasında bulunan Ogan, yaklaşık son 10 yıldır bu bölgeye dikkat çektiklerini söyledi.
Ogan, “Yazdığımız makalelerde ve birçok medya kuruluşunda yaptığımız değerlendirmelerde Ermenistan’daki Metsamor Nükleer Santrali’ne dikkat çekmekte ve burasının en eski teknolojiye sahip olduğu için geçirebileceği herhangi, bir kazanın yanı sıra Uranyum kaçakçılığına da malzeme temin edebileceğini ileri sürmekteydik. Maalesef dediklerimizin bugün çıktığını, yaptığımız analizlerin doğruluk payının ne kadar yüksek olduğunu görmekteyiz. Analizlerimiz ve uyarılarımız ancak İngiliz Guardian Gazetesinin internet sitesinde haber olunca dünyanın gündemine oturabilmiştir. Mart ayında kurşun kaplı bir ambalajın içinde zenginleştirilmiş uranyum kaçırmaya çalışırken Gürcistan’da yakalanan 2 Ermeni vatandaşının davasının, şimdiye kadar kamuoyuna açıklanmayan kayıtlarına yer verilmiştir. Ermenistan vatandaşları Smbat Tonoyan ile Hrant Ohanyan’ın, Mart ayında Ermenistan başkenti Erivan’dan Gürcistan’ın başkenti Tiflis’e bir tren içinde kaçırmaya çalıştıkları nükleer madde üzerinde ABD’de yapılan araştırmalar, bu maddenin nükleer savaş başlığı yapımında kullanılmaya uygun, yüzde 89,4 oranında zenginleştirilmiş uranyum olduğunu ortaya koymuştur.” görüşlerine yer verdi.
“Ümit ediyoruz ki, “komşular ile sıfır sorun” ve “futbol diplomasisi” sloganları altında kaybolan bu uyarılarımız şimdi dikkate alınır” diyen Ogan, Metsamor Nükleer Santralının meydana getirebileceği tehlikelere dikkat çekerek acilen kapatılması gerektiğine vurgu yaptı.
Ogan şunları kaydetti: “Ermenistan’ın başkenti Erivan’ın 40 km güney batısında yer alan ve kendi anavatanlarında bugün kötü yaşam koşulları sebebiyle nüfusu 2 milyona düşmüş olan Ermenistan halkı içinde son derece tehlike arz eden bu santralin kapatılması tamamen çevreci bir zihniyet ve bölgenin çevre güvenliği kaygısından kaynaklanmaktadır.
Sovyetler Birliği’nde yaklaşık 40 bin kişinin ölümüne, binlerce kişinin sakat kalmasına ve milyarlarca Dolarlık ekonomik kayba sebep olan Çernobil Nükleer Santrali kazası yaşandığı zaman kimse böyle bir şeyin olabileceğine ihtimal vermemişti. Ancak, bu talihsiz kaza yaşanmış ve sadece Ukrayna değil, Türkiye de dahil tüm bölge bu kazanın etkilerine maruz kalmıştır. Bugün dahi bu etkiler varlığını sürdürmektedir. Çernobil Nükleer Santrali ile benzer teknolojiye sahip olan ve sınırımızın hemen yanı başında faaliyet gösteren Metsamor Nükleer Santrali için de bugün aynı tartışmalar yaşanmaktadır.
Başta Avrupa Birliği olmak üzere bütün dünyanın tehlikeli saydığı ve bir an önce kapatılmasına çalıştığı Metsamor Santrali Ermenistan tarafından halen kullanılmaya devam edilmektedir. Metsamor Nükleer Santrali, bugün dünyada bilinen en eski nükleer santral teknolojisiyle inşa edilmiştir. Basınçlı su soğutmalı bir sistemle çalıştığı için “WWER”-2- olarak anılan ve bu özelliği dolayısıyla eski teknoloji olması sebebiyle bugün dünyada artık kullanımından vazgeçilen bu teknoloji Metsamor Nükleer Santrali’nde bugün halen kullanılmaya devam etmektedir. WWER tipli santraller kazalara karşı oldukça korumasız ve zayıf bir durumdadır.
Uluslararası Atom Enerjisi Kurumuna göre Metsamor dünyanın en tehlikeli santrali durumundadır. Buna rağmen Metsamor santralinde Batı standartlarına uygun güvenlik sistemi kurulmadığı gibi, santralin çekirdeğini kaplaması gereken en az iki metre kalınlığındaki çelik zırh bile halen yapılmamış durumdadır. Yılda 14 ton uranyum tüketen bu reaktörlerin her birinin ağırlığı ise 201 tondur. Deprem fay hattında olan Rihter ölçeğine göre en fazla 8 şiddetindeki depremlere göre inşa edilen santralin bulunduğu bölge 9 şiddetinde depremlere açıktır.
Metsamor Santrali, Çernobil Santrali’nden bile daha risklidir. Bu modelde Batılı ülkelerdeki nükleer santrallerde mutlaka bulunan, radyoaktif madde sızıntısını önleyecek çelik kubbe bulunmamaktadır. Ayrıca, santralin modern güvenlik ve teknik donanımı olmaması, reaktörün soğutulması için kullanılan suyun yetersizliği ve soğutma sisteminin eskimiş olan birinci nesil proje ile inşa edilmesi de bölgenin ekolojik durumu için ciddi tehlikeler oluşturmaktadır Türkiye’den yüzlerce km uzaklıkta yer alan bu kazadan Türkiye önemli ölçüde etkilenmiştir.
Şimdi söz konusu olan nükleer santral Türkiye sınırından sadece 16 km uzaklıktadır. Santralde herhangi bir kaza veya sızıntı olması durumunda başta Iğdır ili olmak üzere Türkiye’nin doğu ve güneydoğu bölgesi nükleer bulutların etkisi altında kalacaktır. Metzamor Nükleer Santrali sadece Kars, Ağrı, Iğdır, Erivan ve Nahçıvan’ın değil, Gürcistan, Azerbaycan, İran ve Türkiye’nin de aralarında bulunduğu tüm bölge ülkelerinin sorunu olarak ortaya çıkmaktadır.
Ermenistan’ın Azerbaycan ile savaş halinde olması ve diğer komşusu Gürcistan’da ise yaşanan Gürcü-Abhaz sorunundan dolayı da Gürcistan üzerinden Rusya’yı Ermenistan’a bağlayan kara ve demiryollarının kapalı olması sebebiyle Metsamor Nükleer Santrali’nde kullanılan nükleer yakıtlar Rusya’dan hava yoluyla Ermenistan’a getirilmektedir.
Dünyada benzeri görülmeyen bu tehlikeli uygulama ile Uranyum taşıyan uçaklar Erivan’daki sivil havaalanlarına inmektedirler. Nükleer yakıtın uçakla taşınmasının yanlış bir yöntem olduğu uyarısında bulunan AB’nin Ermenistan temsilcisi Alexis Louber, nükleer yakıtın havayoluyla taşınmasını “Potansiyel bir nükleer bombayla uçmak gibi” diye tanımlamıştır. “Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey yok; sevkiyat deniz ya da demir yolu ile yapılır” demiştir. Louber, “Prensip olarak, nükleer reaktörlerin sismik açıdan aktif bölgelerde kurulmaması gerekiyor. Bu reaktör, tüm bölge için tehlike yaratmaktadır.
Ancak, Ermenistan yetkilileri bu görüşe katılmamakta ve santralin çalışmasında bir tehlike görmemektedirler. Diğer yandan yakıtın taşınması sorumluluğunun tamamıyla Rusya’da olduğunu belirtmektedirler. Ermenistan hükümeti Metsamor Nükleer Santrali’ni sadece elektrik üretimi için kullanmamakta, aynı zamanda nükleer silah teknolojileri konusunda da ciddi çalışmalarda bulunmaktadır.
1995’de dönemin Başbakanı olan Grant Bagratyan’ın santralin açılışında yaptığı açıklamada “Nükleer güç Ermenistan’ı bölgedeki diğer ülkelerden daha üstün kılıyor” şeklinde konuşması, Ermenistan’ın sadece nükleer enerji ile ilgilenmediğini göstermektedir.
Bugün İran’ın nükleer santral yapımına karşı çıkılmasının en büyük sebeplerinden birisi İran’ın ilerde santrallerde kullanılan zenginleştirilmiş uranyumdan nükleer silahlar elde etme olasılığı olduğu ileri sürülmektedir. Bu sebeple ABD ve İsrail, İran’ın nükleer silah elde etme olanağını her ne pahasına olursa olsun durduracaklarını açıkça ifade etmektedirler.
Oysa gözden kaçan husus Ermenistan’ın da yıllardır kullandığı Metsamor santralinden bu türden nükleer silahlar elde etme imkanına sahip olmasıdır. Diğer yandan her türlü teröristlerin bir baskınla veya diğer yollarla da olsa Ermenistan’dan her zaman zenginleştirilmiş uranyum elde etmek ihtimali yüksektir.
Bu sebeple Ermenistan’ın sahip olduğu santral bir kaza yaşanması olasılığının yanı sıra elde edilecek nükleer silahlarla başta Türkiye ve Azerbaycan olmak üzere bölge dışı ülkelerin de güvenliği de tehlike altındadır. Zira, ABD’ye karşı yapılacak bir terör saldırısı için en kolay elde edilecek zenginleştirilmiş uranyum kaynağı Ermenistan’dır ve bu ülke Metsamor Nükleer Santrali ile bölge ve dünya güvenliği için tehlike oluşturmaktadır.
Aynı zamanda ABD için potansiyel nükleer tehlike olarak algılanan İran ile de komşu olan Ermenistan, ABD için nükleer tehdit olabilecek ülkeler içerisindedir. ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada Ermenistan’ın Metsamor Nükleer Santrali muhtemel terör saldırılarına açık olması ve yanı başındaki İran dolayısıyla ciddi bir tehdit oluşturmaktadır.”