Özcan, “7 Haziran seçimlerinin ardından gerek ülkemiz gerekse şehrimizde ortaya çıkan durumlar her geçen gün daha da ağırlaşmakta, siyaset milletin huzuru ve ülkenin iç barışını ortadan kaldıracak bir kutuplaşmaya doğru yol almaktadır.” dedi.

Bu olumsuz gelişmelerden kaygı duyduklarını belirten Özcan, “7 Haziran seçimlerinden önce AKP iktidarının Güney Doğu ve Anadolu’nun bazı bölgelerinde PKK terör örgütü ile yönetimi paylaşması neticesinde; meşruiyet beratını aldığını düşünen terörün siyasi kadroları, gerek şehrimizde gerekse bütün Türkiye’de oldukça cüretkar bir kara propaganda ve yıldırma siyasetini devreye sokmuşlardır. Terör örgütünü toplumun vicdanında meşrulaştırma, şirin gösterme ve onların aslında ‘’saz çalan’’güzel çocuklar olduğu safsataları ile Türk milletinin vatan savunma refleksini zayıflatmayı kendilerine misyon edinen ‘bogazdaki aşiret’’hakkında, sayın genel başkanımızın her açıdan haklı ‘şerefsiz’ nitelemesi karşısında HDP isimli kuruluşun ilimizden seçilen temsilcisi’’sonuçta 7 Haziran’da bir seçim olmuştur. Ve bu toplumun bir kısmı HDP’ye oy vermiştir. oy verenlerin hangisinin kımız içtiğini, hangisinin ayran, hangisinin çay ve viski içtiğini tespit etmek, onları fişlemek, listelemek, kimin yalısı var? Kim yazlığında yatıyor? gibi bunlarla dair hedef gösterebilecek dil  kullanmak son derece risklidir.” diye konuştu.

Bu durumun hem MHP ve hem de Türkiye açısından ciddi bir tehdit olduğunu da kaydeden Özcan, “Yani siyasetçi sorumlu konuşmak ve hareket etmek zorundadır. öfkessiyle, nefretiyle o andaki hakkında sahip olamaz…’’ diyerek MHP’nin güya  durumunu tanımlamaya kalkışmış, kullanılan dilin riskinde ve siyasi sorumluluktan bahsetmiştir. Bu seçilmişimizin; milliyetçi hareketin, karanlıkta kahpe pusular kurup insan öldüren katilleri görmeye ve onlara layık oldukları dersi vermek için milletlin gözünü açmaya ne kadar kararlı olduğunu görmüş olması sevindiricidir. AKP ile 13 yıldır kol kola terör örgünün etekleri altında siyaset yapan bu kuruluşun mensuplarının güya siyasi sorumluluk taşıyan bir kaç beyanını Kars kamuoyunun hafızasını tazelemek adına dikkatlerine sunuyorum; ‘Mustafa Kemal’in askeri değil, generali olsanız ne yazar, İt sürüleri’, ‘Kemalizim dediğiniz şey, bir parça hitler, bir parça mussolini’dir’, ‘biz sırtımızı YPG’ye YPJ’ye PYD’ye yaslıyoruz söylemekten de çekinmiyoruz’, ‘o keleşi size çevirmesini çok iyi biliyoruz, bu memleketten defolup gideceksiniz’, ‘Bu halk Abdullah Öcalan’ın posterini Kürdistan’a asamayacak da nereye asacak? ‘Buna alışsanız iyi olur, çünkü biz daha başkan Apo’nun heykelini dikeceğiz. Heykelini, HDP, başkan Apo’nun projesidir, bunu unutmadan çalışmalıyız’, ‘devlet aklına mesajımız var, hassi…irin diyorum, PKK sizi tükürüğe boğar’ gibi benzeri bir çok hakaret dolu ifadelerle Türk milletinin Ata’sına, askerine, polisine, korucusuna, vatandaşına, tüzel kişiliğine ve değerlerine saldıranların; Milliyetçi Hareket Partisini siyasi sorumluluğa davet etmeye ve genel başkanımız sayın Dr. Devlet Bahçeli’nin ruh halini analiz etmeye ne hakları vardır, ne de birikimleri buna yeterlidir.” ifadelerini kullandı.

Özcan konuşmasına şöyle devam etti:

“Değerli basın mensupları; MHP genel başkanı’nın; bu memlekette kendilerini ‘batılı değerlerin ve demokrasinin savunucusu’ ilan edip, terörü kınamayı bırakıp Ağrı Dağı eteklerinde Türkiye Cumhuriyeti’nin temsili mezarını kazan terör örgütünün siyaset elbisesi giydirilmiş propaganda timlerini, siyasi parti olarak bize benimsetmeye çalışanlara ‘’şerefsiz’’ diye hitap etmesi elbette ki haklıdır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İspanya’da Bask bölgesinin ayrılması için mücadele eden ayrılıkçı Eta terör örgütünün siyasi partisi olan Harry Batta Suna partisini 1999 yılında ‘Eta terörünü kınamadığı’ gerekçesiyle kapatmıştır. Şimdi bu memlekette çağdaşlık satanlara sesleniyorum; bırakın kınamayı 6-8 Ekim olaylarında ayaklanma çağrısında bulunarak 40 vatandaşımızın ölümüne neden olmuş ‘bir şahsı, kırk vatandaşımızın katilini’ ‘saz çalan çocuk’ diye bu memlekette pazarlayanlar şerefsiz değil de nedir? Yeri gelmişken bu katile ‘çözüm süreci zara görmesin’ diye dokunmayıp hukuku askıya alıp, bir sene sonra oy kaybedince fezleke hazırlatanlara; yine ‘çözüm süreci zarar görmesin’ diye 30 Mart 2014’de Kağızman Belediye Başkanlığını MHP’nin kazanmasını bir türlü içine sindiremeyen terör örgütü ve onun siyasi uzantılarının Kağızman’ın demografik yapısını değiştirmeye yönelik, Kağızmanlılar üzerindeki baskı ve tehditlerine göz yuman yetkililere ne demek gerektiğini de kamuoyunun takdirine bırakıyorum. Kurtuluş savaşı ile ateşin için  çıkarışmış bu ülkeyi, parçalamak için  ortaya ve çıkacak her hareketi kimlik hikayeleri üreterek destekleyen, küçük Türkiye idealinin tetikçileri şerefsiz değil de nedir?”

Özcan daha sonra şunları söyledi:

“Değerli basın mensupları; biz ülkücüler ve MHP, bu vatanın bütünlüğünü ve varlığını teröristlerle müzakere masası yapan ‘açılım’ siyasetinin; Türk varlığını bu topraklarda sonlandırmak için elinden gelen melaneti ortaya koymaktan çekinmeyen her türlü terör gurubunun, tür milletine düşman olan herkesin bize saldırmasından onur duyarız. Onlar bilir ki son ülkücü toprağa düşmeden ne Türkiye’de nede serhat Kars, Iğdır ve Ardahan’da Türk bayrağı yere düşmeyecektir. Onlar bilir ki, ülkücü hareket sarsılmaz bir vatan siperidir ve o siperi dün aşamadılar bugünde aşamayacaklar.

Değerli basın mensupları; bölücü terörü mazur ve masum göstermek için ağır bir kara propaganda yürütülmemektedir. Biz MHP olarak olaya çağdaş dünya nasıl bakıyorsa öyle bakıyoruz. İnsan öldürmeyi cana kıymayı amacına ulaşmak için meşru bir araç, bir hak olarak gören terörün ve teröristin hiç bir haklı gerekçesi olamaz. Vatan evlatlarının katilleri ile kim ne gerekçe ile uzlaşırsa uzlaşsın MHP asla ve asla bölücü ihanete teslim olmayacaktır. Ve onlar bilmelidirler ki; Dogu ve Güney Doğu üzerinden çıkar sağlayan yapancı uşakları, emperyalizme keşif kolu sağlayan fesat yuvaları Kürt kökenli kardeşlerimizin vahdet kararıyla hüsrana uğrayacaklardır. Kürt kökenli kardeşlerim istismara aldanmayacak, isyana davet eden alçak telkinlere kapılmayacaktır. Çünkü biz cenazelerimizde, düğünlerimizde, sevincimizde ve kederimizde; inancı, ideolojisi, etnik yapısı ne olursa olsun insanımızla omuz omuzayız. Beraber ağlar beraber güleriz, türkülerimizi beraber söyleriz. Sonsuza kadar da beraber söyleyeceğiz. Çünkü biz biriz ve hep birlikte Türkiye’yiz.”