Gazetekars

Osman Bedel 'Memoş Dayı'yı Yazdı

Karslı hemşehrimiz Osman BEDEL, 1970’li yılların Kars’ını kaleme aldı.

01 Ekim 2017 Pazar 21:53

Osman Bedel 'Memoş Dayı'yı Yazdı

Kars’ın renkli simalarından “Memoş Dayı”yı ve hüzünlü hikâyesini anlatan Osman BEDEL bakın neler yazdı :

MEMOŞ DAYI !...

Kars'a has yanakları çimdikleyen ayaz, hafiften esen rüzgârla beraber akşam diz boyu yağan karı sağa sola savuruyordu...

Şehir Sineması’nın önünde 30 kadar kişi, sabah saat 10 matinesine girmek için dışarıda kapıların açılmasını bekliyorduk.

Aniden içeriden geriye itişmeler başladı, birileri bir şeyler bağırıyordu. Soğuktan korunmak için giydiğim kulaklı şapkam, söylenenleri duymamı engelliyordu ; ama yanımda sadece boğazlı kazak giyen biri "Demir Köprü" diye bağırdığını duydum...

45 dakikadan beridir ayazda ayaklarının birini kaldırıp birini indirerek "Malkoçoğlu" filmini izlemek için bekleyenler şimdide "Demir Köprü" ye doğru koşmaya başladılar...

Üç gün kuru soğuk vardı yerlerde, var olan karlar da buz tutmuştu, ayaz yürürken nefesleri daraltıyordu...

Herkes "bir kar yağsa havalar kırılır" diyorlardı...

Cuma akşamı başlayan sabırsızlıkla beklenen kar, pazar sabahı nihayet dış kapıların yarı bellerini geçmeden de durmamıştı...

Karslılar, ellerinde kürek, sabahleyin evden nasıl çıkacaklarını düşünür olmuşlardı...

Atlı kızaklar içinde yaktıkları sobalarda, üstünü yayla arabası gibi kapattıkları ''Huğ''larda, okullara talebe taşıyorlardı. Kızakların bacası, daima tüterdi...

Atların yeleleri, sırım sırım buzlarla kaplı ; ama astıkları ziller yürüdükçe, koştukça çıngıltılı sesler çıkarıyordu. Atların bıyıkları ile sürücününkiler aynı biçimde sallantılı küpe gibi, şangur şungurdu... Kaşlar, Noel Baba’nın ki gibi beyaz sürme çekilmişçesine kapkalındı...

Okullar sabahtan akşama kadardı. Sobalar, kömürlüydü, karlı ve soğuk günlerde sınıflar öğleye doğru ancak tamamlanabiliyordu...

Bazı öğrencilerin okul önlüklerinden başka giysileri de yoktu. Ayaklarında plastik pilâçlar vardı, üstelik giydikleri çoraplarının burunları veya tabanları yırtıktı...

Kars'ı beyaz zorba teslim aldığında, her taraf don olduğu için, su boruları patlardı. Meydan çeşmelerinin musluğu devamlı aktığından borular patlamazdı...

Memoş Dayı, uzun bir sopa ucuna zincirlerle tutturduğu yağ tenekeleriyle yaptığı kovalarla evlere su taşırdı...

Kantarı sırtına vurdu mu, suyu dökmeden, teraziliyerek ayağına giydiği halı gibi kalın yün çoraplarıyla cizlavet lastikleri diz boyu kara girip çıkarak sanki sırtında hiç bir şey yokmuş gibi düz ve hızlı yürürdü…

Memoş Dayı, uzun boylu iri kemikli biriydi, simsiyah düz saçları Ülkücüler gibi aşağı sarkmış pala bıyıkları vardı. Papak takmazdı yürüdüğünde başında yangın varmış gibi buhar çıkardı...

Yırtık pırtık mintanının üstüne uzun asker paltosu giyerdi, omuzlarında ve sırtında aynı renkten olmayan yamalar vardı. Beline bağladığı kendire devamlı uzun saplı balta asardı...

Kendinden küçük bile olsa bayanlara "Abla" erkeklere de "Yeğenim" veya "Gurban" diye hitap ederdi. Buz gibi havalarda bile yüzünden tebessüm eksik olmazdı...

Demir Köprü’ye geldiğimizde köprünün üstü ve her iki yanında meraklı insanlarla dolmuştu...

Buz tutmuş Kars Çayı’nın üstünde hemen köprünün altı bekçiler, polisler ve itfaiyeciler uçları demir kancalı uzun değneklerle kırdıkları yuvarlak buz deliklerden bir şeyler arıyorlardı...

Köprünün üstünde yanımda duran iki kişiden biri "yazık Memoş Dayı" diye mırıldandı adamın gerçekten üzüldüğü yüzünden belli ediyordu...

Memoş Dayı, Millet Bahçesi’nden karşıya geçerken çatlayan buzlarla göçüp gitmiş...

Bata çıka buzların altından akıntıya kapılıp gitmiş... Yanı başındaki kızağın ağırlığına dayanamamış buz. Cesedi, gelecek bahara ancak ortaya çıkar dediler...

Kim bilir nerelerden çıkar...

Rahmetli Memoş Dayı o kadar ağırlığı, omuzundaki sopanın ucunda bulunan tenekelerdeki suyu sallana sallan taşırken ne tenekelerden suyu nede yüzünden tebessümü dökerdi...

Memoş Dayı, su taşımakla kazandığı parayla yedi nüfusa bakıyormuş, şimdi aileyi geçindirme mesuliyeti en büyük oğlu Kulağı Kesik Marif yüklenmiş...

Marif sanki babası ; “hık demiş burnundan düşmüş” iri yarı büyük kemikli ve daha da kuvvetli. Sırtında askeriye parkesi, ayağında asker potini, omuzunda kantar, baltayı ve bir su kovasını da elinde taşıyordu...

Kars'ta kış acımasızdı...

Kara kış, bütün haşmetiyle, acımasızlığı ile hüküm sürerken, pancar yüzlü ilkokul talebeleri kara önlükleri ve kara lastik çizmeleri ile kara bata çıka okula gidiyorlardı...

Gelecek hafta bu sinemalarda Malkoçoğlu Cemoka’ya karşı...

Osman Bedel İletişim :

https://www.facebook.com/profile.php?id=100011092958969

Facebook'la Yorumla
İlk yorum yazan siz olun
Adınız Yorumunuz
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

BENZER HABERLER