Sosyal hizmetlerin rolü
Dolunay Derneği Başkan Yardımcısı ve Engelliler Birim Başkanı Faruk Ocak, “Engellilerde sosyal hizmetlerin önemine vurgu yaptı.
30 Ağustos 2010 / 07:11
Dolunay Derneği Başkan Yardımcısı ve Engelliler Birim Başkanı Faruk Ocak, “Engellilerde sosyal hizmetlerin rolünün önemine değinerek, “Sosyal hizmet uzmanlarının bu alanda en etkin şekilde bulunmaları zorunluluğu tartışılmayacak bir gerekliliktir.” dedi.
Ocak, “Ülkemizde engellilere yönelik verilmekte olan hizmetlerin disiplinler arası bilim ve sanat olarak kabul edilen sosyal hizmet mesleği ve bu mesleğin profesyonelleri olarak sosyal hizmet uzmanlarının bu alanda en etkin şekilde bulunmaları zorunluluğu tartışılmayacak bir gerekliliktir. Bu gerekliliğin temelinde yatan en önemli mesleki işlev sosyal hizmet uzmanlarının engelli ailesi ve çevre koşullarını bir bütün olarak sistem yaklaşımı çerçevesinde ele almasıdır.” diye konuştu.
Ocak daha sonra şunları söyledi:
“Buna rağmen engellilik alanında sosyal hizmet uzmanlarının olmazsa olmazlığı bilimsel bakışta yer alması karşısında üzülerek ifade etmeliyiz ki var olan hizmet alanlarında mesleki role hem yüklenen işlevler açısından hem de nicelik açısından yetersizdir. Bu eksiklik beraberinde halen hizmet almakta olan engelli bireylerin aile ve yakınlarının yeterince doyurucu olmayan, beklentilerin karşılanmasından uzak rutin ve tekdüze/heyecanı kaybolmuş umutların doğmasına neden olabilmektedir. Sözü edilen farklılığı yaratan bakışın özünde insan sevgisi, yardım ve dayanışma duygusu ile birlikte yaratıcı, koruyucu, önleyici, geliştirici ve rehabilite edici bir meslek olan engellinin psikososyal işlevselliğini ön planda tutan ve somut destek çalışmaları ile bireyin yanında yer alan sosyal hizmet uzmanlarının mesleki felsefesi yatmaktadır, Bu felsefeden doğan anlayışın diğer mesleklerde ön planda yer almadığını söylemek abartılı olmaz. Mesleğin farkını ve gerekliliğini oluşturan tarihsel süreç ve uygulamalar bu değerlendirmeyi yapmamıza neden olmaktadır. Öyle ya bu farklı bakışın ve uygulama özgünlüğünün bir an için bulunmadığını var sayarsak geriye yukarıda ilk paragrafta sözü edilen heyecandan uzak uygulamalar kalmaktadır. Şimdi yaşanmakta olan da zaten budur. Hizmetler gelişimci boyutta heyecanını kaybetmiştir. Bir taraftan devletin maddi açıdan önemli bir desteğini alan rehabilitasyon merkezlerinin varlığı ortadayken diğer taraftan buna karşın özel rehabilitasyon merkezlerinde uygulama ekiplerindeki eksikliklerin oluşu tezatlıklar oluşturmakta. Eksiklik derken mevzuat açısından eksiklikten ziyade mevzuatta yer verilmeyen etkinlikleri yürütecek uzman personelin bulunmayışını kastediyorum.”
Risklere de çelişkilere de değinen Ocak şöyle konuştu:
“Daha açık olarak eğitim ve rehabilitasyon programlarında bütüncül yaklaşımın tüm boyutları ile işletilemediğinden ve öncelikle engelli ailesi ve çevresine sunulan veya sunulmasında yarar bulunan hizmetlerin devlet tarafından desteklenmediğini, yani kuruluşun bu tür hizmetleri ücretsiz sunmasının beklendiği bir yapıda kurumlardan bu tür hizmetleri beklemek boşunadır. Sözü edilen bu tür hizmetlerin kuruluşun inisiyatifine ve insafına bırakıldığını, bu inisiyatifin daha az gider oluşturacak ve baştan savma bir yaklaşımla getirilebileceği riskleri vurgulamak istiyorum. Bu riskin yaşanması bu anlattığımız maddi boyutla da doğrudan ilgilidir. Sonuç olarak eğer engelli bireylere, onların ailelerine ve yakın çevresine sözü edilen sosyal hizmet desteği verilecekse bu hizmetlerin devlet tarafından finanse edilmesi ve bu hizmeti verecek sosyal hizmet uzmanlarının zorunlu olarak özel rehabilitasyon merkezlerinde bulundurulması sağlanmalıdır. Bu sağlanmadığı takdirde kanıksanmış, umut yaratmayan tek düze hizmetler, hizmet alan kesimi tatmin etmeyecektir. Bir müddet sonra umutla oluşturulmuş beklentilerin heyecanını kaybederek yerini çaresizlik duygularının aldığı bir süreç yaşanacaktır.”
Engelli alanındaki etkinlikten de söz eden Ocak, “Tıpkı diyaliz merkezlerinde yaşanan hasta-diyaliz makinesi ve doktor üçgenin sıradanlaşmış tek boyutlu tedavi yaklaşımlarının sonucunda hastaların yaşadığı yalnızlık ve ilgisizlik duygularının kanıksanmış olması gibi bir durum olup, özel engelli rehabilitasyon merkezleri içinde söz konusudur. Ne yazık ki, nasıl diyaliz merkezlerinde hastalara yönelik psikososyal hizmetler ile sosyal hizmet uygulamaları başlangıçta hastaların moral kazanmasına ve ailecek desteklenmesini sağladı ve sonrasında üzülerek ifade etmeliyim ki bu uygulamalara son verildiğinde tarihteki yerini aldıysa, Rehabilitasyon merkezlerinde de benzer durumların yaşanmış olması söz konusudur. Bunun tek çaresi de yukarı da sözü edilen anlayışın, yaklaşımın sosyal hizmet mesleğinin ve sosyal hizmet uzmanlarının engelli alanındaki etkinliğinin sağlanması için her türlü mevzuat çalışmasının yeniden ele alınmasının sağlanmasıdır. Diğer taraftan bu tür hizmetler olmasa da olur demek veya bu hizmetler diğer mesleklerin inisiyatifinde verilebilir, uzmanına ayrıca ihtiyaç yoktur görüşünü savunmak belirtilen riskin yoğun olarak yaşanmasının çok da önemli olmadığının düşünüldüğünü gösterir ki, böyle bir olumsuz anlayışın, devlet tarafından desteklenerek bu kadar para dökülen bir alanda, harcamaların verimsizleşmesine yol açabileceği anlamını ortaya çıkacaktır kanaati taşımaktayım.” ifadelerini kullandı.
Ocak son olarak 3 Aralık Dünya Özürlüler Günü ve Haftası münasebetiyle yapılmakta olan etkinliklere değinerek, “Sırf eğitim anlamının dışında artık sözünü ettiğim boyutta sorun çözücü boyutta, aile desteği boyutunda ve sistem yaklaşımı boyutunda, psikososyal rehabilitasyon olarak algılanmasını sağlayacak sosyal hizmet yaklaşımlarının ve yöntemlerinin uygulandığı bir yapıya kavuşturulması yolunda etkinlikler daha fazla düzenlenmelidir diye bir öneride bulunuyorum. Engelli ailelerine dönük sosyal hizmet uygulamalarına, en az engelli bireyin bireysel ve grup eğitimi kadar önem verilmesi ve devlet tarafından finanse edilerek bu sorunun çözülmesi gerektiğine inanıyorum.”