Vesayet rejime hayır
Büro Emekçileri Sendikası (BES) Kars İl Temsilcisi İnan Ercan, 2011 – 2012 yeni Yargı Yılının açılması nedeniyle bir basın açıklaması yaparak ilimizde yayın yapan basın kuruluşlarına gönderdi.
07 Eylül 2011 Çarşamba 08:29
Ercan, BES Kars İl Yöentimi adına yaptığı basın açıklamasında, “2011-2012 Yargı Yılı Açılışı bugün yapılacak olan çeşitli etkinliklerle kutlanacak ve Yeni Yargı Yılının “Hayırlara Vesaile Olması” iktidar sahiplerince dile getirilecektir. Bugün yapılacak olan törenlerde Adalet Bakanı, Başbakan, TBMM Başkanı ya da Cumhurbaşkanı tarafından yapılacak olan hiçbir açıklama Yargının Sorunlarını çözmeyecek, Yargı Emekçilerinin yaşamakta olduğu Sıkıntıları da ortadan kaldırmayacaktır. Bürokratik oligarşiye ve vesayet rejime hayır..!” Dedi.
Ercan, açıklamasında şu ifadeleri kullandı : “AKP iktidarının başlangıç yıllarında Sayın Başbakan tarafından sıklıkla dile getirilen “Bürokratik Oligarşi”, bugün hiçbir surette gündeme getirilmeyecek ve Mutlu ve Müreffeh Türkiye’nin önündeki en büyük engel olarak tüm AKP taraftarlarınca ifade edilen “Vesayet Rejimi”nden ise asla bahsedilmeyecektir.
Çünkü, gelinen aşamada “Bürokratik Oligarşi AKP tarafından Yeniden Yapılandırılmış”, geçmişte Askeri Vesayet Tartışmalarının hedefinde olan kesimler bir biçimde tasfiye edilmiş veya AKP iktidarına uyum sağlamış, sonuçta eskiden ifade edilen haliyle “Askeri Vesayetin yerini AKP Vesayeti Almıştır”.
12 Eylül 2010 tarihinde yapılan Anayasa Referandumu öncesinde elinde bulunan tüm güçler ve kendisine tabi olan tüm kesimlerce Ülkemiz Kamuoyunu yanıltma konusunda büyük bir çaba sarfeden AKP, bu çalışmaların karşılığını almış ve kendisine destek olan kesimlerin olağanüstü çabalarıyla Referandumdan Başarı ile çıkmıştır.
Anayasa Referandumu öncesinde “Yargı Bağımsızlığını Tartışma Konusu Yapanların”, Referandum sonrasında, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK), Danıştay, Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi Kanunlarında yapılan değişiklikler konusunda sessiz kalması, HSYK, Danıştay ve Yargıtay’da yapılan Seçimler konusunda bir fikir bile beyan etmemesi, Hakim ve Savcıların Siyasi İktidarın elinde adeta bir oyuncak haline getirilmesi girişimleri karşısında hiç sesini çıkartmaması oldukça manidardır.
Kamuoyunca da bilindiği üzere, çeşitli isimler altında Özel Yetkili Cumhuriyet Savcıları tarafından açılan Davalar toplumda bölünmelere, saflaşmalara yol açmakta, kimi kesimleri korku ve dehşete sürüklerken, kimi kesimlerin kendisini güçlü ve mutlu hissetmesine yol açmakta, Yayımlanmamış Kitapların Yazarları Yargılanmakta, şu, ya da bu gerekçeyle Gazeteciler, Bilim Adamları, Muhalif, ya da Kürt Siyasetçiler Tutuklanmakta, Seçilmiş Milletvekilleri Cezaevlerinden çıkartılmamakta, F Tipi Cezaevleriyle ilgili olarak 2007 yılında çıkartılmış bulunan 45/1 sayılı Genelge tam olarak uygulanmamakta, Genel Seçimlerden önce olduğu gibi, bugün de, Kanunen Suç Olmasına rağmen, hergün Kamuoyunca tanınan isimlerin Ses ya da Görüntü Kayıtları Yayımlanmakta, herhangi bir gerekçe gösterilmeksizin, şu ya da bu Davanın Sanığı olarak insanların tutuklanması, Otosansür Uygulamaları vb. ile açıkça bir Korku İmparatorluğunun yaratılması amaçlanmaktadır.
Anayasa Referandumunun ardından, Genel Seçimlerden de, büyük bir başarı ile çıkmayı başaran AKP iktidarı, Kamuoyunca yakından takip edilen kimi Davaların seyri içerisinde, iktidarı rahatsız edecek tutumlar takınan Hakim ve Savcıların, (Deniz Feneri Davasında olduğu gibi) ya Görevlerinin, ya da Görev Yerlerinin Değiştirilmesi işlemlerini, Yargı Bağımsızlığı İlkesinin Yok Sayılması Pahasına Gerçekleştirmiştir.
Son zamanlarda, Gözaltı işleminin ve Tutuklu Yargılama işlemlerinin, bizzatihi kendisinin açıkça bir “Ceza” niteliği kazandığı Kamuoyunca gözlemlenmektedir.
Uzun bir süredir; İnsanlar şu ya da bu nedenle “Gözaltına Alınmakta”, Dosyalarına konulan “Gizlilik Kararları” ve “24 Saatlik Avukat Görüş Yasağı” nedeniyle “Savunma Haklarını” bile doğru dürüst kullanamamakta, çıkarıldıkları Mahkemelerde, Cumhuriyet Savcılarınca öne sürülen “Tutuklanma Talepleri” yeterince incelenmeden “Tutuklanma Kararları Verilebilmekte”dir.
Tutuklu olarak Yargılanan Yurttaşlarımızın sorunları ise başlı başına bir Tartışma Konusudur. Uzun Yargılama Süreleri, Duruşma Tarihlerinin çok ileri tarihlere ertelenmesi, Duruşma günü “Araç Bulunamadı” Gerekçesiyle Mahkeme önüne çıkartılmayan “Sanıkların Tutukluk Hallerinin Devamına Karar Verilmesi” gibi haksız ve hukuka aykırı uygulamalar, bu tür uygulamalarla karşı karşıya kalanlar ve onların yakınları açısından eleştirilmekte, aynı zamanda Kamuoyu Vicdanında Derin Yaralar açmaktadır.
Yargının Sorunlarını Çözmek gerekçesinin ardında sığınılarak çıkartılan Kanun Hükmünde Kararnamenin amacı ise; Yargının Sorunlarını Çözmekten çok, AKP iktidarının Yargı Erki İçerisinde, daha sağlam ve daha kalıcı bir biçimde, kendi iktidarından sonraki tarihlerde bile iktidarda kalmasını sağlamaya yönelik birtakım düzenlemeleri gerçekleştirebilmektir.
Ülkemizde uygulanan ekonomik ve sosyal politikalar ile yaşanan krizlerin getirdiği yoksulluk ve işsizlik, suç oranlarını artırıp, toplumsal ilişkilerde çözülme yaratırken, bunun sonucu olarak mahkemelerin iş yükü artmakta ve mahkemeler adeta enkaz altında kalmaktadır.
Yargı Yılının Açılışı nedeniyle, Yargıya ilişkin birçok şey tartışılırken; açlık sınırının altında ücret alan, yıllardır birikmiş olan işyükünün altından ezilen, birden fazla kişinin yapması gereken işleri, birçok yerde tek başına yapmak zorunda bırakılan, tozlu, rutubetli, sağlıksız koşullarda çalışan, angaryaya zorlanan, Adalet
Komisyonları tarafından “Görülen Lüzum Üzerine” keyfi bir biçimde görev yerleri değiştirilen, işyoğunluğundan kaynaklanan en küçük bir hata nedeniyle bile haklarında soruşturma açılan, tüm bu olumsuzluklara rağmen Adalet Hizmetini yerine getirmeye çalışırken en çok Adaletsizlikle karşılaşan Yargı Emekçileri yok sayılmaktadır.
Yıllardır, Adalet Bakanlığı Bütçesiyle “Cezaevleri” ve “Adalet Sarayları” inşa etmekten geri durmayan Adalet Bakanlığı, iş, Yargı Emekçilerinin İnsanca Yaşayabileceği bir Ücret ve Çalışma Koşullarına geldiğinde, Bütçede Kaynak Olmamasından yakınmaktadır.
Adalet Bakanlığı Yetkililerince yıllardır verilen sözler tutulmamakta, atılan imzalara sahip çıkılmakta, Yardımcı Hizmetler Sınıfı mensubu personelin Genel İdare Hizmetleri Sınıfına Geçiş Sınavları açılmamakta, Mübaşirler, Yardımcı Hizmetler Sınıfından, Genel İdare Hizmetleri Sınıfına taşınmamakta, Adalet Hizmetleri Tazminatı ayrımcı uygulamalardan arındırılıp, tüm Yargı Emekçilerini kapsayacak biçimde genişletilerek artırılmamakta, Yol Gideri ve Harcırah Uygulaması tüm Yargı Emekçilerinin kapsayacak biçimde yeniden düzenlenmemekte, Fazla Mesai Ücretleri 3 kattan 5 kata çıkartılarak ödenmemekte, bu ve benzer sorunlar nedeniyle Yargı Emekçileri karşı karşıya getirilmekte, Ek Ödeme, Denge Tazminatı vb. adlar altında ödenen ücretlerin Emekli Aylıklarına yansıtılması konusunda ise en küçük bir çaba bile sarfedilmemektedir.
Yargı Emekçilerinin Örgütlü Gücü Büro Emekçileri Sendikası olarak; Karanlığı Aydınlığa Çevirmenin Yolunun, Örgütlenmekten, Birleşmekten, Mücadele Etmekten ve Direnmekten Geçtiğininin altını çiziyor, İnsanca Yaşam İnsanca Düzen Mücadelemizin Kesintisiz bir biçimde süreceğinin bilinmesini istiyoruz.”