Gazetekars

YERİN BENİM BAŞIMIN ÜSTÜDÜR

Av. Onur YAĞIŞAN kaleme aldı...

20 Kasım 2024 Çarşamba 08:21

YERİN BENİM BAŞIMIN ÜSTÜDÜR

Türkçe de hanım denen bir kelime vardır. Her ne kadar günümüzde bu kelimenin gerçek anlamından uzaklaşmış olsak da bunu bir incelememiz gerekir. Eskiden erkekler eşlerine hanım derlerdi. Bu kelimenin kökü Han’ dan gelir. Yani sen benim Padişahımsın Senin yerin benim başımın üstüdür anlamına gelir .

Yine Orta Asya Türk Devletlerinde kadın da devlet yönetiminde etkili olurdu. Hakan sefere çıktığında tahta kadın çıkardı. Kılıç kuşanır at binerdi. Sosyal hayatın her alanında en az bir erkek kadar eşit bir şekilde temsil edilirdi. Ayrıca Peygamber efendimizin ‘’Cennet  Anaların ayakları altındadır.’’ Hadis-i şerifi de kadının bizde ki değerini gösterir. Yine ulu önder Mustafa Kemal Atatürk Türk kadınına Avrupa’da ki kadınlardan önce seçme ve seçilme hakkı vermiştir. Fakat tarihi süreç içerisinde kadın yavaş yavaş geri planda kalmaya başladı. Bunda başta eğitimin ve birçok sosyo kültürel değişimlerin etkisi vardır.

Tarım toplumundan sanayi toplumuna geçişimizin kısmen daha yavaş olması kadının toplumsal rollerinin yerine oturma sürecini yavaşlatmıştır. Maalesef hukuki anlamda yapılan düzenlemeler gerçek hayatta tam olarak karşılık bulmamıştır. Kadına karşı şiddetin önü alınamamıştır.  Medya ve popüler kültürün toplumsal değerleri aşındırması, ekonomik zorlukların toplumda ki stres yükünü artırması, kadının tam bir ekonomik özgürlüğüne kavuşamamış olmaması, şiddet olaylarının sık sık gündeme gelerek sanki toplumun normali imiş gibi kamuoyunun bilinç altında sıradanlaşması kadına karşı şiddet eylemlerini hızlandırmıştır. Yeni nesillerde herkesin çocuğunu birer prens ve prenses gibi yetiştirip önce evde, sonra okulda ve toplumda gerçek bir sorumlulukla ödüllendirmemesi; maalesef acı bir gerçek de olsa kadın ve erkeğiyle bencilleşmiş nesillerin yetişmesi kadın erkek ilişkilerinde empatiyi, fedakarlığı, aidiyeti, saygıyı ve sevgiyi zedelemiştir.

Böylece iletişim kanalları yerini istenmedik şiddet olaylarına bırakmıştır. Kadınların korunması için çıkarılan yasalar iletişimsizliğin , tahammülsüzlüğün ,bencilliği önünü alamamıştır. Bu yüzden de tüm yasal düzenlemelere rağmen şiddet olayları artarak devam etmektedir. Bu işin iki ayağı vardır. Biri ekonomi diğeri eğitimdir. Toplumda ki ekonomi düzelip, insanları stresleri azaldıkça, eğitim yoluyla da cinsiyet eşitliğine dayalı, toplumsal değerlerle barışık sevgi ve empatiyle yoğrulmuş nesiller yetiştiğinde şiddet olayları da otomatik olarak azalacaktır. Kadının erkeği, erkeğin de kadını cinsiyetine göre değil, kişiliğine vizyonuna göre algıladığı yani ‘’birey’’olma bağlamında değerlendirdiği seviyeye ulaştığımızda şiddet olaylarının yerine sanatı sporu, üretimi ve çağdaş dünyanın yeni gelişmelerini konuşmuş olacağız.

Sosyal medya, şiddet içerikli dizler, filmler kötü örneklerin çok fazla gündeme gelip sıradanlaşması toplumda hukuka olan inancın sarsılması, kitap okuma anlamında ki yetersizlikler iyi öreklerin medya da yeterince  yer almaması, şiddet olaylarını artırmaktadır. Mümkün oldukça okuma oranını artırmalı, televizyonlarında aile yapısını koruyan sevginin ve anlayışın ön planda tutulduğu içeriklerin üretilmesi karma eğitimin yaygınlaştırılması kadının ekonomik özgürlüğünün sağlanması, demokrasiyi aileden başlatmak fakat bunu bilgiyle taçlandırmak, eşitlikçi ve adil nesiller yaratmak zorundayız. Bu uzun soluklu bir süreçtir. Bunları yapmadıkça alınan hukuki tedbirler ölmek de olan hastaya suni teneffüs yapmaktan öteye geçmez. Bizler problemin sonuçlarını konuşuyoruz. Ve caydırıcı cezalar verdiğimiz zannederek sebepleri görmezden geliyoruz. Maalesef kendimizi kandırıyoruz. Sonuç olarak bir ananın yetiştirdiği kız ölerek mezara yine bir ananın yetiştirdiği erkek öldürerek hapse gidiyor. İkisinin de hayatı bitiyor. Sonra bu  haberlerin üstüne sosyal medyada paylaşım zincirleri yapıyoruz. Bir kaç gün konuşuyoruz, tepki gösteriyoruz. Ama hasta ölüyor suni teneffüs işe yaramıyor. Biz bu değiliz bu olmamalyız. samimiyetle  sebepleri konuşmalı, kadınıyla erkeğiyle hatalarımızla yüzleşmeliyiz. Bu coğrafya sevginin ve barışın kaynağıdır. Anadolu kadını savaşlarda yokluklarda, erkeğinin arkasında dağ gibi durmuş asilliğini göstermiştir. Onu el üstünde tutmak korumak ona değer vermek erkeklerin görevidir. Kadınlar da eşlerini bir eş gibi sevmenin de yanında bir ananın oğluna olan şefkatiyle bakmalıdır. Çünkü her erkek ruhunda bir çocuk taşır. Ana- dolu  kadını her şeyden önce anadır ve analarının yeri de insanların başlarının üstüdür. 

Av. Onur YAĞIŞAN

Facebook'la Yorumla
İlk yorum yazan siz olun
Adınız Yorumunuz
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

BENZER HABERLER