Yerli'den güzel bir fikir
Bora Gazetesi Sahibi Muharrem Yerli, “Kars Strateji Merkezi 2010” projesini hayata geçiriyor. Gazeteci Yerli’nin başlattığı bu projeyle 100 aydın bir araya gelecek ve kentin kaderini belirleyecek.
12 Aralık 2010 / 13:08
İŞTE MUHARREM YERLİ’NİN KALEMİNDEN PROJEYLE İLGİLİ DETAYLAR:
TASLAK VE ÖNERİ/MEVCUT DURUM
Ülkenin bir parçası olarak Kars, Başkent’te ve Meclis’te uygulanan politikalardan diğer illerimiz gibi olumlu ya da olumsuz etkilenmekte..
Ancak komşumuz Erzurum gibi bazı illerin yerel önderleri ve idarecileri yaşanan genel olumsuz durumu yaşadıkları şehre minimum seviyeye çekerek ve yaşadıkları ili hem “yaşanabilir” bir durumu getirmekte hem de geleceğe hazırlanmaktadırlar.
BİZ DE DURUM NE?
Tek cümle ile :
Biz teşhisi koyuyoruz, ancak tedavi için “Aspirin” bile önermiyoruz.
Mevcut olumsuzlukları biliyoruz.
Bürolarımızda, işyerlerimizde, lokallerde, resteurantlarda, denk getirebilirsek buluştuğumuz pikniklerde hep aynı konuları konuşuyoruz:
Milletvekillerinden, Oda Başkanlarına, Belediye Başkanlarından, İl ve Belediye Meclislerine kadar kimlerce yönettiğini, hatalarını, başarısızlıklarını, eksiklerini tek tek bulup konuşuyoruz.
Yani mevcut olanı tartışıyoruz.
Herkes birbirlerinin bildiğini birbirine anlatıyor.
Bu giderek “sızlanmaya” ve hatta karşılıklı “ağlaşmaya” dönüşüyor.
Örneğin; İbrahim Tatlıses’in ilimizde konser vermesini eleştiriyoruz ama, toplanıp Arif Sağ’ı getirmeyi, alternatif bir konseri planlamıyoruz.
Özetle;
“Peki çözüm ne, ne yapacağız?” sorusunu birbirimize sormuyoruz.
Yani, Pazar’ı Pazar’da konuşuyoruz, Pazartesi ne olacak?
Demiyoruz!..
Yani, putları kendi ellerimizle yontup yapıyor, sonra da o putların karşısında merhamet diliyor ya da “Şimdi halimiz ne olacak?” diye kendi yaptığımız putlara “aman” dileyen bakışlarla bakıyoruz.
Yani, birilerinin eline kova verip susamış halka su getirmesi için yol gösteriyoruz, ama kendimiz o kaynaktan suyu halkın evinin önünde “daim aksın” diye menbaya gitmiyoruz!
NE YAPMALI?
Tarih ve zaman bizi yargılamadan, biz hesabımızı vermeliyiz.
Enfeksiyondan, Tansiyondan, Kalp krizinden, Trafik kazasından ya da başka bir hastalıktan düşüp ölmeden..
Sadece kendimiz ve ailemiz için yaşamadığımızı
Tarih ve zamana göstermek zorundayız!..
Bu bizim “Aydın” sorumluluğumuzdur.
Buna mecburuz.
Yaşadığımız kent için, çocuklarımızın geleceği için, toplum için, geride bırakacağımız tüm akraba ve insanlık için..
Bir aydın bildiğini, birikimini, uzmanlığını, ustalığını kullanmıyorsa..
Bu Doktor’un önünde ki yaralıya müdahale etmemesi kadar insanlık suçu değil midir?
Hepimizin ölümlü olduğu bir dünyadan geçiyoruz.
Geçerken bırakacağımız iz;
Sokağımız da, yetiyorsa mahallemizde, dahası varsa, semtimizde ve dahası varsa yaşadığımız kentte belli etmeli!
Aksi halde..
Bizlerinde tabutunun altına onaltı kişi bulunur. Dörder defa değişerek eşili çukura ulaşılır ve arkamızdan dört kişide dört gün ağlayıp susar!
Ama bu bir “Aydın” ölümü değildir, olmamalı..
Aydın ayakta ölmeli!
Tarihi görevini yerine getirerek ve huzur içinde..
Bir kentte mezarı başında anılan insan hiç yok ya da, az ise..
O şehirde insanların sadece konuştuğunu, tartıştığını, deşarj olduğu, kimsenin yapmadığı, üretmediği, işinden emekli olup ölümü beklediği anlamı çıkmaz mı?
“Aydın” kimlikli kentimizin, kulüplerinde,, lokallerinde, kıraathanelerinde ayağa kaldırıp görev verilecek onlarca, yüzlerce görev adamımız var.
Ve bunlar sizleri anlayıp, mahalleye, eve girecek kadar halkında içindedirler ve zekidirler!..
ÇÖZÜM NE?!
100 Aydın Önder!
100 bin nüfuslu şehrin sadece 100 saygın, erdemli, birikimli, dürüst, kimse alnının ortasında iğne ucu kadar leke gösteremeyecek, birikimli önderleri vicdanın tamamını avucuna alıp bir araya gelecek!
Bu 100 Önder..
Uzmanlığını, ustalığını, maharetini, tecrübe ve birikimini bir yerde harmanlayıp..
İnleyen topluma ışığı ve yolu gösterecek 100 iyi adam..
Topluca verilmiş bu resime bakan halk…
“Aranızdan şunu çıkarın” demeyecek kadar o resime güvenecek!
Çünkü o resimi veren herkesin kafasında ve dilinde “Ben” değil
“Biz” olacak ve olduğunu bu halk bilecek o resimin altında kocaman “Biz” yazısı zaten kendiliğinden görünecek!
Bu karamsarlığa itilmiş, “Bizden bir şey olmaz” ya da; “Böyle gelmiş böyle gider” çaresizliğini bu halkın kafasında silecek, öğretilmiş çaresizlik, yani cam faunus ve pire öğretisi giderek bir umuda dönüşecek!
Pireler, aslında kavanozun kapağının açık olduğunu 100 toplum önderi sayesinde görecek!
Bu bir toplumun uyanışı demektir!
“Esnaf kan ağlıyor” diyen bir Esnaf Örgütü ve yönetimi o esnafa bir şey yapamaz.
Aslında ağlayan kendisidir!
Çaresizliktir bu!
ÖNDER SIZLANMAZ!
“Barutumuz bitti” diye cepheden askerini toplayıp giden bir komutanı tarih daha not düşmemiştir!
“Halk çöp atıyor” diyen bir Belediye Başkanı çaresizliğin pençesindedir!
Çöpü halk atar zaten..
Ve Belediye’de temizler!
Renkli akan suya: Su Müdürünün, “Yağmur yağdı böyle oldu” gibi bir açıklaması olamaz.
Japonya Depreminde, yerle bir olmuş şehre su ulaştırmayan Su Müdürünün intiharını düşününüz!
En samimi özeleştiridir bu!
TARİHİN VE ZAMANIN DAYATTIĞI GÖREV:
En büyük çıkışlar kör çıkmazlardan bulunur!..
Her şey yolunda gidiyor olsaydı bugün bunları konuşuyor olmayacaktık!
Toplumun uçuruma gittiği, herkesin, her kesimin, her sektörün, köylünün, esnafın, memurun ağlaştığı bir yerde ortaya çıkmak bir “Aydın” sorumluluğudur!
Haber verilmiş bir “Şehit Evi” ne ve ağıtların feryatların ortasına o Ev’in Askerini koluna takıp gelmeye- getirmeye bir çağrıdır bu!..
NEDEN 100 AYDIN ÖNDER?
Mustafa Kemal’e bakınız:
Atatürk, Erzurum’da, Sivas’ta, Amasya’da tüm şehri toplayıp kongreler yapmamıştır..
Kongreye yaptığı illerin önderlerini, liderlerini toplamıştır.
Ya da;
100 bin kişilik bir ordu düşünün:
Bir orgeneral o Ordu’nun en tepesindedir.
Kolordu..
Tümen..
Bölük..
Manga ve Tim Komutanları vardır..
100 bin kişilik bir ordu bu komuta- kademe ile sevk ve idare edildiği gibi savaşa da bu düzen ve hiyerarşi ile girer!
100 AYDIN..
Her bir Aydın kendisine çok mütevazi bir çalışma ile üç Asistan ya da üç yardımcı bulduğu zaman bu üç yüz kişi eder..
Ki...
Bu üç yüz kişi artık o şehrin dinamosu ve karar Merkezi ve mekanizmasıdır!
Güven vermiş bu kitle artık şehrin doğal önderidir.
Ve…
Halkın kapısını çaldığı biricik adrestir!
Ve.. Giderek, kurumlar, kişiler üzerinde yaptırım gücüne bürünecektir!
Bu seçkin kitlenin topluca Gar Binası önünde, Devlet Hastanesi önünde, Şeker Fabrikası önünde “Basın açıklaması” yaptığını düşünün!..
TOPLUMUN ZERRESİNE İNECEK OLANAK VAR
100 Aydın’ın içerisinde “Gazeteci” ve gazete sahibi olan arkadaşımız var.
Şehirdeki 9 Yerel Gazete’nin hiçbiri bu 100 Aydın’ın çalışmalarını görmezden gelmeyecektir.
Yerel Radyolar ve Televizyon yine ses getirecek bu çalışmaları mutlak haber yapacaklardır..
“Ulusal Basın”ın Kars temsilcileri yine ortak tanıdığımız kişilerdir.
Broşür, bildiri, ilan, afiş gibi propaganda ve tanıtım yine ilimizdeki yerel Gazetelerin “Ofset” makinelerinde istenilen miktarda yaptırılabilecektir!
9 Yerel Gazetenin ortalama abone sayısını 150 olarak kabul edersek bu 1.350 gazete demektir.
Her gazetenin ortalama günlük 10 kişi tarafından okuduğunu düşünürsek bir haber ile 13.500 kişiye ulaşılmış olduğunu göreceğiz!..
100 AYDIN AYNI KAREDE
100 Aydın’ın vesikalık resminin, adının soyadının ve mesleğinin altında yazılı olduğu tablo yaptırılıp “Bu şehri onuru ile yönetmeye talibiz” ya da benzeri bir sözle bastırıp tüm esnafımıza halkımıza dağıtıldığını düşünün!..
Yani Kent’e güvenebileceği bir resim veriyorsunuz…
PUTLARI KIRMA ZAMANI!..
Hz. Muhammed putları kırmasaydı kervanlar yola dizilmez, topluma düzen gelmezdi.
Mustafa Kemal İstanbul’da Saray’da kalsaydı Mustafa Kemal olmazdı..
Parmak sayısı kadar gösterebileceğimiz dönüşümler genelde “Kör Çıkmaz”lardan bulunmuştur.
Herkesin “Bir şey olmaz” dediği bir yerde ayağa kalkıp birinin; “Bir şey olur” deme zamanıdır.
SIZLANMA YERİNE HAMLE!..
Elbette ki mevcut irade varlığını sürdürmek isteyecektir.
Ama artık yapılan yanlışları sızlanarak, ağlaşarak değil daha güçlü bir irade ile karşılık verme ve giderek karşı tarafı zayıflatma zamanıdır!
-Pop konserine karşı..
-Halk Konseri..
-Yapılana “Teşekkür” eden bir halk yerine
-“Bu zaten benim hakkımdı” diyecek bir kitle yaratma.
-Suya adam gönderme yerine
-Suyu evin önüne indirme
-Meclis’lere kızma yerine
-Meclis’i yönetme
-Başkanlara kızma yerine
-Başkan olma..
-Eleştirme yerine
-Yapıp gösterme
-Muhalefet yerine
-İktidar!
Bu sayfanın son sözü:
Şoföre yol tarif edeceğine, direksiyona geç!..
NASIL OLACAK?
Bir Aydın’ın ve Önder’in çok mütevazi bir yaklaşımla 50 kişiyi etkilemesi, anlatılması ve ikna etmesi mümkündür.
Bu toplamda 5 bin kişi demektir!
Hazineden yardım alan bir partinin hatta İktidar Partisi’nin bile 100 bin nüfuslu bir şehirde 5 bin kadro ile seçime girdiğine ve çalıştığına kimse tanıklık etmemiştir.
Bu muazzam bir güç demektir.
Ve “Her metrekarede bir adamımız var” anlamı da taşımaktadır.
Bu güçle..
İstenilen herhangi bir parti ile koşulsuz pazarlık ya da anlaşma demektir bu.
Önerilen her adaya Parti Merkezi “Evet” demek ve o güçle seçime gitmek zorunda kalacaktır.
Ya da bunu çok isteyecektir!
Burada Yerel ve Ulusal Basının yanımızda olduğunu ve bu gücüde anımsamamızda yeniden fayda var!..
100 AYDIN NE YAPACAK?
Bir..
İçinden Halk ve görev adamı 3 Milletvekili Adayı açıklayacak
İki..
Bir Belediye Başkanı Adayı çıkaracak
Üç..
İçinden 25 İl Genel Meclisi Adayı çıkaracak
Dört..
İçinden 20 Belediye Meclis Adayı çıkaracak
Beş..
Borsa Başkan Adayı
Ticaret Odası ve Meclis’i
Esnaf Sanatkarlar Odası
Ve bunların alt birimleri olan..
Kahveciler, Marangozlar, Lokantacılar, Kuyumcular, Berberler gibi Meslek Oda Başkanları yine bu 100 Aydın’ın ve çalışması sonucu seçilmiş kişiler olacaktır!..
ADAY BELİRLEME
Her saha da, aday belirleme 100 Aydın’ın “Ben” yerine “Biz” ruhu ve centilmenliği taşıdığından ve taşıyacağından kişi kendisini önerebileceği gibi
Başkasını da önerebilecek..
Bir..
Önerilen kişinin kazanma şansının yüksekliği ve toplumun kanıksadığı..
Yani elde edebileceği “Toplumsal Onay”
İki..
Neden aday olduğu
A)Projeleri rapor halinde
B)Projelerin uygulanabilirliği
C)Mevcut Aydın ve çevresini dışında kişisel kimlerden destek alacağı
D)Mevcut yapıya uyumu, eleştiri, özeleştiri, denetleme, ekip çalışmasına uysallığı
ÖZETLE:
Bir futbol takımı nasıl sahaya diziliyorsa..
Biri “Ben iyi kalecilik yaparım”
Diğeri “Ben savunmanın sağ kanadında iyiyim”
Bir başkası “Ben iyi golcüyüm”
Bir diğeri “Ben sol ayağımı iyi kullanamam, şu mevkii de daha başarılıyım” demesi kadar insani ve dürüst bir yaklaşım..
Ve takımın başarısı için yanlış yeri seçmeme!..
GÖREV
Az önce bir futbol takımından verdiğimiz örnekle..
Bir kent..
Tarih’i..
Sanat’ı..
Edebiyat’ı
Bizim gibi bir kent ise
Hayvancılığı..
Tarımı..
Sanayisi..
Sporu..
Turizmi..
Medyası..
Hukuku..
Mimarisi..
Sendikası..
Ulaşımı..
Folklörü..
Eğitimi
Kültürü
Özgür Kadını
Ziraatı
Engellisi
Serhat’ta yaşıyoruz..
Sınırı
Ve Eğlencesi ile vardır.
Bu yüzden..
Gerek Belediye Meclisi’ne, gerek İl Genel Meclisi’ne
Bu sayılan masalar kurulmalı ve bu masalara yine bu sayılan alanlarda yetkin, uzman ve mümkünse Profesyonel insanlar seçilerek oturmalıdır.
Bu 100 Aydın’ın öncelikle ve en titiz hedefi bu olmalıdır
ÖRNEĞİN;
Engelliler Masası’nda ilimizde çok ta faal olan Faruk Ocak gibi biri seçilip oturur ise, Bir engellinin hangi yolda nasıl yürür, hangi binaya nasıl gireceğini ondan başkası nasıl bilebilir ki?
Belediye’ye o çalışmayı ancak öyle biri yaptırabilir!
Örneğin;
Tarih ve Hukuk Masası verilmiş “Gazi” unvanımızı pekala geri getirebilir ve bunun şehrin üzerindeki yükü nasıl hafifleteceğini düşünün.
Örneğin;
Eğitim Masası
Uzman eğitimcilerimizle neden nasıl diplerde oluşumuz araştırılır ve Milli Eğitim Müdürlüğü “Keyfi Atama” yeri olmaktan çıkar.