Gazetekars

Gülizaroğlu Abdullah

İçimizden kaç kişi Gülizaroğlu Abdullah'ı tanıyor?... Kars Kültür ve Sanat Derneği Başkanı Vedat Akçayöz, unutulan yerel kahraman Gülizaroğlu Abdullah'ı yazdı...

05 Temmuz 2010 / 07:50

Gülizaroğlu Abdullah

*Yılkı atlarına binen  bir “kürt genci”,

*Sopasıyla sürüsünü güden keçesi sırtında bir “çoban,”

*Dağlarda atlıları ile  gezen  “Yiğit bir eşkıya”

*  Vatan topraklarını Taşnak Ermenilerinden kurtarmak için canını seve seve  veren yaman bir  “yurtsever”...

 

Unuttuğumuz Yerel kahramanlar;

 

Gülizaroğlu Abdullah

 

***

 

Şimdilerde sorsak insanlarımıza bu kahraman kimdir?.. diye.

 Eminim çok az kişi cevap verecektir, “biliyorum” diye…

Değerli okurlar;

2007 yılının sıcak bir haziran sabahıydı;

 Unuttuğumuz Yerel Kahramanların”  izini sürmek için” arkadaşım Yıldırım Öztürkkan ile beraber  Susuz’un Porsuk (Pokrofka) köyüne doğru yola çıktık.

Sabah güneşinin toprak anaya can veren o sıcacık ışıkları Susuz ovasını aydınlatırken, rüzgar ananın  dalgalandırdığı  yeşil denizinin  içinde ilerliyorduk.

***

…30 Haziran 2007 tarihinde  Porsuk köyünde yaşayan  Gülizar’ın oğlunu telefonla arayıp geleceğimizi önceden bildirmiştim.

Bizi tüm aile bireyleri çok sıcak karşıladılar, buyur ettiler, yemyeşil çiçeklerin içindeki bahçeye…

Karşılıklı hasbıhalden sonra…

 Gülizaroğlu  Abdullah’a getirdim sözü.

 

Mecit amca, bizim amacımız;1891’de Erivan’da başlayıp ve 1920 yılında Susuz şelalesinin yakınlarındaki sarp arazide Taşnak Ermeni kurşunları ile vurularak  şehit düşen Gülizaroğlu Abdullah’ın hayat hikayesini   dinlemek  ve  kaleme almak  ve gelecek kuşaklara aktarmak…

 

Mecit amca, babasının adını işitince önce duraksadı, cebinden çıkardığı kalın mendil ile sessizce akan gözyaşlarını sildi, ardından sitem dolu titrek bir sesle,  “çok geç kalmadınız mı!? Dedi…

Ben ve Yıldırım arkadaşım bu sitem dolu cevaba diyecek bir söz bulamayıp sessiz kaldık…

Sonra sözlerine devam etti, “Çook geç…” Dedi.

 “Herkes unuttu,”

 “Ders kitapları da yazmıyor ki, yeni yetmeler bilebilsin.”

 “Eskiler çok iyi bilirdi… Ama onlar da yaprak gibi dökülürler, ölürler hayat yolunda…”

“Ardahan’ın, Susuz’un, Arpaçay’ın  kurtuluşunda yeteri kadar söylemirler; ama  Göle’de  Gülizaroğlu Abdullahın adını ve kahramanlıklarını  diyirler…”

“Gücümüz çatmır ki düzeltek…Dedi.”

Ardından 90 yaşının verdiği eziyetle  ayağa kalktı, arkasını döndü uzaklardaki dağlara doğru bakarken, titrek parmağı ile işaret etti;

“O karlı dağlar var ya!  İşte o dağlar, Gülizaroğlu Abdullah’ın “eviydi…”

Sonrada Ermeni kurşunu ile şehit olduğu “mezarı oldu. O dağlar… “

Şimdi de unutuldu…Ne acı değilmi?... Dedi.

akan gözyaşlarını mendili ile tekrar silerken …

…Mademki gelmişsiz kapıma,  Gülizar ninemi,  Gülizar’ın oğlu Abdullah’ı anlatayım size ki babamın ve ninemin yaptıkları toprağa gitmesin.

Siz yazın kitaplara , hep anlatılsın dilden dile… Dedi.

 

Mecit amcanın bu sözleri beni derinden etkiledi.

…Üzerinde özgürce yürüdüğümüz bu toprakların kurtuluşunda canlarını vermiş insanların adlarını bilmemek, yaptıklarını öğrenmemek çok büyük  hata diye düşündüm…

Değerli okurlar;

“Eğer içimizde bir mahcubiyet” oluştuysa kulak verelim,

“Gülizaroğlu Abdullah’ın” oğlu Mecit Ünyılmaz’ın sözlerine…

 

…1918’ de  Erivan’da doğdum; ama cüzdan yanlış yazır, babamınki de yanlış yazır, neyse…

 Babam’ın asıl adı Abdullah, sonrada “Gülizaroğlu Abdullah”olarak namlandı. Onun  ilk oğluyum ben. Anamın adı ise “Tello.”

“Güllizar kim, Mecit amca?

O benim nenem, belinde Gürcü kaması, omzunda  çapraz lama astığı tüfenği ve deri fişekliği  ile dörtnala at binerken silah kullanan yiğit bir kadındı. Kocasının adı da Yusuf. Yusuf çok yaşamır kısa bir süre rahmetli olur; ama Ele bir oğulları olmuş ki; çocukluğunda sürü güden ve çobanlık yapan Abdullah , Vatan toprağını kurtarmak  uğruna dillere destan “Gülizaroğlu Abdullah” oluvermiş.

Bu el kolay bir şey değil, “Nam almak, şan yürütmek, lider olmak… Vatan uğrunda ölmek”

 

 …Kars ve çevresi Ermeniler tarafından işgal edildiğinde, Susuz ‘un ilçe ve köylerinde de katliamlar başlamış.

Babam anlatırdı bana, o zamanlar çok küçüktüm…

***

… Ermeni işgali sırasında  “Nenem Gülizar” ve “Babam Abdullah”, yanlarına da birkaç atlısıyla beraber Arpaçay’a gidende, uzaktan duman görüp ne olduğuna bakmak için o tarafa doğu yönelirler. Uzaktan bakanda gördükleri içler acısıymış…

 Haç taşına iple bağlanmış üç kadının cansız bedenleri ile karşılarında görünce attan inmişler, yırtılmış elbiseleri ve kanlar içinde perişan halde olan bedenleri ipten çözmüş yere yatırmışlar. Yanı başlarındaki sönmüş ateşin çıkardığı dumanın kokusunda bile yanık et kokusu varmış. Çocuklarında karınlarına süngü takıp oraya öğlece koymuşlar…  Babam  ve atlıları üstlerindeki giysilerden çıkarıp cansız bedenleri örtmüşler, nenemde kat kat eteklerinden birini çıkarıp yarı çıplak kadının edep yerlerini kapatmış…

Sonra nenem Gülizar hiddetlenerek oğlu Abdullah’a  demiş ki;

Oğul!, oğul!!, ben sana sütümü helal etmem. sen bu kadınların bu çocukların kanlarını yerde koyarsan…” 

Oracıkta hepsini toplu halde kuyulamışlar…

İşte bu olay babam için bir dönüm noktası olmuş.

***

Babam kendi çapında Vatan toprağını kurtarmak için yapılacak direnişi oluşturmak  için;

 * Arpaçay’ın kümbet köyünden “Kenanoğlu Bekir’i,”

 *“Maksutcuk’lu Hacı Halil’i” ve

*“Abdullah’ı”  bir araya getirmiş .  Arpaçay’dan, Susuz’dan ve çevre köylerden, da destek alıp, silahlı atlılarını çoğaltarak “Yerel milis kuvvetinin” oluşumunu sağlamışlar. Başlarına da babam  “Gülizar oğlu Abdullah” geçmiş.

O sıralar, Taşnak Ermenileri Susuz’u işgali etmişler. Babamın Milisleri Taşnaklara karşı sürekli gece baskınları yaparak yıprattıktan sonra merkeze yönelip Taşnakları Susuz’dan çıkarmışlar.

O zamanlar, diğer bir bölge olan, Sarıkamış  Selim ve Sürmeli çukurunda aşiret reisi “Abdulmecit Bey kontrolü  altındaymış.” Hepside bir birerine destek oluyorlarmış…Dedikten sonra.

 Masada çayları görmeyince, gelinlerine doğru dönerek, “çaylar nerde kaldı gelin…” Diyince  gelinlerde koşuşturmalar başladı…

Ardından bize tekrar dönüp konuşmasına devam etti.

…Ermenilerin toprak taleplerine karşı halkın desteklediği “Yerel Milis Kuvvetler olmasaydı, Ordumuz bu kadar çabuk başarılı olamazlardı.”

Milisler düşmanı yıprattı, Ordumuz da kahramanca savaşarak topraklarımızı geldi aldı…

Gülizaroğlu Abdullah ve Milisleri, çevre köylerdeki çoluk çocuk, kadın ve yaşlıları Taşnak Ermeni mezaliminden kurtarmak için “Erdağı” köyüne toplamış koruma altına almışlar.

1915’te Göle ve Ardahan çevresinde bulunan Onuncu ordumuz birliklerini geri çekince  Rus birlikleri  Ardından  Ermeniler  ocak ayında Göle ve köylerini işgal etmişler.

 Ermeniler eski adı Hive olan  Sürgüden köyünü katletmişler. Esenboğaz (Kelpikör) köyünün tüm halkını samanlığa doldurarak yakmışlar.

Babam Gülizaroğlu Abdullah Bey ve Milisleri, Ermenilerin Göle'ye girmesini engellemiş, İngiliz askerlerinin desteklediği Ermeni Taşnakları askerlerini gece baskınları ile hayli yıpratmışlar.

Düzenli ordumuz gelene kadar;

*Porsuk, Hoçiva ve Tikoş köyünden Babam Gülizaroğlu Abdullah,

*8. Alay Komutanı, Servet Bey,

*Haşimoğlu Aslan Bey ve Celal Bey,

*Dölekçayırlı’dan:Arif Bey, Bedirhan Bey,

*Arpaşenli Şükrü Bey,

diğerleri ile birlikte Göle'yi savunmuşlar, Hepsinden Allah razı olsun.

***

Ermeniler. Çıldır, Göle, Hanak ve Ardahan köylerinde giriştikleri katliamlarda 150 Türk köyünü yağma ve talanla yerle bir edirler. Çoğu kadın ve çocuk yaklaşık 20.000 Türkü katledirler.

  Ermeniler ardında da  Gürcüler Ardahan bölgesini basanda,  Gülizaroğlu Abdullah, iki yüz elli atlıyla birlikte gece  Aradahan çevresini sarırlar; ama  çok uğraştıkları halde Ermeniyle başa gelemirler. Adahan’ın çevresinde çokluk görünsünler diye öbek öbek ateşler yakırlar. Ermeniler ateş edende babam kulağını mermi sayırır.

***

Babam Gülizaroğlu Abdullah ve atlıları Ermeni mevzisinde tek başına duran topunu susturmak için atlarını sürürler topun üstüne Ermeni askerine ateş etme fırsatı vermeden onu öldürüp topu alırlar.  Topu getirir bizimkilerin tarafına; mermi az olduğu için topu kullana mırlar; ama Ardahan’ı üç gün içinde geri alırlar. Savaş ele kanlı olur ki, köprünün ön tarafı hep insan cesetleri ile dolur. Ardahan nehri su yerine kan akırmış.  O zaman Hemşooğul  İzzet bey varmış, Abdullah beyle    beraber. Ermenilerin elindeki silahları alır ordaki halka dağıtırlar.

Ardından Gülizaroğlu Abdullah, 300 atlıyla birlikte gidir Göleyi basır ve silahları alır.

10silahlı adamı da  gidir Zavota .

 Ordaki silahları ve malzemeleri on kızağa doldurup çevredeki halka dağıtırlar. aldığı bir haber üzerine Taşnak Ermenileri Çamurlu’da Aynalı’da  neki insan varsa genç yaşlı kadın  hepsini mereklere doldurup ateş verirler. Çamurlu Gülizaroğlu Abdulllah atlılarınıda alır aynalı köyünü basır ordaki Ermenileri püskürtür. Orda merekteki insanları kurtarır gelir bir müddet ardan geçtikten sonra Halit paşa Türk ordusu da Susuz’a doğru  gelirmiş...

**

Susuz çermik deresinde Ermenilerle yapılan çatışmayı Mecit Ünyılmaz  büyüklerinden duyduğu olayı şöyle anlatıyor…

Gülizaroğlu Abdullah, Susuz’un “Su uçan” dedikleri şelale var ya  işte  o “Çermik deresinde” , Silah ve sayıca çok üstün olan Ermeniler tarafından sıkıştırılıyor. Çatışma saatlerce sürüyor. Gülizaroğlu Abdullah’ın  atlıları ile irtibatı kesiliyor.

Babamın yanında  Atlılarından  Şarbo,  Filite’de varmış.

Çermik deresinin karşı yamacından  Türkçe bağırma duymuşlar “Gülizaroğlu Abdullah ateş etme biz Türk kuvvetleriyiz. Ermeniler kaçtı” diyorlar.

Bu oyuna gelen babam ateşi keserek mevzisinden çıkıyor.

Ardından babam atına yönelip yularından tutup ot yığınının yanına götürüyor.

Kendiside karşıdan gelecek Türkleri beklerken bir tümseğin üzerine çıkıp çömeliyor.

Meğer karşıdan seslenenler Türk değil Ermenilermiş.

Gülizaroğlu Abdullah’ı mevziden çıkarmak için yapılan bu hile onun sonunu hazırlıyor. Aradan kısa bir süre geçtikten sonra.Tümsekte oturan Gülizaroğlu Abdullah’ın üzerine Ermeniler yaylım ateşine başlayıp şehit edirler.

Gardaşı  Mehemmet Gülizar’ın cansız bedenini sırtlıyır, hısımı Şarbo…..ile beraber “Ermişler” köyüne kaçırıp orada gömürler. ( O sıralar Porsuklu köyü Ermeni işgalinde olduğu için oraya götüremirler.)

 

***

 

Gülizaroğlu Abdullah’ın  öldüğü  yayılınca atlılarında başı bozukluk olmuş, Anama ‘da haber gitmiş; ama o heç ağlamamış. yiğitçe  çıkıp demişki; “ben varam” Gülizar’ın oğlu Abdullah şehit olduysa, yerine Gülizar var” demiş.

 Sonrada  oğlunun silahını giysilerini kuşanmış atlıların başına geçip Milisleri  toplamış….

***

Çakmak köyü, Hayrettin İli Babası Filite’den duyduklarını anlatıyor.

Babam Gülizaroğlu Abdullah’ın  atlısıydı. Allah rahmet etsin 120 yaşında hakkın rahmetine kavuştu, Gülizaroğlu Abdullah  şehit olduktan sonra  O zamanlar Arpaçay ile Susuz  arasını  Ermeni askeri basmış.

Babam Filite anlatırdı;

…Bir ara biz baktık ki bir albay ve 60 asker geldi. Çevreden gelen diğer Milis atlılarla beraber  milis kuvvetleri üç bine ulaşmıştı. Albay atlı milisleri önce 1000’erli gruplar halinde üçe bölüp, her bin atlının başına da yirmi asker verdi. Ermenice dilini  bilenleri öne aldı, Biz Susuz’un üstündeki Aydemir’in evleri tarafına dayandık oralarda Ermeni ile başladık vuruşmaya. Başımızda da albay vardı. Ermeni generalin adı Marmanof’tu.

Ardahan tarafından da Deli Halit Paşa geldi. Ermenilerle savaşa tutuştuk.

 Babam Filite ağlaya ağlaya anlatırdı;

 Arpa çay ile Susuz’un arasındaki vuruşmalarda su yerine kan gitti. Bize görev verdiler 12 kişi geldik Melik köyünün değirmenine;  Biz bilmiyorduk  Ermeni bize pusu kurup yakaladı,  İçinizde Çil Memmet bir fırsatını bulup kaçtı arkadan ne kadar silah attılarsa da vuramadılar. Bende, Ermeniceyi Erivanda çocukken çok iyi öğrendiğim için onlarla konuşmaya başladım.

“Yalandan, Babam gil Samavat’lı dedim, ben filan Asuri’nin oğluyum diyince beni öldürmediler; fakat gardaşlarım Tahir, Cindo ve yedi kişiyi, benim gözlerimin önünde katlettiler. Oluk oluk kan aktı, o günden sonra gardaşlarımın ve yedi kişinin katli geceleri yatanda hep rüyalarıma geldi…

 

***

Mecit amca tekrar konuşmaya başladı;

… Halit paşa gelir diyirki,  Gilizaroğlu Abdullah’a  ne oldu.

 Diyirler, şehit oldu …

Deli Halit ,“hayvah hay” nasıl oldu?

Gülizar nenem Halit Paşaya anlatır tüm olanları,

 Sonra  diyir Gülüzaroğlu Abdullah’hım  öldü; ama anası Gülizar var

“Ben varam.”

“Abdullahın anası Gülizar var.”

“Bu vatana  feda olsun bizim canlar.”

 “Aha askerde sana silah ta sana.”

” Gülizar da feda olsun vatana.”

O zaman Deli Halit Paşa’nın gözlerinden yaş akıyor …gizlice ağlıyır…

Ozamanlar Deli Halit Paşa:  Gülizar neneme bir kağıt vermişti. Bir belge vesika ben kaybettim.   Halit paşanın resimleri vardı, O  belgeler bizim dama ataş düşende  yandı  nenemin fotoğrafları da vardı.

Gülizaroğlu  Abdullah’ın yaptıkları Genel  Kurmay arşivlerinde vardır değil mi?

***

Alaattin Minyaz söze girdi.

 

Çırıklı köyünde yaşlı bir kadın vardı bundan 32 yıl önce Susuz’da bana rastladı atımla köyüne götürdüm o anlatıyordu  Gülizaroğlu Abdullah’ı  ağlaya, ağlaya b

Neler anlatıyordu ?

 Ben köyde o zamanlar  yalnızdım kocamı Ermeniler öldürmüştü  o zaman köylü bana çok hakaret ediyordu. Abdullah beye haber gönderdim. Bir gün köye geldi. Köylüye dediki, sakın bu kadına kimse el sürmesin, sürdüğü zaman sizin altınızı üstünüze çeviririm diyip beni o zulümden kurtardı. Zavallı kadın sonradan öldü.

 

Ben araya girerek, Gülizaroğlu Abdullah’ın vurulduğu yeri ve mezarını görmek istiyoruz  Mecit amcamı da götürelim geri gelişte bırakırız   biz bunları yapmazsak bunlarda diğer belgeler gibi yok olur gider…

 

Mecit amca, tekrar hüzünlü sözlerle araya girdi, 13 sene oluyor babamın  mezarını kimliği meçhul kişiler kırdılar baş  taşını da çaldılar; ama Susuz Kaymakamı  Elif  Nur Bozkurt  ile Alay Komutanı yaptırdılar. Allah razı olsun

 çok iyi bir kişilerdi, şehitlere sahip çıkarlardı. Kaymakam makam aracıyla gidende arabayı durdurur halimi hatırımı sorardı…

****

Ayakta duran bir kadın söze atıldı;

İsminiz nedir?

Ana Hanım, Çakmak köyünden. Gülüzarın ninenin torunuyum

Güllizar nenem hükümet gibi bir kadındı. çok cesaretliydi, dedem vurulanda oğlunun yerine geçip savaşmış.

 

Diğer bir kadın da araya girdi.

Benim adımda “Yeter Yılmaz” ben de Gülizar’ın torunuyum.

Bize bir şeyler anlata bilir misin?

Gülüzar nenem oğlu Abdullah’ı mağaralarda saklıyırmış.  Ermeniler hep gelip nenemi sıkıştırırmış.

Oğlun nerededir?

Elinde tüfekle nenem diyirmiş,  “oğlum mağarada saklanır gelin gidek” ama onlar mağaraya kadar gelip  korkudan mağaraya giremirlermiş.

 Aslında Abdullah da zaten mağarada yokmuş; ama ginede korkudan o mağaraya girmirlermiş.

****

…Gülizar nenenin torunu anlatmaya devam etti.

Gülizar nenemi bir gün leğende çimdirirken ağladı, dedim niye ağlıyırsan.Dedi ; ”Oğlumun yarası yeni açılır.”

“ Nene dedim ne yarası? 

Kızım dedi, Onlara yiğitçe dövüşmelerini öğrettim, Müslümanlık  uğruna, Vatan uğruna, aslanım Abdullah’ımı  öldürdüm… gencecik yaşında. Ona ağlıyıram.

Nenem Gülizar,  Abdullah bey şehit olanda inanmamış gitmiş bakmış, ondan  sonra getmiş oğlunu elbiselerini giyinmiş Ermeni demiş bu Gülizaroğlu Abdullahdır…

Sonra Gülizar nenem, Halit paşa gelende giydiği Abdullah’ın elbiselerini çıkarıp  teslim etmiş Halit Paşa’ya…

***

…Cenazeye gelen, oradaki Türk askeri karalar bağladı . Halit Paşa gözünden yaşdökülende; diyir ki, sen niye  üç gün dayanmadın  sana yetişerdim…

  Gülizaoğlu Abdullah, tepede vurulanda diyirki, oğlum beni Ermeniye teslim etmeyin gaçırın… memetle ile rahmi atlıları ile beraber yaya kaçırırdılar.

Rahmi, Mehmete diyirki, sen Ermeniyi kolla onlara karşı eteş et.

 Ermenide korkusundan gelemir, diyir ki bunlar yalandan edir biz kıracaklar…

 Çatışmada vurulan cenazeleri  de vermirler.   Maksucuk köyüne götürürdüler    ele orda hemen kanlı mezara basırılar. Ermeni görmesin diye …

***

Alaattin Minyaz söze girdi.

Bizim köyün çoban vardı, malı götürerken Abdullah beyin silahını  bulmuştu.

Sonradan o silahı Evren Paşa zamanında devlete verdik…

***

 Gülizaroğlu Abdullah ve atlıları,Zavot köyünde Ermeniler tarafından çembere düşürülüyorlar.

 Mevziden çıksalar kurtuluş yok.

Abdullah bey demiş ki ben çıkacam siz sağlı sollu ateş edin ben bu çemberi yaracam.

 Amcam demiş ki, “Abdullah bey  sen şehit olursan bizim halimiz ne olur?”

 Abdullah cevap vermiş, Ben hiç birinize kıyamam,  gidersem ben giderim diyip fırlamış mevziden.

Amcam gil sağlı sollu ateş etmişler. Gülizaroğlu Abdullah, yıldırım gibi çıkıp yarmış o çemberi.

 Zavotu öyle kurtarmışlar. Eğer çemberi yaramasalar  yüzlerce atlı şehit olacakmış…

***

 Sizin adınız nedir?

Alihan Topçuoğulları , Gülizaroğlu Abdullah benim annemin amcasıdır.

 Neden adı  Gülüzaroğlu Abdullah diyorlar.

O zamanlar  babaları  Yusuf genç yaşta rahmetli olduğu için yetim kaldılar.Anaları Gülizar büyüttü hep onları. babasının adını demediler anasının adı ile anıldılar…

 

Değerli okurlar;

 Kır çiçeklerinin dantel gibi işlediği yemyeşil çayırların arasında Gülizaroğlu Abdullah’ı Jose Martin’in şiiri ile özdeşleştirmek istedim…

 

…Ovada nasıl

Hoplayıp zıplarsa taylar

Oynayarak ve ışıldayarak

Sabahları;

“Kah ansızın kişneyerek,

 Kah dört nala fırlayarak,

 Salarak gür yelelerini rüzgara…

…Akşamüstü, Doughoborların inşa ettiği Porsuklu köyünden ayrılırken, sapsarı ayçiçeği tarlasının yanındaki çayırda koşan Malakan  atlarını yakalayıp binen  “Gülizar’ın oğlu  Abdullah;

 “Bu vatan için şehit oldu.”

 “Ruhu şad olsun”

 

Kalın sağlıcakla, değerli okurlarım

Vedat Akçayöz

Kars Kültür ve Sanat Der. Bşk.

1920li-yillarda-kars--.20100705080904.jpg

1920li yıllarda Kars...

gulizaroglu-abdullahin---ermisler-koyundeki--mezari--.20100705080930.jpg

Gülizaroğlu Abdullah'ın Ermişler Köyündeki  Mezarı

 

gulizaroglu-abdullahin-oglu-mecitin-in-porsuklu-koyundeki-evi-.20100705081002.jpg

 

Gülizaroğlu Abdullah'ın Oğlu Mecit'in' in Porsuklu Köyündeki Evi

 

gulizaroglu-abdullahin-oglu-ve-akrabalari-.20100705081505.jpg

 

Gülizaroğlu Abdullah'ın Oğlu ve Akrabaları

 

gulizaroglu-abdullahin-sehit-oldugu-susuz-selalesi--.20100705081625.jpg

 

Facebook'la Yorumla
Yorum Yap
Adınız Yorumunuz
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

BENZER HABERLER